Sunuş
İnsanımız, çocuklarını çok sevdiğini söyler hep. Hangi çocuklar ? İnsanımız, hayvanları çok sevdiğini söyler (Yaşamlarının ilk yıllarında önemli bir yeri olmuştur). Hangi hayvanlar ?
Bu sevgide bir “ayırımcılık” var.
Yine sevdikleriyle ilgili bu sözcükle bağdaşmayacak eylemleri vardır. “Hem sever, hem döver” derler. Yaşam boyu beraberliğe ilk adımı “söz kesmek” olarak niteler; mutlu bir birleşmeyi simgeleyen “nikah”ı ise “kıymak” sözcüğü ile tamlama yaparak kullanır.
Görülen şu : İnsanımızın sevgisi tek taraflı ve “ego”istçe. Bir çok konuda olduğu gibi “önce ben” diyor.
İşte bu davranış biçiminin acısını en çok “ben”im olmayan çocuklar çekiyor. Onlara bazen “kimsesiz” çocuklar diyoruz; bazen “korunmaya muhtaç” çocuklar diyoruz. O kadar çoklar ki… Ne istatistikler yetişebiliyor; ne de bakım olanakları.
Cumhuriyetin ilk yıllarında onları kimsesiz kılan savaşlardı; şimdi ise yoksulluk. Ama onlar hep savaşta; yaşam savaşında. Ama onlar hep pazarda; can pazarında.
Bu çalışmanın ekseninde bir belge var. Ümit Sarıaslan’ın, Uluslararası Çocuk Yılı (1979) dolayısıyla yaptığı bir dizi röportaj . Çok değerli bir sosyal tarih belgesi. Bu çalışma, bu tarih belgesini kendi zaman diliminde ve günümüzde yerine oturtmak da Yüksel Baykara Acar ve Hakan Acar’a düştü. Onların çalışmaları da, Türkiye’nin yakın sosyal politika tarihine ışık tutan bir değerlendirme.
Umarız, gençlerimiz, bencil olan insanlarımızn izinden gitmez. Bizim gibi onlar da, yaşamdan aldıkları derslerle, daha güzel bir dünyayı kurmanın kendi ellerinde olduğunu öğrenir.