Sanayide Çalışan Çocuklar

Yıl: 1776 İlk İnsan Hakları Belgelerinden biri Virginia İnsan Hakları Bildirgesi (Amerika Birleşik Devletleri) yayınlanıyor. Çocuk işçilerin haklarından ve çalışma ortamlarından sözedilmiyor.

Yıl: 1789 ünlü İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi (Fransa) yayınlanıyor. Çocuk işçilerin haklarından ve çalışma ortamlarından sözedilmiyor.

Buna karşın, Büyük Sanayi Devrimi’nin sürdüğü bu yıllarda, başta İngiltere çeşitli Avrupa ülkelerinde çocuklar yoğun olarak çalışıtırılmaktaydı. Sismondi, “kuşakların kesintiye uğratıldığından” sözediyordu (1). Çeşitli araştırmacılar (hekimler), çocukların, kadınların ve toplumun çalışan kesiminin içinde bulunduğu yaşama ve çalışma koşullarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyorlardı.

Percival Pott (1714-1788), baca temizleyicileri arasında, topluma oranla daha büyük sıklıkla görülen scrotum kanserlerinin başlıca nedenlerinden birinin “is” olduğunu ortaya koydu. O dönemde bacaların temizlenmesinde çocuk işçi kullanılıyordu.

Thomas Percival (1740-1804) , yaşadığı dönemde İngiltere’de yaygın bir toplum sorunu olan ve işçi nüfusu kırıp geçiren tifüs olgusunun araştırılması için çağrıda bulundu. Hem bu çağrısını ve hem de çocukların çalışma süreleri ve koşulları konusundaki raporunu çok uzaklara kadar yayabildi.

Bunların yanında daha bir çok hekimin, o dönemde yaptığı araştırmalar, kamuoyunda, çalışan çocukların korunmasının zorunluluğunu ve ivediliğini ortaya koydu. 1802 yılında İngiliz Parlamentosu’nda kabul edilen “Çırakların Bedensel ve Tinsel Sağlıkları Hakkında Yasa” bu çabanın ürünüdür. Bu yasanın getirdiği hükümler, o tarihe kadar çocukların hangi koşullarda çalıştırıldığında irdeleme olanağı da vermektedir. Yasaya göre,

  1. Çocukların günlük çalışma süreleri 12 saat olarak saptanmakta,
  2. Gece çalışmaları yasaklanmakta,
  3. Çıraklar geceli gündüzlü işverenin yanında kalmakta iseler, işveren, kız ve erkek çocuklar için ayrı ayrı yatakhaneler kurmakla yükümlü tutulmakta,
  4. Çocukların okuma yazma öğrenmek amacıyla okula devamları sağlanmakta,
  5. Çocuklara yılda bir kat giysi verilmektedir (2).

Yıl 1995. Hala çocuk işçilik sorunu sürüyor. Üstelik de, bu konuda, 19.yüzyıldan çok daha az sayıda çalışma yapılıyor. Çocuk işçilerin yazgısını belirleyecek olan, bu alanda yapılan araştırmalar ve yönlendirici girişimlerdir.

1989 yılında Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin onaylanması sürecinde Devlet Bakanlığı tarafından toplantıya çağırılan grup, çok önemli ilkeler ortaya koymuştur.

  1. Ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda köklü dönüşümler gerçekleşmeden, çocuk emeğinden yararlanma olgusunun ortadan kaldırılamayacağı,
  2. Bu alandaki zorlamaların, çocukları daha korumasız bir konuma iteceği,
  3. Bunun için de çocuklara kısa vadede yarar sağlayacak önlemlere yönelinmesi gerektiği,
  4. Çocukların çalışma yaşamına katılmalarının geciktirilmesinde en etkili önlemin, zorunlu ilk öğrenim süresinin 8 yıl çıkarılması olduğu,
  5. Çocukların yaptıkları işlerde beceri kazanmaları için, ilköğretimde işe dönük bilgilerin verilmesi ve uygulamalı derslere başvurulması gerektiği
  6. Çalışan çocuklar konusunda sağlıklı politikalar üretebilmek, kurumlar arasında eşgüdümü sağlayabilmek vb için sürekli bir izleme komitesi kurulması gerektiği,
  7. Tarım kesiminde çalışan çocukların gerek sağlık riskleri ve gerekse sosyal güvenlik yönünden korumasız olduğu ve buna yönelik yasal düzenlemelerin öncelikle yapılmasının bir zorunluluk olduğu vb.

