On Yılda Nereden Nereye
Çalışma Ortamı’nın ilk sayısının çıktığı günden bu yana tam on yıl geçti. Fişek Enstitüsü’nün tohumları atılalı da 20 yıl…
Çalışma Ortamı Dergisi’ni yalnızca yayın olarak görmek onun özgörevini (misyon) ve işlevini yeterince yansıtmaz. Çalışma Ortamı dergisini irdelemeye başlarken herşeyden önce Fişek Enstitüsü ile ilişkisini tanımlamak gerekmektedir.
Derginin ilk sayısında amacını şu satırlarla açıklamışız : “Çalışma Ortamı Dergisi’nin amacı, duyarlı insanlarla birlikte sorunlara hepbirlikte eğilmek, doğruları hepbirlikte bulup, bu doğruların yaşama geçmesini de hep birlikte sağlayabilmemiz için bir ortam oluşturmaktır. Herkesin katkılarıyla haberleşme-bilgi-deneyim alışverişi ve ortamı yaratmaktır
Dergi, dün olduğu gibi bugün de yazı potansiyelini Fişek Enstitüsü çevresinde toplanan gönüllülerden almaktadır. Ama Dergi, özellikle 10 yıldır sürdürdüğü Okur Seminerleri (bugünkü adıyla düşünce atölyesi ya da düşünce ortamı) aracılığıyla da hem yeni gönüllüler kazanmakta; hem de onların bilgi-deneyimlerini paylaşarak zenginleşmelerine yol açmaktadır. Dergi’nin 10 yıldır düzenlemekte olduğu Okur Seminerlerine katılan, hem Çalışma Ortamı Dergisi’ne hem de Fişek Enstitüsü’ne gönül verenler, birbirlerini ve dünyayı daha iyi anlamalarına; insanı yok sayan gelişmelere karşı mücadele direncine katkıda bulunmuşlardır.
İlk kez Kasım 1992’de Okur Seminerleri’ni başlatırken, uygulayacağımız yöntemi çok düşünmüş ve tartışmıştık. O tarihlerde 30-35 kişilik dar grupların, bir kaç tetikleyici konuşmacının katkısıyla katılımcı bir yöntemle seçilmiş konuyu tartışmaları yaygın değildi. Değişik mesleklerden ve ilgi alanlarından gelen kişilerin, tetikleyici uzmanlar yardımıyla kendi bilgi-deneyim birikimlerini kullanmalarının olanaklı kılınması, okur seminerlerinin çok canlı ve yararlı geçmesini sağlıyordu. Elde edilen birikimlerin, toplantıya katılma olanağı bulamayan okurlara aktarılabilmesi için de, Dergi’den yararlanılmaktaydı. Katılımcılardan isteyenler ya da düşüncelerini yazması istenenlerin, hazırladıkları yazılar, Dergi’nin “Büyüteç” bölümünde sunulmaktaydı.
Öte yandan Çalışma Ortamı Dergisi, Fişek Enstitüsü’nün özgörevi ve eylemiyle o denli bütünleşmiştir ki, onun vitrini olmanın çok ötesinde, gündemini izleyen ve besleyen bir yapıdır. Bunun en önemli göstergesi, 10 yıllık biçim ve içeriklerdeki evrimdir.
Bu evrim, baştan beri vurgulandığı gibi okurların ve gönüllülerin oluşturduğu yönlenmeden kaynaklanmaktadır. Aynı yönlenme, Fişek Enstitüsü için de sözkonusudur. Dolayısıyla gündemin tek merkezli bir dayatmasından çok, kollektif bir üretim sonucu oluştuğunu görüyoruz.
“Herke”e “Her Düş”e açık olan Fişek Enstitüsü gibi, Çalışma Ortamı Dergisi de, insana ilişkin tüm zenginlikleri kucaklamak ve yansıtmak istemiştir. Yavaş yavaş sayfalarının arasına öykünün, denemenin, şiirin ve karikatürün girişi de bunu göstermektedir. Bunda Vakıf çatısı altında toplanan yeni gönüllülerin katkısı vardır. Prof. Dr. Nusret Fişek Bilim ve Sanat Ortamı’nda yapılan edebiyat söyleşilerinin, saydam gösterilerinin, resim sergilerinin Çalışma Ortamı dergisine yepyeni renkler, soluklar getirdiğini görüyoruz.
