İşyeri Ortak Sağlık Birimleri

DAMLA

İşyeri ortak sağlık birimleri bir gereksinmenin ve bir zorunluluğun ürünüdür. Gereksinme, işyerlerinde hekim, hemşire ve sağlıkçı işçilerin bulundurulmasıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerinden, ilk yardıma ve tedavi hizmetlerine kadar birbirini tamamlayan bir gereksinmeler zincirini karşılamak gerekir; bu insan haklarının bir gereğidir. Öte yandan bu bir zorunluluktur; çünkü işçileri sağlıklı koşullarda ve en az işgücü kaybıyla çalıştırabilmek, üretimi kesintisiz sürdürmek için gereklidir. Her iki olguyu, işveren için bir gereksinme olarak kabul edersek, bunları ortaklaşa yapılması bir zorunluluktur. Çünkü tek başına bir çok işyeri için, bu ekibi kurmak ve bir sağlık merkezi çalıştırmak, büyük ve çoğunlukla da karşılanması olanaksız bir parasal yüktür.

İşyeri ortak sağlık birimlerinden söz ederken, çoğu işyeri için “sağlık ekibini kurmanın ve sağlık merkezinin çalıştırmanın” parasal yükünü karşılamanın olanaksızlığına değiniyoruz. Bu çoğu işyeri, aslında ezici bir çoğunluktur ve tüm işyerlerinin %98’ini oluşturur.

Bugün işyeri sağlık birimlerinden yararlanmada en büyük adaletsizlik, elliden az işçi çalıştıran ve tüm işyerlerinin %98’ini oluşturan bu işyerlerinde yaşanmaktadır. O zaman onların güçlerin ve özlemlerini birleştirerek, grup dinamiklerini harekete geçirmeleri gerekmektedir. Uygulamada görülen en büyük sıkıntı, bu tür dinamikleri harekete geçirebilmek için mutlaka öncü işletmelere gerek duyulmasıdır. Bu yükün altına girmek, önemli bir risk içerir ve “holding” tipi yapılanan işyerlerini kapsayan “işyeri ortak sağlık birimi” uygulamasında öncü kuruluşun bir sağlık kuruluşu olması dışında pratik çözüm yoktur.

İşyerlerinin ortak sağlık birimleri kurması seçeneğine ilk kez 1980 tarihli işyeri hekimlerini yönetmeliğinde rastlıyoruz. Bunun 1988 yılında TTB çıkarılan Yönerge izlemektedir. Türkiye tarafından kabul edilen 161 No.lu uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi de bu seçeneği işlemektedir. 2004 yılında çıkarılan işyeri hekimleri yönetmeliği ise, ortak sağlık birimleri için daha ayrıntılı görevlendirmeler getirmiştir. 1980 ve 2004 Yönetmelikleri arasında dört önemli fark vardır :

  1. 2004 Yönetmeliği, ortak sağlık birimine katılımı elli ve daha çok işçi çalıştıran işyerlerine açmış olmasıdır.
  2. İşyeri hekiminin mesleki yönden denetimi
  3. “İsterse tedavi hizmetlerini gerçekleştirir” görevinin kaldırılması.
  4. Anacak 2004 Yönetmeliği, işyeri/işyeri ortak sağlık birimlerinden söz ederken, birinin yasal zorunluluğunu yerine getirirken, diğerinin gönüllü olarak bu işi yaptığını ayırtetmemiştir. Bu söylemde sertliği ve beklentilerde yüksekliği getirmiştir. (İşyerleri ziyaretlerini periyoda bağlamış (hafta/gün), aynı zamanda iş güvenliği uzmanı bulundurulmasını da kurulan örgütün parçası olarak düşünmüştür. Ama bunu yaparken işyerinin çok küçük olabileceğini hesaba katmamıştır.)
    • 1988 Genelgesinde TTB işyeri ortak sağlık birimlerini koruyucu sağlık hizmetlerini yürütmek amaçlı düşünmüştü. Çünkü o tarihlerde, SSK tarafından “ilaç yazma ve iki güne kadar istirahat verme yetkisi” ortak sağlık birimlerine verilmiyordu. Bu uygulama 1995 yılında Fişek Enstitüsü’nün İstanbul Yenibosna’da Doğu Sanayi Sitesi’nde kurduğu küçük işyerleri ortak sağlık birimi ile başlamış; Ankara’da yine Fişek Enstitüsü’nün Ostim ve Sincan Organize Sanayi Siteleri’nde kurduğu küçük işyerleri ortak sağlık birimleri ile sürmüştür. Yine Ankara’da Bilkent Holding bünyesinde ve İzmir’de Serbest Bölgede benzer uygulamalar gerçekleşmiştir.Küçük işyeri ortak sağlık birimlerinin küruyucu sağlık hizmeti yürütme amaçlı oluşturulması yerinde bir seçimdir. Çünkü özellikle, işe giriş ve periyodik muayenelerin yapılması için, işçilerini hastanelere ya da sağlık ocaklarına göndermek hem işverenler için büyük bir yük oluşturuyordu; hem de ÇSGB tarafından istenen evraklarla bu kurumlardan alınan evraklar uyum sağlamıyordu. Kaldı ki, hastane ve sağlık ocaklarında, işe giriş ve periyodik muayenelerin yapılması sırasında etik kurallara uyulmadığı da TTB Genelgesinden anlaşılmaktadır.

      TTB, 1988 yılında çıkardığı genelgede, ………….. demiştir. Bugüne kadar bu kurallara uyularak sağlık ocaklarından ya da hastanelerden, işe giriş raporu verildiği duyulmamıştır. Bu da, muayenenin iş sağlığı güvenliği yönünden önem taşıyan “işe uygun olup olmama” ölçüsüne göre değil, “sağlam-sakat” ayırımına dayandırıldığını düşündürmektedir.

    • 2004 yılında, işyeri ortak sağlık birimi uygulamasının, hiç bir kural ya da sınırlama getirilmeksizin, elli ve daha çok işçi çalıştıran işyerlerini de kapsama sokulması sakıncaları beraberinde getirmiştir.
    • ÇSGB iş müfettişleri, denetimlerinde işyeri hekimliğinin işlerlik kazanabilmesi için etkili bir politika gütmemişlerdir. Bunun en tipik örneği, İSİGTüz’ün öngördüğü, “ağır tehlikeli işlerde hemşire ya da sağlık memuru bulundurulması” hükmünü yorumlayış biçimidir. Bir başka örnek ise, işyeri hekimlerinin mesleki denetimlerinin yapılamamakta oluşudur. Bir başka örnek, “ortak sağlık birimi” ile karşılaşan bazı iş müfettişlerinin, yasaların açık hükümlerine karşı olumsuz tavır takınıp, işverenlerin coşkusunu kırması ve caydırmaya çalışmasıdır (Bu tutumun tek mantıklı açıklaması, iş müfettişinin resmin tamamını göremiyor olması ve eksik bilgilendirilmiş olmasıdır)

.

  • Ortak sağlık birimleri konusunda TTB’nin de tutumu net ve destekleyici olmamıştır. TTB’nin hekim istihdamının önünde bir engel ya da kötüye kullanılabilir bir uygulama kaygısı ile içine girdiği ikiricikli tutum, yetkilerindeki sınırlılığın getirdiği katılıkla, sağlık-güvenlik alanında çalışan ekibin diğer üyeleriyle ilgilenmemekle ve “hizmet düzeyinden” çok işyeri hekimlerinin özlük haklarıyla ilgilenmesiyle açıklanabilir.