Aradan 6 yıl geçmiş olmasına ve Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni onaylamış olmasına karşın, yukarıda önde gelen maddeleri sayılan, uygulama kılavuzuna hiç el sürülmemiştir.

1985’de tarafımızdan yapılan ve Meawards tarafından desteklenen Çocuk İşçilerin Mediko-Sosyal Sorunları Araştırması, ülkemizde sanayide çalışan çocuklarla ilgili olarak yapılan ilk kapsamlı araştırma olmuştur. Bu araştırmanın verileri, çeşitli yazı ve Kongre Bildirileri’nde sunulmuştur.

Çocuk işçilik, bugün de ülkemizin öngel (major) sorunlarından biridir. Ancak çocuk işçilik, tek boyutlu bir sorun değildir. Bir yanda, işverenin ucuz ve uysal emek gereksinmesi, öte yanda yoksulluktan ve güvencesizlikten kurtulmak için çocuğunun emeğine gereksinme duyma. Daha da ötesi, kamugücünün sosyal politikalardan cayma ve kaçma eğilimi…

Bütün bunlar çocuk emeğinin sona erdirilmesini güçleştirmekte, çözümü geciktirmektedir. Çocuk emeğine yönelik çalışmalar, uzun ve kısa erimli hedefler olmak üzere, iki planda ele alınabileceği düşünülmektedir.

UZUN ERİMLİ HEDEF: Çocuk emeğinin sona erdirilmesi… Çocukların içinde bulunduğu koşulların, gelecek konumlarının ve olası sorunlarının sergilenmesi yoluyla, ekonomik koşullar gözden uzak tutulmaksızın köklü düzeltmeler (toplumsal öngörüler) gerekmektedir.

KISA ERİMLİ HEDEF: Uzun erimli hedeflere ulaşana değin geçecek süre içinde, çalışan çocukların sorunlarının hafifletilmesi için sağlık ve sosyal önlemlere gereksinme vardır. Bunlar başta model çalışmaları olmak üzere, ivedilikle ülke düzeyine yayılan önlemleri içerir. Çocukları çalışma yaşamına iten etmenlerin giderilmesinden önce, küçük ölçekli ve dar kapsamlı çözümlere yönelinmektedir.

İnsan haklarının yoğun olarak tartışıldığı bugünün ortamında, ailelerine, temel gereksinmesini karşılama olanağı sağlanmayan; yaşam kalitelerinin kent yaşantısı düzeyine çıkarılamayan çocuklar, okulla ilişkilerini kesip çalışma yaşamına atılmaktadırlar.

Bu aşamada, örgün öğrenimle ilişkisi kesilen ve tam zamanlı olarak sanayi sitelerinde çalışan, bugünlerini ve yarınlarını güvence altına almaya çalışan çocuklara karşı toplumun bir vefa borcu vardır. Çünkü onlara, iş bulma olanakları ile pekiştirilmiş mesleksel örgün eğitim olanakları sunulmamaktadır.

Çalışma yaşamında çocukların konumunu araştırırken, ilk yapılması zorunlu değerlendirme “işle barışık” olup olmadıklarının değerlendirilmesidir. Çocukların işle barışık olup olmadıklarının 3 önemli göstergesi vardır:

  1. İşe başlamada gönüllülük (GRAFİK : 1)
  2. İş değiştirme sıklığı ve nedenleri (GRAFİK : 2)
  3. Okula dönme isteği (GRAFİK : 3)

Çocuklar çoğunlukla çalışma yaşamına gönüllü olarak başlamaktadırlar. Ama geçen yıllar onların okula dönme isteğini arttırmakta; işinden hoşnut olmayanların, artan iş değiştirmeleri dolayısıyla huzursuzluklarını ve risklerini artmaktadır.