Çalışma Ortamı Dergisi, insana ilişkin olan herşeyle ilgilenmektedir. Sözgelimi özelleşme-kureselleşme, insan hakları, barış, teknolojinin on yıl sonra yaşamımıza neler getirip neler götüreceği, medeni yasada kadına yönelik haksızlıklar, çevre kirliliği, nükleer santraller gibi pek çok konu, Çalışma Ortamı dergisinin “büyüteç” bölümünde yer almıştı. Bugün artık toplumun gündeminde olan bu konular 9-10 yıl önce tartışılıp, Çalışma Ortamı dergisi aracılığıyla topluma iletilmiştir. Ama öncelikli olarak odaklandığı önemli konular vardır: Çocuk emeği, iş sağlığı güvenliği, sivil toplum örgütçülüğü.
1992 yılında Çalışma Ortamı yayın yaşamına başlarken, her üç konuda da ülkemizde süreli yayın bulunmamaktaydı. Kaldı ki, aynı dönemde, bireyler ya da toplum örgütlerince çıkarılan dergilerin yayın ömrü, bir kaç sayının ötesine geçmemekteydi. Gerçekten de, çıktığı günlerde (bugün de) Çalışma Ortamı’nın önde gelen hedeflerinden biri “sürdürülebilirliğini” sağlamaktı. Bu hedefe bu denli ağırlık verilmesinin altında, okurda dergilerin sürdürülebilirliği konusunda uyanmış olan kaygıydı. Çalışma Ortamı için bu kaygı aşılmıştır. Bunda kurum olmasının payı yadsınamaz..
İş sağlığı güvenliği alanında 10 yıldır Dergi’de yazılıp çizilenler, bu alanda çalışan ya da çalışmak isteyenler için önemli bir kaynak oluşturmuştur. Ülkemizde bu alanda, sınırlı kaynak bulunduğu da düşünülürse, getirilen katkının önemi daha iyi anlaşılır. Bugün, sevinerek söylemek gerekirse, Türk Tabipleri Birliği’nce (7.sayısı çıktı) ve Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca (3.sayısı çıktı) birer süreli yayın çıkarılmaktadır.
Dergi’de iş sağlığı güvenliği alanında sunulan çalışmaların en önemli özelliği, çeviri ve aktarmacı bir nitelikten çok uygulayıcı yönünün ağır basmasıdır. Bir çok kılavuz ve grafikle, işyerlerinde sağlığın güvenliğin sağlanmasında yardımcı olunabilmektedir.
Çocuk emeği alanına gelince… 1992 yılında ülkemizde çocuk emeği ile ilgilenen hiçbir kuruluş yoktu; tek tek bazı aydınların çalışmaları ve Fişek Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalar-model çalışma vardı. Bu bakımdan çocuk emeğine ilişkin yayınlara ve çalışmalara Dergi’de yer verilmesi, önemli bir yol gösterici olmuştur. Aynı yılın sonuda ILO’nun başlattığı “Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı(IPEC)”na Fişek Enstitüsü’nün katılması hem bu alandaki çalışmalarımızı zenginleştirmiş; hem de çocuk emeği ile ilgilenen ulusal kuruluşların sayısını arttırmıştır. Bugün çocuk emeği alanı ile ilgilenen süreli yayınlar arasında Dergi’mizden başka, Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ve Türk-İş’in birer süreli yayını örnek gösterilebilir.
Dergi’de yayınlanmış eski yazılara ya da değerlendirmelere baktığımızda, bir çoğunun hala geçerliliğini koruduğu görülmektedir. Bunun bir nedeni, ülkemizde bu alanda son on yılda dev adımlar atılmamış olmasıdır. Diğer nedeni ise, olgulara bakışta yakalanan tutarlı ve derinlemesine yaklaşımdır. Bu özelliği Çalışma Ortamı’na, klasik bir kaynak özelliği de kazandırmaktadır.
Çalışma Ortamı’nın 10 yıllık yaşamında ayakta durma olanağı sağlayanlar arasında gönül verenlerin yanında 2 kuruluşu da anmak gereklidir. Bunlardan ilki Uluslararası Çalışma Örgütü’dür. Dergi’nin ilk 1 yıllık finansmanı ILO Türkiye Temsilciliği’nce verilen bağışla sağlanmıştır. Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü de, önce 800, sonra 500 ve en son 300 halk kütüphanesi için Dergi’leri alarak katkıda bulunmuştur.
Kütüphaneler Genel Müdürlüğü’nün katkısını yalnızca parasal katkı olarak görmek hata olur. Dargilerin Türkiye’nin dört bir yanındaki halk kütüphanelerinde okurlara ulaşmasının sağlanması; hem bilginin paylaşamı ve hem de bu bilginin kalıcı kılınması çok önemlidir.
