Kadın ve Çocuk Çalışanların Durumu

Çalışan kadın ve çocukların durumunu değerlendirebilmek için bazı soruları sormamız gerekmektedir:

  • Çalışan çocuklar için sorular :
    • Toplumda yetişkinlerin düzenli ve yeterli gelir getiren işler bulabilmelerindeki yetersizlikler yaygın mı?
    • Örgün öğrenimlerini tamamlayan gençler arasında işsizlik ve mesleğiyle uyumlu iş elde etmede olanaksızlık var mı?
    • Çocuklar, görüşlerini, istemlerini ve gelecek beklentilerini, ailenin erkeklerine aktarmaya çekiniyorlar mı?
    • Yasa-dışı yollarla para kazanma olanaklarının yaygınlığı, kayıt-dışı sektörün dayanılmaz çekiciliği ve ergen çağa gelen çocuk üzerindeki aile kontrolunun azalması, öğrenimine son veren çocuklar için bir tehdit oluşturuyor mu?
  • Çalışan kadınlar için sorular :
    • Kadını çalışma yaşamına iten etmen sosyalleşmekten çok, gelir elde etmek mi?
    • Kadın okuryazarlığı göreceli yüksekliğini koruyor mu?
    • Kadın emeği içerisinde niteliksizlerin payı hala yüksek mi?
    • Bir kadından beklenen çocuk sayısı dördün üzerinde mi?
    • Kadına yönelik şiddet evde, işyerinde sürüyor mu?
    • Kadınları, eve giren paranın, edinilen mülklerin kullanımı konusunda “söz ve karar sahibi” kılmayan geleneksel yaklaşım egemen mi?

Bu sorulara verilen her “Evet” yanıtı, kadını ve çocuğunu çalışma yaşamına biraz daha yaklaştırıyor. Çalışma yaşamında onların pazarlık gücünü biraz daha kırıyor. Bu olguların yaygınlığı karşısında toplumun vefasızlığını daha da arttırıyor.

Önce çocuklar, yetmezse “herhangi bir meslek becerisi olmayan” kadınlar çalışma yaşamına koşuyorlar. Bu onlar için “bireysel kurtuluşun birinci aşaması”.

Sorular ve yanıtlarına dikkat edilirse, karşımıza bir “ekonomik, sosyal ve kültürel tablo” çıkıyor. Bu tablo, kesinlikle çağdaş bir tablo değil. İnsana değer veren, onu haklarıyla birlikte toplumun eşit haklara sahip üyesi olarak gösteren bir tablo değil.

Dünya yüzüne baktığımız zaman, bu tablonun çok yaygın olduğunu görmekteyiz. Bu konuda hazırladığımız “çocuk emeği haritası” için www.fisek.org.tr’ye bakabilirsiniz.

Bu harita bize bir başka gerçeği daha gösteriyor. Çocuk emeğinin en kötü biçimlerinin kendisini gösterdiği ülkeler, çoğunlukla az gelişmiş ya da güney ülkeleri diye nitelenen ülkeler. Ülkenin gelişme düzeyinin kendi yurttaşlarına eğitim, sağlık, gelir, istihdam, güvence ve hak arama özgürlüğünü de sağladığı bir gerçek. Ancak aynı ülkelerin, köklerini kendilerinden alan uluslararası kuruluşlar, bankalar ve şirketler aracılığı, az gelişmiş ülkelerde tam tersiyle sonuçlanan gelişmelere yol açtıkları da gerçek.

Küreselleşme, zenginliği belirli merkezlerde yoğunlaştırırken, yoksulluğu yaygınlaştırıyor. Herşeyi parayla ölçer ve paraya dönüştürürken; konulara yaklaşımda da insan eksenli olanı unutuyor. Bunun bir doğal sonucu daha var : Küreselleşme geleneksel değerlere dönüşü hızlandırıyor; çağdaş değerlerle insanların kucaklaşmasına olanak vermiyor. Aşağıdaki tabloda, belirli konulardaki geleneksel ve çağdaş değerlerin karşılaştırmasını verirken; bu konuda küreselleşmenin yoksullara dayattığının da ne olduğunu sorguluyoruz :