Çocuk çalışmasında yapılması gereken diğer bir değerlendirme de, çalıştırıldıkları ortamlarla ilgili olandır. Fizyolojik olarak daha duyarlı ve kırılgan oldukları bir çağda, olumsuz çalışma koşullarında çalıştırılmaları, hem onların sağlığı-geleceği bakımından; hem de ileride doğacak yavrularının sağlığı-geleceği bakımından çok önemlidir.

Çalışan çocukların çalışma ortamlarının değerlendirilmesinde 2 ölçekten yararlanabiliriz:

  1. “Yetişkinler için konulmuş” Yasal Çalışma Süresine Uyarak Çalıştırma
    1. “Yetişkinler için konulmuş” Yasal Çalışma Süresine Uyarak Çalıştırma
      (Günlük Çalışma Süresi – GRAFİK : 5)
    2. “Yetişkinler için konulmuş” Yasal Çalışma Süresine Uyarak Çalıştırma
      (Haftalık  Çalışma Süresi- GRAFİK : 6)
  2. “Yetişkinler için konulmuş” Sağlık ve Güvenlik Kurallarına Uyma
    1. Çoğunlukla Uygulanan ve Uygulanmayan Sağlık-Güvenlik Önlemleri GRAFİK : 4
    2. “İşyeri İşçi Sağlığı İş Güvenliği Göstergesi

Bu değerlendirmede, “yetişkinler için konulmuş” kuralları bir ölçek olarak kullanmamız yadırganabilir. Ama sunulan verilerin incelenmesinden de görüleceği gibi, Türkiye’de, küçük işyerlerinde çalışma ortamı, yasalarca, yetişkin işçiler için, tanımlanan sağlık ve güvenlik düzeyini bile yakalayamamıştır.

1.1.“Yetişkinler için konulmuş” Yasal Çalışma Süresine Uyarak Çalıştırma (Günlük Çalışma Süresi) (3,4)

Yapılan ilk araştırmaya (1985) katılan 15 yaş ve altındaki çocukların %5,3’ ünün yasal süre içinde çalıştırıldığı; bu oranın 16 yaş ve üstündeki çalışanlardan % 24,8’e çıktığı saptanmıştır. On yıl sonra yapılan 15 yaş ve altındaki çocuklar üzerinde yapılan bir başka araştırmada (1995) Ankara’da yasal günlük çalışma süresi olan 7,5 saat veya daha az süre çalıştırılan çocuk oranı % 3,9 olarak bulunmuştur. İstanbul’da ise bu süreler içerisinde çalıştırılan çocukla karşılaşılmamıştır; araştırmaya katılan çocukların tümü yasal çalışma süresinden fazla çalıştırılmaktadır.

1.2.“Yetişkinler için konulmuş” Yasal Çalışma Süresine Uyarak Çalıştırma (Haftalık  Çalışma Süresi)

Çocukların haftalık çalışma süreleri araştırıldığında İstanbul’da % 7,3 ‘nün, Ankara’da % 11,8‘nın yetişkinler için sınır sayılan 45 saat ve daha kısa süre çalıştığı görülmektedir.

İşçilere tanınan sosyal hakların (ve gelir düzeyinin) önemli bir göstergesi olan çalışma süreleri, işçilere (ve çalışan çocuklara) yaklaşımı da ele vermektedir.

2. “Yetişkinler için konulmuş” Sağlık ve Güvenlik Kurallarına Uyma

İş Yasası ve buna bağlı olarak çıkarılan tüzüklerde, çalışanlar için konulan kural kümelerinden biri de, “sağlık ve güvenlik kuralları”dır. Bu konuda çocukların içinde çalıştıkları ortamı tanımlayan 2 araştırmanın bulgularını sergileyeceğiz.

