İşyerlerinde Sağlık

HEDEF

İş, sağlıklı bir kişi için temel gereklerden biridir. Ama aynı zamanda, insanların sağlığını tehdit eden önemli etmenlerden de biridir. O zaman “iş” ve “sağlık” birarada ve titizlikle tartışılması gereken bir olgu haline dönüşmektedir.

İşçilerin çalışma yaşamında sağlığının tehdit altında olduğunu anlamanın 2 yolu vardır:

  1. İşçilerin sağlık muayenesi
  2. Ortamın değerlendirilmesi.

Her iki konu da iş yasasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Önce tek tek nasıl bu iki araç yardımıyla işçilerin sağlığının tehdit altında olduğunu anlayabildiğimizi açıklayalım:

1.SAĞLIK RAPORU :

Çalışacaklar için, işe girerken, o işe bünyece elverişli olduklarına ilişkin bir sağlık raporu alınması gerekir. Bunun anlamı, o işin getirebileceği olası zararlara karşı bünyesinin dayanıklı olup olmadığının anlaşılmasıdır. Sözgelimi, yük kaldırmayı gerektiren bir işe girecek işçinin, omurga-bel sorunlarının olmaması, kollarından birinde güç kaybı bulunmaması vs gereklidir. Sıcakta çalışacak bir kişide hipertansiyon, kalp sorunları vs olmamalıdır. Böbrek üzerinde zehirleyici etkileri bulunan bazı çözücülerle çalışacak işçilerin, böbrek hastalıklarının vs bulunmaması gereklidir. Bunlar çoğaltılabilir.

Son olarak sağlık muayenesi, psiko tekni muayenesini kapsadığı ölçüde, “işe yönlendirme” ve “işe yerleştirme” ögelerini de taşıyabilir. Bu inceleme, olası sağlık zararlarının da ötesine geçerek, o işe elverişliliğinin beceri, zihinsel yetiler vs yönünden de değerlendirilmesi gerekir. Bu da özellikle mesleksel yaşamın başlangıcında bulunan çocuklar için önemlidir.

Ne yazık ki bugün çalışanların sağlık muayeneleri özlenen özenle ve kapsamlı olarak yapılmamaktadır. İvedilikle, çalışanların, hasta olmadıkları halde, düzenli aralıklarla sağlık muayenesinden geçirilmesi konusu, hakkettiği duyarlık ve önemle düzenlenmelidir. Bu konunun ikiden çok yüzü vardır:

  • İnsan hakkıdır. Kişilerin sağlıklarını koruma ve sağlıklı-güvenli koşullarda çalışma hakkını güvence altına alır. Sağlam olsun, hasta olsun, muayenesi için yeterli sürenin ayrılmasını olanaklı kılar.
  • Sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık alanındaki harcamalarını düşürücü, hizmetlerinin daha nitelikli sunulmasına olanak hazırlayıcı (kullanımın azalmasına bağlı olarak) bir adımdır.
  • İşverenler için anlamlıdır. Çünkü yalnızca işgünü kayıplarını azaltarak değil, iş disiplini ve işçi-işveren ilişkileri açısından da olumluluklar getirerek, kazanımlara yol açar.

2. ORTAMIN DEĞERLENDİRİLMESİ :

Çalışılan ortamın ve çalışma koşullarının, insanın sağlığı yönünden değerlendirilmesi gereklidir. Bu değerlendirme hem fizik koşulları hem de çalışma süreleri, insan ilişkileri, gelir durumu vb sosyal konuları da içermelidir. İş hukuku mevzuatı, bu konuda ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir.

Sözgelimi, İş Yasası, çalışanların sosyal haklarının düzenlenmesi bakımından ayrıntılı maddeler içermektedir. İş Yasası’nın 74.maddesine dayalı olarak çıkarılan tüzüklerde ise, çalışma ortamının fizik koşullarının değerlendirilmesine yönelik yüzlerce maddeyle karşılaşılmaktadır. Sözgelimi, Par.Tüz. M.15 şöyledir:

“Parlayıcı, patlayıcı, tehlikeli ve zararlı özellikteki çeşitli kimyasal maddelerin işyeri havasında bulunan miktarları, belli ve gerekli zaman aralıkları içinde ölçülerek, bu miktarların, maddelerin işyeri havasında bulunmasına müsaade edilen ve orada çalışanların sağlıklarını bozmayacak olan en çok miktardan fazla olup olmadığı ölçülerek saptanacak ve işyeri havalandırma tesisatı yeterlik bakımından yetkili elemanlarca kontrol edilecektir. Kontrol sırasında bu Tüzüğe ekli I,II,III numaralı çizelgelerdeki hususlara uyulup uyulmadığı nazara alınacaktır”.

Genellikle mevzuatımızda, iş ortamının elverişliliği ayrıntılı maddeler ve çevresel ölçüm koşuluyla tamamlanmıştır. Ama ülkemizde, işyerlerinde bu ölçümler hayata geçirilmemiştir ki, listelerin çağdışı kaldığı anlaşılabilsin.

Bütün bu yapılamayanların ya da çağdışılıkların anahtarı “duyarlılık ve önemseme” ise, tek tek herkesin payına düşen çok büyük sorumluluk var demektir. Bir an önce yapılması gerekenler şunlardır: Somut ve sonuç getirici eylem planlarını ortaya koyup, bir dayanışma içinde bunları uygulamaya geçirmek. İnsan haklarını, soyut hedefler olmaktan çıkarıp, somut ve gündelik beklentilere dönüştürmek. Model çalışmalar yapmak, model çalışmaları sosyal devlet uygulamalarına dönüştürtmek.

Her gecikmeden zarar eden var; her gecikenin de sorumluluğu…