TABLO
DEĞERLER KARŞILAŞTIRMASI

KONU GELENEKSEL DEĞERLER ÇAĞDAŞ DEĞERLER KÜRESELLEŞMENİN GETİRDİĞİ DEĞERLER
EĞİTİM Örgün eğitim önem- senmemekte ve fırsat-lar sınırlıdır. Eğitim ve fırsat eşitliği önemsenmekte; farklılıklar zenginlik olarak görülmekte; yaşam boyu eğitim yaklaşımıyla sınırsız fırsatlar yaratılmak-tadır. Eğitimde fırsat eşitliği yoktur; seçilmişlerin eğitimi önemsenmek-tedir; geniş kitleler için okuryazarlık yeterli görülmekte; farklılıklar zenginlik olarak görülmemektedir.
ÇOCUK Çocuğun küçük yaşlardan başlayarak çalışma yaşamına katılması doğaldır.Daha çok çocuğa olan gereksinme yüksektir. Çocukların giderleri düşüktür. Çocuk çalışması kabul edilemez; eğitim dışında kalan zamanlarında, oyun, spor vb serbest zaman etkinlikleri ile kişiliğini geliştirir.Çocuk sayısı çok kısıtlıdır; bunların eğitim vb giderleri çok yüksektir. Çocuğun küçük yaşlardan başlayarak çalışma yaşamına katılması doğaldır.Daha çok çocuğa olan gereksinme yüksektir. Çocukların giderleri düşüktür.
KADIN Kadına çalışma yaşamında tanınan rol, evinin ya da tarlasının içindedir.Kadının meslek eğitimi alması gereksizdir. Bağımsız birey olarak kadına, erkeklerle eşit koşullarda iş olanakları sağlanmaktadır.Kadın, erkekle eşit haklara sahip bir birey olarak; en yüksek standartta eğitim fırsatına sahiptir. Kadına çalışma yaşamında tanınan rol, evinin sınırları içinde kalmaktadır.Kadın düşük nitelikli işlerle uğraştığından meslek eğitimi alması gereksizdir.
SOSYAL GÜVENLİK Sosyal güvenlik ola-nakları ya hiç yokya da çok sınırlıdır. Sosyal güvenlik herkesin hakkıdır. Sosyal güvenlikten uzaklaşılmakta; bireysel güvenlik mekanizmaları yüceltilmektedir.
ÖRGÜTLÜLÜK Örgüt ve örgütlü mücadele fikri yoktur. Örgütlenme ve hak arama özgürlüğü, insan haklarının gelişmesinin anahtarı olarak görülmektedir. Örgüt ve örgütlü mücadelenin gücü kırılmaktadır.
SOSYO-KÜLTÜREL GELİŞME Değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan toplum, bunun dışına çıkmak isteyenlere baskı uygular. Bir diğer insanın hakkını çiğnemediği sürece, haklarının kullanımı kimseyi rahatsız etmez. Değerlerin dönüştü-rülmesi, toplumun sosyo-kültürel gelişme-si onu ilgilendirmez.

Görüldüğü gibi, küreselleşme döneminde, eğitim hizmetlerinden sosyal güvenliğe; çocuklardan kadınlara; örgütlülükten sosyo kültürel gelişmeye bir geri dönüş var. Çünkü bunlar insana özgü olanı hatırlatıyor; çünkü çağdaş değerler, “dil, din, ırk, cins, sosyal durum” farkı olmaksızın herkesi kucaklıyor.

Çağdaş değerleri anlamak, “çağdaş uygarlık düzeyi”nin hangi standardlarla tanımladığını anlamak için uluslararası insan hakları belgelerine bakmak gerek.Bu belgelerin başında gelenlerden biri de, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yaklaşımına ışık tutan 1944 tarihli Philadelphia Bildirgesi, çok büyük bir doğrulukla bu çelişkiye ve sonuçlarına dikkat çekmiş. Diyor ki: “Dünyanın neresinde yoksulluk ve sefalet varsa, bu refah içinde yaşayan dünyanın öteki ülkeleri için bir tehdittir”.

Bu tehdit bugün kendisini, niteliksiz emek ögelerinin, yasa-dışı göçleriyle kendisini göstermektedir. İçinde bulundukları çıkmazdan tek kurtuluşlarının, gelişmiş ülkelerin topraklarına kendilerine atmak olduğunu düşünen yığınlar yollara düşüyor. İnanılmaz yollarla, inanılmaz koşullarda ve çoğu da yolda yaşamını yitirerek refaha ulaşmaya çalışıyorlar. Bu çocuklar ve kadınlar için “bireysel kurtuluşun ikinci aşaması”.

Şimdi gelişmiş ülkeler (kuzey ülkeleri) bu kaçakları daha ülkesine gelmeden engellemek için büyük bir uğraş içinde. Ama burada bir paradoks daha var. Yine bireysel kurtuluş çabası içinde olan, ama “üst düzeyde nitelikli eleman” olanların göçü konusunda aynı direnç yok; tersine özendirme ve kucak açma üst düzeyde. Bu az gelişmiş ülkelerin, kısıtlı olanaklarıyla yetiştirdiği ve tabloyu çağdaşlaştırmak için umut beslediği, insan kaynaklarının da çalınması demek.

Ama insanlık tarihinin deneyimleri bize “bireysel kurtuluş”un madalyonun bir yüzünü oluşturduğunu; öteki yüzünün ise “toplumsal çöküş” olduğunu göstermektedir.