İlk araştırmada (5) 2 ayrı ölçek kullanılmıştır. Bunlardan biri, “genel sağlık önlemleri”dir. Tablo 1’den görüldüğü gibi araştırmaya giren işyerlerinin % 61,1 i en temel genel sağlık önlemlerinin onda birini ya da daha azını almışlardır. Bu önlemlerden, onda dokuzunu ya da daha çoğunu alanların oranı ise % 2,2 ‘dir.

Bu araştırmada kullanılan bir diğer ölçek, işe özel sağlık önlemleridir.Yapılan her işin kendine özgü risklerinin değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Bu ölçek, işverenin genel sağlık bilgi-önlemlerinin ötesinde, işe-işyerindeki daha bilinçli olana eğilmesini; uzman destekli girişimi zorunlu kılmaktadır. Araştırmaya giren işyerlerinin % 51’ i en temel işe özel sağlık önlemlerinin onda birini ya da daha azını almışlardır. Bu önlemlerden, onda dokuzunu ya da daha çoğunu alanların oranı ise % 11,8‘dir.

Veriler, çoğunlukla işyerlerinin sağlık önlemleri alma konusunda yetersiz olduklarını, ancak işin de gereği olan, işe özel sağlık önlemlerinde ise, aynı düzeyde bile uygulamaya koyamadıkları anlaşılmaktadır.

Çocukların çalıştırıldıkları ortamı tanımlayan ikinci araştırmada (6), Avrupa Konseyi işçi Sağlığı İş Güvenliği Komisyonu tarafından geliştirilmiş olan listeden yararlanılarak 10 bölümlü bir ölçüt geliştirilmiştir. Bu ölçüt (İşyeri İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Göstergesi), kötüden iyiye doğru sıralanan 5 puandan oluşmuştur. 5 puan üzerinden yapılan değerlendirmede Tablo 1’de görüldüğü gibi, 15 yaş ve altındaki çocuk çalıştıran işyerleri 2,3 puan; çocuk çalıştırmayan küçük işyerleri 2,5 puan almıştır. Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından dördünde aynı kılavuzun kullanılmasıyla elde edilen puanlardan en düşüğü ise 4,2 ‘dir.

İşyeri İşçi Sağlığı İş Güvenliği Göstergesi, iş çeşitlerine göre de farklılık göstermektedir. Tablo 2’den görüldüğü gibi, makina sanayi gibi, yüksek yatırım ve teknoloji gerektiren ve üretim planlarını uzun erimli yapması gereken, nitelikli ve kararlı işçi nüfus gerektiren kesim işyerlerinde puan göreceli olarak yükselmektedir.

İşyeri büyüklükleri de sonucu etkilemektedir. Tablo 3‘te görüldüğü gibi, işçi sayısı azaldıkça işyerlerinin çalışma koşulları da kötüleşmektedir. Çocuk işçilerin daha çok, küçük ölçekli işyerlerine sıkıştıklarını anımsarsak, tehlikenin boyutunu da değerlendirebiliriz.

Görüldüğü gibi, çocuklar, çok elverişsiz ve sağlığı bozucu ortamlarda çalıştırılmaktadırlar.

Toplumun devlete verdiği vergilerden, okuyan yaşıtları gibi pay almayan, tersine kendisi vergi üreten, çalışan çocuklar, daha iyi bir yaşama layıktır. Ve bu ivedilikle bu gerçekleştirilmelidir.

Fişek Modeli, buradan yola çıkmakta; çalışan çocuklara daha iyi bir sağlık-sosyal hizmet ve daha iyi bir çalışma ortamı için,

  • tümelci
  • kendisini yenileyebilen
  • yinelenebilen
  • yasal yönden işveren için zorunlu ögeleri öne çıkaran
  • kendi parasal kaynakları ile ayakta durabilen (sürdürülebilir)
  • toplumca özlenen ve beklenen bir hizmet düzeyi
  • katılımcılığın önde olduğu

bir düş kurmaktadır. Bu düş, yürüyen bir klinikle (mobil-ünit) küçük işyerlerinin gezilmesi ; çıraklık eğitim merkezlerinde bir okul sağlığı birimi kurulması ve hizmetin yürütüldüğü bölgede, bir “sağlık merkezi/bağlantı noktası” ve “işçi sağlığı iş güvenliği önlemler sergisi” açılmasından oluşmaktadır.

