İşçi Sağlığı İş Güvenliği ve Küçük İşyerleri

“İş”, bir toplum içerisinde yaşayan sağlıklı bir kişi için temel gereksinmelerden biridir. Bu yalnızca, yaşamını sürdürecek geliri elde etmek için, toplumsal yaşama katılabilmek (sosyalize olmak) için de zorunludur.

Toplumsal yaşamda, işbölümü, insanlararası ilişkilerin sürekliliği, yarınlara güvenle bakmak, karşılıklı güven ilişkisinin varlığı … vb hepsi kişinin toplumsal üretime katkısıyla sağlanabilir. Bunun iki ayrıksı durumu (istisnası) vardır : (1) Hamilelik dönemi ve bebeğin ilk ayları, (2) Eğitim dönemi. Ancak daha ayrıntıya girerek değerlendirildiğinde, bu iki durumun da, aslında toplumsal yarar açısından çok önemli olduğu ve ayrıksı olarak değerlendirilmemesi gerektiği ortaya çıkar.

“İş”, “Hamilelik dönemi ve bebeğin ilk ayları” ve “Eğitim” dönemlerini, birbirinin tamamlayıcısı olarak inceleyip, bir bütünsellik içerisinde planlamak gerekmektedir. En önemlisi, bu süreçleri, işkenceye dönüşmekten alıkoymalıyız.

“İşçi sağlığı iş güvenliği” derken, biz, “iş” süreçlerinin “işkence”ye çevrilmemesi için gerekli önlemlerin bütününü düşünüyoruz. Bunu sağlayabilmek de, geniş bir ekip çalışmasını gerektirir. İş hekiminden, iş güvenliği uzmanına, iş psikoloğundan eğitimciye, çalışanların temsilcisinden işverene kadar çok-bilimli bir uğraş verilmelidir.

Bu süreç, işçinin yalnızca günlük çalışma süresini (7-12 saat) kapsamamakta; bunun ayrılmaz bir parçası olan serbest zamanlarını ve ev yaşantısını da içine almaktadır. Bir çok araştırma “serbest zaman ve ev yaşantısı” içindeki olayların ve yaşama koşullarının, çalışma ilişkilerini derinden etkilediğini ve iş kazalarının nedenleri arasında egemen bir yer tuttuğunu ortaya koymaktadır.

Bu süreç, çalışma süresinin uzunluğu, dinlenme aralarının, tatil olanaklarının yetersizliğini de kapsamaktadır. Çünkü, ancak kişinin yitirdiği enerji ve motivasyonu, yeniden elde edebilmesi gerekirki; üretim çabasını kesintisiz, üretken ve bunları arttırarak sürdürebilsin. Yine bu kapsamda, çalışana, kendisi ile barışabilmesi; çevresindekileri sevecek zamanı bulabilmesi; çevresinden saygınlık görebilmesi için kendini ve insan ilişkilerini geliştirebilmesi olanaklı kılınmalıdır.

“İş”i bir “işkence”ye dönüşmekten kurtaracak diğer önemli bir öge, çalışma ortamının sağlıksız ve güvensiz etmenlerden arındırılmasıdır. Önce Genel Sağlığı Koruma Yasası (1930) ve sonra İş Yasası (1936) ile getirilen yasal önlemler, işçilerin, işlerini yaralanmadan, hastalanmadan sürdürebilmelerini amaçlamaktadır. Bunun en önemli iki aracı, işe giriş ve periyodik sağlık muayeneleri ve ortam ölçümleridir (gaz, toz, gürültü, radyasyon vb). Bu yollarla haber alınan olumsuzlukların giderilmesi sağlanabilecektir.

Ne yazıkki, ülke istatistikleri ve yaptığımız araştırmalar, farklı ölçekteki işyerleri ile değişik işkollarında yer alan işyerleri arasında, işçi sağlığı iş güvenliği koşulları arasında önemli farklar bulunduğunu ortaya koymaktadır. Değişik yaş dilimlerindeki çalışanlar ile işyerindeki kıdem yönünden de çalışanlar arasında, iş kazalarına uğrama yönünden farklılıklar bulunmaktadır.

SSK istatistikleri, maden, inşaat ve imalat sanayiinde çalışanların, daha çok kazaya uğradıklarını ortaya koymaktadır. Kazaların daha çok erken yaşlarda ve çalışılan ilk aylarda gerçekleştiği görülmektedir. Ülkemizde, iş kazaları ya da meslek hastalıkları dolayısıyla, çalışma yaşamından uzaklaşanların (sürekli işgöremezlik ya da ölüm), yaş ortalaması 39’dur.

Daha da üzücü olan, eldeki verilerin, daha çok “formel” olarak nitelenen, kayıtlı ve İş Yasası kapsamı içine giren yerlerden elde edilmiş olmasıdır. Çünkü ancak ülkemiz çalışanlarının 4 milyon kadarını kapsayan bu nüfus, çalışanların çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Eğitim ve sağlık çalışanları gibi önemli risklerle yüzyüze olan kamu görevlilerinin, tarımda çalışanların, esnaf – küçük sanatkar ve bunların yanlarında çalışanların, “iş sağlığı” yönünden durumları hiç irdelenmemektedir. Bunun doğal sonucu, bunları çalışma ortamında korumak için önlemlerin de alınmaması ve izlenmemesidir.

Bütün bu tanımladığımız çerçeve içinde, işçi sağlığı iş güvenliğinin ülke ölçüsünde yaygınlaştırılması için bir “öncelik” ve bir “hedef” oluşturmamız gerekmektedir. Ülkemizde en yaygın olan, iş örgütlenmesi, küçük ve orta ölçekli işyerleri ve bunlar içerisinde de en duyarlı grup çalışan çocuklardır.