Ama ne yazıkki aynı tavrı, işçi ve işveren sendikalarından göremedik. Konunun doğrudan sahibi konumundaki bu iki kesim, kendi örgüt içi eğitimlerinin bir parçası olarak görebilecekleri bu fırsatı, hoyratça harcamayı sürdürmektedirler. Ülkemizde özellikle sendikalı işyerlerinde iş sağlığı güvenliği önlemlerinin yaygınlaşmasını engelleyen faktörlerin başında bilgi kaynaklarında bu paylaşım eksikliği gelmektedir. Başta ücret ve iş güvencesi olmak üzere, sınırlı konulara kilitlenen sendikal hedefler, yaşamsal önemi olan sağlık, güvenlik ve çevre konularından uzak kalmaktadır. Bunun en açık göstergesi, toplu iş sözleşmeleridir.
Çalışma Ortamı Dergisi’nin yanı sıra yine işçi ve işveren sendikalarının sahiplenmesini umduğumuz ve bu amaçla da yayın kalitesini yüksek tuttuğumuz (dört renkli) iş sağlığı güvenliği broşürleri, ne yazıkki, bu kesimden beklenen ilgiyi görmemiştir. Önümüzdeki dönemde, yeni biçim denemeleriyle bu çalışma yine de sürdürülecektir.
Dergi ve Enstitü’ye gönül veren ve iş sağlığı güvenliği alanını kendisine bir yaşam biçimi olarak benimseyen aydınlarımız bu “üretim engelleri” karşısında, çıkış, internet ortamını kullanmakta bulmuşlardır. Bugün Enstitü’nün yalnızca iş sağlığı güvenliği ürünleri için ayırdığı bir web sayfası vardır : www.isguvenligi.net
Sivil toplum örgütçülüğü konusunda, 1992 yılında çalışmalar yapan ve yayın organlarında bunlara yer veren çok az sayıda dergi vardı. Konunun kuramsal yanı ile ilgilenen örgüt sayısı da bir elin parmaklarına bile ulaşmıyordu. Mart 1994 Sayı 13 ile “Toplum Örgütleri ve Sağlık” yazısıyla başlayan ilgi Habitat-II Konferansı (İstanbul 1996) sırasında ve sonrasındaki etkinliklerimizle yayın yaşamına yansımıştır. Bu konuda, bugün, sınırlı bazı kitap ve süreli yayınlara rastlanmaktadır.
Çalışma Ortamı dergisi, akademik düzeyde açtığı tartışma alanları ve özendirdiği yayın çalışmalarıyla da farklı olma özelliğini sürdürmüştür. Bir çok akademisyenin özgeçmişlerinde, Dergi’deki yayınlarını sıralamalarını; bilimsel çalışmalarda Dergi’ye atıf yapılmasını; akademik süreli yayınlarla ilgili anketler kapsamında yer verilmesini; öğrenci ödevlerine konu edilmesini buna örnek olarak gösterebiliriz.
Buna karşın, Çalışma Ortamı Dergisi, hiçbir zaman yalnızca akademisyenlerin bilimsel çalışmalarını sergiledikleri bir ortam olmayı hedeflememiştir. Tersine, uygulamadan gelenlerin, özellikle deneyimlerini yansıtabilecekleri ender ortamlardan biri olmuştur. Kuram ile uygulama arasında köprü kurulmasına çalışmıştır. Çalışmalarını önce Çalışma Ortamı dergisinde sergileyen, daha sonra da akademik yaşama katılarak, bu kesimde başarılı sonuçlar alan gönüllülerimiz bu yaklaşımın bir başka kanıtı olmaktadır.
Çalışma Ortamı’nın ilk sayısının çıktığı günden bu yana tam 10 yıl geçti. Fişek Enstitüsü’nün tohumları atılalı da 20 yıl…On yıl sonra, 2002 yılının Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’nın ve Çalışma Ortamı Dergisi’nin hangi eylemi ile anılacağını biz de merak ediyoruz. On yıldır, sevgileriyle, emekleriyle, yürekleriyle, kalemleriyle, Çalışma Ortamı’nı yaşatanlara sonsuz teşekkürler.
Dileriz, sevginiz, emeğiniz, yüreğiniz hep bizlerle olur. Kalemleriniz hep üretir. Nice on yıllarda birlikte olmak dileğiyle.