Bu hizmet, hala toplumun çok büyük bir bölümü için düştür; ama Ankara, İstanbul, İzmir ve Denizli‘deki bazı sanayi sitelerindeki çalışan çocuklar için artık bir düş değil, gerçektir.

Fişek Enstitüsü, hazırlık dönemi de gözönüne alınırsa, 19 yıllık deneyimiyle, bu konuda bir model sunmaktadır. Bu model toplum hekimliği ilkeleri ile uyumludur.

Bu modelin önemli vurgularından biri, ivedilik’tir. Çocukların khızla büyümeleri ve yetişkin hale geçmeleri, onlarla ilgili önlemlerin bir an önce (ivedilikle) uygulamaya konulmasını gerektirmektedir. Uzun erimli girişimler önemli ve vazgeçilmezdir; ama, kısa erimli girişimler de zorunludur. Kızlar 3-4 yıl sonra evlendirilecek; erkekler ise 5-6 yıl sonra askere gideceklerdir. Onlar için ne yapılabilecekse, hemen yapılmalıdır.

Fişek Modeli, Türkiye için “ilk”leri getirdiği gibi, dünya için de “ilk”ler ve “özgünlük”ler taşımaktadır. Küçük işyerlerine sağlık hizmeti sunumu amacıyla tek bir odak çevresinde kenetlenmelerini sağlama çabasını gösteren ilk girişim, Fişek Enstitüsü’nden gelmiştir. Bugün Ankara’da 200, İstanbul’da 60, Denizli’de 20 ve İzmir’de 4 küçük ölçekli işyerine düzenli olarak “yürüyen klinik”(mobil-ünit) ile ulaşılmakta ve işçi sağlığı iş güvenliği hizmeti sunulmaktadır. Hizmet zinciri, aksatılmaksızın ve geliştirilerek sürdürülmektedir. Hizmet işveren katkılarıyla da kendisini döndürür hale gelmiştir. İlk’lerden bir başkası da, konunun “sağlık”, “güvenlik” ve “sosyal” boyutunun ilk kez birarada ele alınmış olmasıdır. Bugüne değin, büyük işyerleri de içinde olmak üzere, bu üç boyutu birarada kavrayan ve koruyucu hekimliği öne çıkaran uygulamaya rastlanmamıştır.

Fişek Modeli’ni dünyadaki örneklerinden ayıran karakteristikler şunlardır (10):

