Topluma Duyuru

“Çalışan Çocuk Ne İstiyor?” sorusunun yanıtı çok yalın : Yaşamak. Çalışan çocuk, en doğal insan hakkı olan “yaşama”yı seçiyor.

İnsanların gereksinmeleri var. Yaşayabilmek temel fizyolojik gereksinmelerinin karşılanması gerek : Yeme, içme, barınma, sağlık vb. İkinci basamak bunların güvence altına alınması, yani sosyal güvenlik. Çalışan çocuk, bu iki temel gereksinme basamağının karşılanamaması dolayısıyla, “bireysel kurtuluş çabası”na giriyor; toplumdan göremediğini, kendi bileğinin gücüyle almaya kalkıyor.

Demek ki, “çocuk emeği”ni gördüğümüz yerde, sosyal olan yoktur. Sosyal adalet yoktur; sosyal hekimlik yoktur; sosyal politika yoktur; sosyal güvenlik yoktur; sosyal barış yoktur. Ancak bunları yerli yerine koyarsanız, çocuk emeği kaybolur. Çünkü gereksizleşir.

Bugün Dünyada 260 milyon çocuk “kendi başının çaresine bakıyor”. Bu dünyanın utancıdır. Türkiye’de bu utanca ortak olan ülkelerden … Dünya ülkeleri 12 Haziran gününü “Çocuk İşçilikle Mücadele Günü” olarak ilan etmiştir. Aslında böyle bir günün olması bile, mücadele edilecek bu sorunun hala yakıcı bir şekilde sürdüğünü göstermektedir. Bu bir “utanç günü” olarak anılmalıdır.

Türkiye İstatistik Kurumu ülkemizde 893.000 ücretli, 7.503.000 ev işlerinde çalışan çocuk olduğunu göstermektedir. Bu rakam 6-17 yaş kesitindeki çocukların % 55’ini oluşturmaktadır. Çağdaş uygarlık düzeyindeki ülkelerdeki tablodan çok uzak olan bu rakkamlar, Türkiye’nin ivedi bir sosyal politika programı ile sonlandırması gereken bir olgudur.

Çocukların çalışmasının iki önemli olumsuz etkisi vardır. Bunlar sağlık ve eğitim alanında kendisini gösterir. Küçük yaşta çalışmaya başlayan çocuklar, beden ve ruh sağlığı yönünden giderilmesi olanaksız hasarlarla karşılaşmaktadır. Eğitimden uzak kalarak, nitelikli emek unsuru haline dönüşmek; ileride kendilerine ve topluma yararlı olma olanağını da yitirmektedirler. Sekiz yıllık temel eğitim ile yakalanan bir ivme, ne yazık ki 4+4+4 diye anılan öğretim yasası ile yitirilmiştir. İlk sekiz yılı bitirme yaşı 13’e çekilmiş; bu yaştan sonra okul dışında kalmalarına yol açmıştır.

Bugün Türkiye’de çocuklar, bir çok ekonomik etkinlik içinde yer almaktadırlar. Hepsinin kendisine göre tehlikeleri vardır. Ama “mevsimlik gezici tarım işçiliği” bunlar içerisinde, çocukların yaşamını en derinden yaralayan ve onları eğitimden alıkoyan ekonomik etkinliktir.

Mevsimlik Gezici Tarım İşçiliği yalnızca çocuklar için değil yetişkinler için de son derece kötü koşullarda gerçekleşmektedir. Ulaşımdan barınmaya, çalışma koşullarından ücretlendirmeye kadar çağdışı koşullarda bir sömürü gerçekleşmektedir. İçtikleri su sağlıksız, yattıkları çadır kalabalık ve sağlıksız, beslenmeleri yetersizdir. Üstelik bu koşullarda yılın 8-9 ayını geçirmektedirler.

Örgütsüzlük, çaresizlik ve yoksulluk, toprak sahiplerince öylesine ustaca kullanılmaktadır ki, çoluk çocuk bütün aile çalışmak zorunda kalmaktadır. Burada suçlanması gereken aileden önce, toprak sahipleri ve mülki idare amirleridir (devlet).

Toprak sahiplerinin birinci görevi, çalışanların barınma gereksinmelerini karşılamaktır. Her yıl ne kadar işgücünü gereksinmesi olduğunu bilen toprak sahibi, ister tek başına, ister komşularıyla, sağlık koşullarına uygun barınma olanaklarını yaratmalıdır.

Mülki idare amirleri (devlet) 15 yaşın altındaki çocukları, gün doğumundan gün batımına kadar tarlalardan uzakta tutmak zorundadır. Bunun için en etkili araç ilkokul öncesi çocuklar için kreş- çocuk yuvası, öğretim çağındakiler için ise okuldur. Eğitim çatısı altında bu çocukları toplamak ve tarlalara gitmelerini ya da küçük kardeşlerinin bakımını üstlenmelerini önlemek şarttır.

Kararlı ve etkili bir sosyal politika ile “çocuk emeği”nden yararlanılamadığı için çocuk sayısı düşecek ve “mevsimlik gezici tarım işçiliği” ile “çocuk emeği”nin bağı kopacaktır. Devleti beş yıl kararlı ve etkili bir sosyal politika ile bu sorunu
çözmeye çağırıyoruz.

Toplumu, bu utanç gününde, “Mevsimlik gezici tarım işçisi” çocuklar için önerdiğimiz 0-18 yaş kararlı eğitim politikası modelinin en kısa zamanda tüm çocukları kapsayacak biçimde genişletilmesi için tüm çabayı göstermeye çağırıyoruz.

Oya Fişek
Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar
Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı
Başkanı