Sosyal Politika

Panel- Sosyal Politikanın Geleceği (16.10.2007)

1 Çocuk hep geleceği düşünür. 2 Ünlü ozanımız Osman Bolulu, kendisini “bir ayağı ulusalda, bir ayağı evrenselde” olarak tanımlıyor. Çağdaşlık budur. Evrensel değerlere erişmekten vazgeçemediğimiz gibi, ulusal belleğimizi ve değerlerimizi de bir yana koyamayız. Bunları ustaca harmanlamak zorundayız. İşte bu ilkede hareket ettiğimiz için, körü körüne uygulanan “ithal reçete”lere karşıyız. Türkiye’de sosyal politikanın geleceğini konuşurken,…

16 Eki 2007

Günübirlik Çözümlere Karşı Sosyal Politika

Hep çocuk kalsak !.. Ne zaman söyledik bu sözü? Erişkin yaşta… Hiç çocuk öyle der mi? Çocuk yaşama nasıl bakar? “Ah bir büyüsem”der; acelecidir bu konuda. Büyükler ona hep “Büyüyünce ne olacaksın, ne yapacaksın?” diye sorarlar. Çocuklara sorulan bu sorular, hiç erişkin yaştakilere sorulur mu? Hep çocuk kalmayalım, ama sorunlara çocuk gibi yaklaşalım; hep ileriyi…

21 Eyl 2007

Çocuk Suçluluğu’nda Öncü Çalışmalar ve İki Doktora Tezi

Çocuk Suçluluğu’nda Öncü Çalışmalar ve İki Doktora Tezi (Dr. Hicri Fişek ve Dr. Naci Şensoy) Prof. Dr. A. Gürhan Fişek * Arş. Gör. Can Umut Çiner** Arş. Gör. Taner Akpınar*** ÖZET İki dünya savaşı, bir büyük ekonomik bunalım, toplumun en incinebilir kesimi olan çocuklar üzerinde derin yaralar açmıştı. Erişkinlerin suç oranlarındakinden daha fazla çocuk suçluluğunda…

01 Oca 2007

Sosyal Hizmet ve Sosyal Yardımların Sosyal Politika Araçları İçerisindeki Yeri – “Genel”i “Yerel”e İndirmek

ÖZET Yerel ile genel arasındaki en büyük fark, bakış açısı ile ilgilidir. Ülke geneli adına, bu geniş açılı yaklaşımları ortaya koyarken, kurumsallaşmasını, yerele uzanan kollarını, rol dağılımını ve iletişimini kurmak zorundadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak sosyal politikalarla halk buluşturulmaya çalışılmıştır. Ancak, sosyal politikamızda, genel ve yerel dengiesinin bir türlü kurulamadığını görmekteyiz. Geneli, yerele indirgeyen hizmet…

01 Oca 2007

Barış ve Çocuk

Her savaş kanlıydı; ama hiçbiri Hiroşima ve Nagazaki’ye 1945’te atılan bombalar kadar dünyayı yaralamadı. Çünkü atılan atom bombası, kentin merkezini hedef aldı. Okulların, hastanelerin, alışveriş merkezlerinin bulunduğu çok geniş bir alanda yaşamı söndürdü. Eline silah değmemiş çocukları-kadınları yoketmekten başka bir amacı yoktu. Bunu da caydırıcılık adına yapıyordu. Atom bombasının açtığı kapıdan ne bombalar ve bahaneler…

01 Eyl 2006

Gönüllü Kuruluşlar ile Gönül İlişkisi

Önce “gönül” olgusu üzerinde durmak istiyorum. Biz gönüllü çalışıyoruz da, diğer örgütlerde çalışanlar (sözgelimi kamu kurumlarında çalışanlar) gönülsüz mü çalışıyorlar? Kısmen olabilir. Çünkü ücretli ilişki, bir zorunluluk sonucu ortaya çıkıyor ve kişinin gönlü olmasa da salt ekonomik gerekçelerle bu görevi sürdürmeye onu zorlayabiliyor. Hiç kuşkusuz ücretli çalıştığı halde, gönlünü o işe verenler de az değil….

01 Eyl 2006

Güvenlik Kültürü : “Sonra Ne Derler ?! … ”

İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ A.Gürhan Fişek Uygulamada, olumlu bir gelişme için çabalayanların belini kıran önemli direnç noktalarından biri, sorumluların, başkalarının yargılarıyla hareket etmesidir. En çok duyulan sözcüklerden biri “Babam öyle diyor”, “Dedem de babam da öyle yapardı; başlarına kötü bir şey gelmedi.” Çağlar arasındaki uçurumu, koşullar arasındaki farkı ve insan dokusu arasındaki farkı düşünmeden yapılan konuşmalar…

01 Tem 2006

SEHÇK Yasa Tasarı Taslağı İle İlgili Görüşler 19.06.2006

19 Haz 2006

Küreselleşme, Eğitim ve Beyin Göçü

Küreselleşmenin derinleştirdiği eşitsiz gelişme ve merkezin zenginleşmesi, bir yandan beyin göçüne yol açmaktadır; öte yandan da beyin göçü ile beslenmektedir. Küreselleşmenin derinleştirdiği bir başka olgu da yoksulluktur. Yoksulluğu yalnızca gelire erişim sorunu olarak görmemeliyiz. Eğitime erişememek, sağlığa erişememek de yoksulluğun en güçlü bileşenlerindendir. Hepsini kapsayacak en önemli bileşen de sorunları çözme kapasitesinden yoksunluktur. Eşitsiz gelişme,…

27 Şub 2006

Çalışan Çocuklar ve Gençler Ne Arıyor?

Ege üniversitesi Ergen Kongresi, 2005 Yaşamın evreleri vardır. Yüzyıllar boyunca yaşanan deneyimler hem bu evreleri şekiller hem de bunları atasözleri ile tanımlar. Yüzyıllar içerisinde ortaya çıkan yaşamın biyolojik ve sosyal evreleri şunlardır: Çocukluk – Öğrencilik Gençlik – Ergenlik Doğurganlık – Erişkinlik Yaşlılık – Emeklilik – Orta Yaşlılık Bu evrelerin birbirinin içine geçmesine, hakkını verirek yaşanmamasına…

03 Ara 2005