  1. Çocuk ve genç vurgusu: Çocuklar ve gençler çeşitli etmenlerle erken yaşta çalışma yaşamına itilmektedirler. Bunun için, çocuk ve gençler, sunulan hizmetten ayrıcalıklı ve ağırlıklı olarak yararlanmalıdır.
  2. Kadın kimliği vurgusu: Erken yaşta, erkek egemen, çalışma yaşamına giren ve evlenince de çekilmek zorunda bırakılan kız çocukları, çalışma yaşamında ayrıcalıklı ve ağırlıklı bir kümedir. Bu kümenin sorunu, toplumdaki kadın erkek eşitsizliğinden, konumlarından, mesleksel eğitim düzeylerinden ve toplumsal güvencelerinden, kısaca haklarından soyutlanarak ele alınamaz.
  3. İşçi sağlığı iş güvenliği vurgusu: Çok-bilimli eksende ele alınan işçi sağlığı ve iş güvenliği çalışmaları, küçük işyerlerinde iş ortamlarının geliştirilmesinde etkili olmaktadır. Çağdaş, insan haklarına saygılı, verimlilik ve kalite kavramlarına uyan, sağlıklı işçilerin üretim yaptığı işyerlerine ulaşmada, işçi sağlığı iş güvenliği, hem önemli bir araç ve hem de önemli bir amaçtır.
  4. Toplumsal boyut vurgusu: Sağlık, yalnızca bedensel ve ruhsal iyilik halini değil, toplumsal iyilik halini de içerir. İşçilere (ve çocuklara) toplumsal öngörülerden soyutlanarak götürülen hizmetlerden yeterli verimi almaya olanak yoktur. Bunun için, hizmeti ve bireyi toplumsal bir örgü içinde ele almalıdır.
  5. Sürekli devinim ve toplum katılımı : Model sürekli kendini yenileyen ve geliştiren bir yapı göstermektedir. Bu yenileme ve gelişmede, hem Enstitü çalışanlarının ve hem de hizmet sunulan kesimin katkıları ve önerileri önemli rol oynamaktadır.
  6. Kaynak sorununun aşılmasında, kendine yeterli olma: Toplumsal içerikli çalışmaların en önemli sorunu kalıcı olamamaları riskidir. Güzel çalışmalar, kısa ömürlü olmamalıdır. Bunun yolu da, parasal olarak kendi kendine yeterli hale gelebilmesidir. İşte bu model, kendi kaynağını kendisi yaratarak, yaşamını hizmet sunup – karşılığını alarak sürdürmektedir.
  7. Modelin yaygınlaştırılması ve ülke düzeyinde bir odak çevresinde örgütlenme: Bu model, Ankara’dan sonra İstanbul, İzmir ve Denizli’de denenmektedir. Daha da yaygınlaştırılması gündemdedir. Bu yaygınlaşma, bir yerde, modelin ülke ölçüsünde geçerliliğini kanıtlamakta; bir yerde de eşgüdüm, hizmetin planlanması, ortak-eğitim ve destek hizmetlerini gündeme getirmektedir. Bu da bir odak (bilim merkezi) çevresinde örgütlenerek sağlanabilir.

En kısa zamanda ülkemizde çocuk emeğinin sona erdirilmesi için uygun ortamın sağlanmasını ve çalışmalarımızda hedef grup olarak genç işçileri öne çıkarabilmeyı diliyoruz.

KAYNAKLAR:

(1) Prof.Dr.Cahit Talas : Ekonomik Sistemler, Sorun Yayınları, Ankara 1976
(2) Prof.Dr.Cahit Talas: Toplumsal Politika, İmge Yayınevi, Ankara 1990 s.192
(3) Doç.Dr.A.Gürhan Fişek: Çocuk İşçilerin Mediko Sosyal Sorunları Araştırması, Çalışma Ortamı Dergisi, Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü Yayını, Mayıs-Haziran 1993 Sayı:8 s.30
(4) Doç.Dr.A.Gürhan Fişek: Çocuk İşçilerin Mediko Sosyal Sorunları Araştırması (1994-95, Yayınlanmamış Araştırma Bulguları)
(5) Doç.Dr.A.Gürhan Fişek: Ülkenin Geleceğine İpotek: Çocuk Emeği, Petrol-İş’92 Yıllığı s.490
(6) Mustafa Taşyürek , A.Gürhan Fişek: Çocuk Çalıştıran Küçük İşyerlerinde Çalışma Koşulları Üzerine Bir Araştırma, Çalışma Ortamı Dergisi, Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü Yayını, Eylül-Ekim 1995 Sayı 8 s.30
(7) Prof.Dr.Nusret H.Fişek : Çağdaş Sağlık Anlayışı, İş Hekimliği Ders Notları , Türk Tabipleri Birliği Yayını, 4.Bası 1993.
(8) Doç.Dr.A.Gürhan Fişek: Küçük Sanayi Sitelerinde İşçi Sağlığı İş Güvenliği Birimi: Fişek Modeli, Çalışma Ortamı Dergisi, Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü Yayını, Eylül-Ekim 1995 Sayı:22 s.8