Bunun neden bir çöküş olduğunu kanıtlamak için birer soru daha sorabiliriz:

Çalışan çocuklara soralım:

  1. Çalışmanın, çocukların sağlığı üzerinde tehdit oluşturduğunu gösteren iş kazaları var mı?

Çalışan kadınlara soralım:

  1. Evlenen kadında ya da emeklilik yaşı dolan kadında çalışma yaşamından uzaklaşma eğilimi yüksek mi?

Çocuklar canları pahasına çalışırken, kadınlar çalışma yaşamından uzaklaşıyor. Neden? Çünkü erkekler öyle istiyor. Çünkü gelenekler öyle diyor. Çünkü küreselleşme, kadınları daha ucuza çalıştırmak için öyle istiyor.

Çalışan kadın ve çocuklar olgusuna yaklaşımımız, çağdaş bir tablo çizmeyi, onların haklarına saygılı olmayı ve geleceklerini bilim-teknoloji politikaları ile bütünleştirmeyi seçmelidir. Demekki, insanlık için iyi olan “geleneksel” ya da “küreselleşmenin getirdiği” değerler değil; çağdaş değerler. Onun için erkekler ve kadınlar için “eşit işe eşit ücretten”; onun için “sendikal hak ve özgürlüklerden”, onun için “çocuk emeğinin kabul edilemez biçimlerinden” sözediyoruz.

Çalışma yaşamında çocukları değil, kadınları görmek istiyoruz.

İstemek yetmiyor. Bunun için savaşmak gerek. Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı olarak iki alandaki çalışmalarımızla bu sürece katkıda bulunmaya çalışıyoruz:

  1. Çocuk emeğinin sona erdirilmesi için çalışıyoruz. Kısa erimde çocuklara daha iyi bir çalışma ortamı, daha nitelikli sağlık-sosyal hizmet sunumu için çalışıyoruz. Yürüyen Kliniklerimizle işyeri işyeri dolaşıyoruz. Çıraklık Eğitim Merkezleri ile bağlarımızı koruyoruz. Uzun erimde çocuk emeğinin sona erdirilmesi için, hem internet üzerinden, hem iki ayda bir yayınlanan Çalışma Ortamı dergimizle kamuoyu duyarlılığını arttırmaya çalışıyoruz.
  2. Çalışan genç kızların evlenince işlerini bırakmamaları; meslek edinmeleri ve mesleki eğitimleri geliştirmeleri için çalışıyoruz. Onlara geleneksel baskıları aşabilmeleri için destek vermeye çalışıyoruz. Öğrenimini sürdürmek isteyen kızlara da çeşitli destekler sunuyoruz; onların da erkek yaşıtları gibi güçleri yettiğince okumalarını ve daha yetkili konumlara tırmanmalarına çalışıyoruz. Onlar büyüyünce, çalışma yaşamında, yalnızca erkek patronlar, yalnızca erkek müdürler, yalnızca erkek bakanlar olmayacak.

Çünkü, çalışma yaşamında çocuklar dışarı, kadınlar içeri diyoruz.

KAYNAKLAR

  1. FİŞEK A.G.: Bir İnsan Hakkı Olarak Çocukların ve Gençlerin Korunması, Okul Defteri Temmuz 1979 , Sayı : 3 s.19
  2. FİŞEK A.G.: “Çocuklar Çiçektir.. Ya Çıraklar?!” Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Sağlık Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Yayını, Mayıs-Haziran 1993 , Sayı 8.
  3. FİŞEK A.G.: “Çalışma Yaşamı – Çocuklar Dışarı, Kadınlar İçeri”, Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü Yayını, Kasım-Aralık 1994 Sayı 17.
  4. FİŞEK A.G.: “Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi : Kız ve Erkek Çocuk Emeği Arasındaki Farklar”, Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Ocak Şubat 1998 , Sayı 36.
  5. FİŞEK A.G.: “Çalışan Çocuklar Sorununda İşveren Katkısının Geliştirilmesi” – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Eylül-Ekim 1998, Sayı 40.
  6. FİŞEK A.G.: “İşçi Sağlığı İş Güvenliği’nde ‘Grup’çu ve ‘Kişisel’ Çözümlerin Çekişmesi” – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Kasım-Aralık 1998, Sayı 41.
  7. FİŞEK A.G.: “Sokakta Görülen Çocuklar ve Kadına Bakış Açısı” – – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Eylül-Ekim 2000, Sayı 52.
  8. FİŞEK A.G.: “Çocuk İstismarı ve İhmalinin Bir Kaynağı Olarak Cinsiyet Rolleri Eşitsizliği – (O.Fişek ve Y. Günay-Balcı ile birlikte) Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Kasım Aralık 2001 Sayı 59.
  9. FİŞEK A.G.: “Kentli Evi Kavramının Kurumsallaştırılması” Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Temmuz Ağustos 2001, Sayı 57.