SSK istatistikleri, 9 ve daha az işçi çalıştıran işyerlerinin oranını %36 olarak göstermiştir (Çırak ve sigortasızların sayısı bu hesaba girmemektedir). Ancak, değil sigortaya “bildirge” vermek, meslek kuruluşlarına dahi kaydolmayan işyeri sahibi sayılarının azımsanmayacak ölçülerde olduğu bilinmektedir. Yalnızca, “bildirge” veren işyerlerine yönelik Çalışma Bakanlığı denetiminin bile %8’lerde kaldığı düşünülürse, küçük ölçekli işyerlerinde çalışanların tamamen “gönüllü” mekanizmalara terkedildiğini anlamak zor olmayacaktır. Bunlara 50-249 işçi çalıştıran orta ölçekli işyerlerini eklediğimiz zaman, tüm kayıtlı işyerleri içerisindeki payları %80’e ulaşmaktadır.

En çok çocuk çalıştıran işyerlerinin de küçük işyerleri olduğu bilinmektedir. O halde sağlıksız ve güvensiz koşullardaki çalışmaların, hem yetişkin işçilerin hem de onlardan daha fazla çalışan çocukların sağlığını bozacağı kuşkusuzdur. Çocukların, çalışma yaşamında uğradığı iş kazaları, onların çalışma koşullarının önemli göstergelerinden biridir. “Önlenebilir” olduğu halde, yeterli önlemlerin alınmamış olması dolayısıyla, bir yaşam boyu, iş kazalarının izini ruhunda ve/veya bedeninde taşımak zorunda kalması bir çocuk için hiç istenmeyen bir durumdur.
12-19 yaşlarındaki çocukların işgücüne katılım oranları % 34,5’tir. Demekki ülkemizde bu yaş dilimindeki her 3 çocuktan 1’ı ücret karşılığı çalışmaktadır. 1996 verilerine göre, 14 yaşın altında 1.065 ; 19 yaşın altında 7.765 çocuk iş kazasına uğramıştır.1 Bunlardan 14 yaşın altında olanlardan 1996 yılında hiç “sürekli işgöremez” olmamış; buna karşın, 1995 yılında 11 ve 1994 yılında 29 “sürekli işgöremezlik” (tam malül) olgusuna rastlanmıştır. 15-19 yaş dilimindekiler için bu sayılar sırasıyla, 80,118 ve 238 ‘dir.
Son üç yılın iş kazasına bağlı ölüm olgularına baktığımızda, 14 yaşın altındakilerden yukarıdaki sırayla 3, 1, 4 ; 15-19 yaş diliminde ise, 38, 21, 45 ölüm olgusuyla karşılaşılmıştır.
Son üç yılda çalışan çocuklar (19 yaş altındakiler) toplam 21.249 iş kazasına uğramış; bunlar içerisinde 476 sürekli işgöremezlik ve 112 ölüm olgusuna rastlanmıştır. DİE verilerine göre, çalışan nüfus içindeki payı onbinde 1,4 ‘tür.
Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası’nın olanaklarından yararlanarak, işyeri ortamına yönelik olarak yapılacak her adım, hem çocukların ve hem de yetişkinlerin sağlığı için ve işin insancıllaştırılması bir olumluluk getirecektir. Bunun yanı sıra, küçük işyeri sahiplerinin, bu konuda uyarılmaları ve “gönüllü” çabalarının örgütlenmesi yoluyla, tutum-davranış değişikliğine de itilmeleri olası görünmektedir.

Burada konulması gereken hedef, sürekli ve düzenli kullanım için KOBİ’lere yönelik, “mesleksel sağlık-güvenlik hizmeti”nin örgütlenmesidir. Grup “işyeri hekimliği + işgüvenliği + sosyal” hizmeti öngören Fişek Modeli2, bu örgütlenme girişimlerine ilk örnektir (1982-1997).
Küçük işyeri sahiplerinin gönüllü birlikteliklerine dayanan, sürdürülebilirliğini, bu alandaki “yasal gereklilikleri” yerine getirmekten almaktadır. Bütün bu karakteristikler onu benzerlerinden ayırmakta ve özgün kılmaktadır.
Ankara’da Ostim Sanayi + Sincan Organize Sanayi’de ve İstanbul’da Yenibosna’da yaklaşık 80’er küçük işyerini kapsayan bu denemede kapsam genişledikçe, hizmetin çeşitliliğini arttırma olanağı ve bölgedeki sosyal etkinliklere katılımlar (Çıraklık Eğitim Merkezi’nde ücretsiz okul sağlığı çalışmaları, okul-aile birliklerine katılma, ücretsiz sünnet kampanyaları) da artmaktadır.

“İş” eğer insanların toplumsallaşması için bir araçsa, toplum da çalışacak bireyleri için en uygun ortamı sağlamakla yükümlüdür. Çalışmak bir birey için en doğal olgu ise, işçi sağlığı iş güvenliğinin sağlanması da toplum için en doğal görev ve aynı zamanda bir vefa borcudur. Toplum kuruluşlarının da görevi, bu vefa borcunun ödenebilmesi için, model çalışmalar yapmak, deneyim ve birikimi zenginleştirmektir.

 


1: Sosyal Sigortalar Kurumu 1996 İstatistik Yıllığı , SSK Genel Müdürlüğü Yayını No.593 1997.
2: A.Gürhan Fişek : “Küçük Sanayi Sitelerinde İşçi Sağlığı İş Güvenliği Birimi : Fişek Modeli”, Çalışma Ortamı Dergisi, Eylül-Ekim 1995, Sayı 22.