İş Kazalarında Göç

Küre, bir noktaya eşit uzaklıktaki sayısız noktanın bir araya gelmesiyle oluşur. “Küre”selleşme denilince, eşitliğin tüm dünyaya yayılması akla gelmektedir. Halbuki olan, bu değildir. Biz bu yazımızda, çevresel ve biyolojik olarak zararlı üretimlerin, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere göçü, sonucu bu ülkelerde artan risklerden ve artan iş kazalarından söz edeceğiz.

Son on yılda, Türkiye’nin gemi inşa sanayiinin ve ana metal sanayiinin kapasitesi olağanüstü ölçülerde artış göstermiştir.

  • Gemi inşa sanayiinde üretim toplam 3,24 kat artarken, ihraç amaçlı üretimdeki artış 3,91 kat olmuştur.
  • Ana metal sanayiinde de üretim artış göstermiştir. Toplam üretim % 39 artarken, kapasite kullanım oranı %70’den %85’e yükselmiştir.

İş kazalarının da son on yıldaki artışı özellikle genç yaşlarda çok fazla olmuştur. Özellikle bu sektörlerde genç ve eğitimsiz işçilerin kullanıldığı yönünde iddialar öne sürülmektedir. Bunun için 2008’de yasada yapılan değişiklikle ağır ve tehlikeli işlerde eğitimsiz işi çalıştırılması yasaklanmıştır. Ancak bunun kısa vadede uygulamaya geçme olasılığı çok zayıftır.

1997 ve 2006 yıllarına ilişkin iş kazalarıyla meslek hastalıkları istatistiklerine bakıldığında belirgin bir artışla karşılaşılmaktadır. Gemi inşa ve ana-metal sanayi kollarında, 1997’den 2006’ya

  • İş kazalarında % 2,7 ve meslek hastalıklarında %36 artış görülmüş;
  • Sürekli işgöremezler içerisinde bu sektörlerde kazaya uğrayarak sürekli işgöremez kalanların payı % 12,9
  • Tüm işkollarına bakıldığında, iş kazası sonucu ölümlerde % 8,7 artış görülmüştür.
  • 14 ve altı yaşta çalışan çocuklardan iş kazalarına uğrayanların sayısında ise % 23,2 oranında artış vardır.

Tüm bu olguların ancak su yüzündeki olgular olduğuna dikkat edilmelidir. Çünkü giderek artan kayıt dışı sektörün, bugünlerde Türkiye’de %50’ye ulaştığın bilimsel çalışmalar ortaya koymaktadır.

Anılan sektörlerdeki meslek hastalıklarına ilişkin veriler büyük bir paradoksu yansıtmaktadır. Çünkü beklenenin tersine, yılda ancak 58 olgu yakalanabilmiştir. Bu tüm meslek hastalıkları olgularının %11’ine karşı gelmektedir. Paradoksun nedeni gemi inşa ve ana metal sanayiilerindeki meslek hastalıkları olgularının, tanı konulamadan gözden kaçmasıdır.

Sunumda, gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye’nin, gerek risk değerlendirmesi yönünden ve gerekse risklerle mücadele konusunda hazır olmadığı bu olağanüstü kapasite artışları karşısında yetersiz kalan “sağlık-güvenlik-çevre” hizmet kanallarına da değinilecektir.

Küreselleşmeye koşut olarak iş sağlığı güvenliği önlemlerinin de küreselleşmesi gereklidir. Sorun yalnızca Türkiye’nin sorunu olarak görülmemelidir. Çözüm için, acil olarak, mesleki tehlikeleri ihraç eden ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin bu insani sorununa el atmaları gerekmektedir. Koruyucu tedavi edici ve rehabilite edici (holistic) yaklaşımları yaşama geçirecek hizmet kanallarına destek vermelidirler.

Gelişmekte olan ülkelerin, işçi sağlığı iş güvenliği konusundaki temel sorunu bilgisizlik ve duyarsızlıktır. O kadar ki, bu iki etmen, çalışma ortamında alınması gereken önlemlerden, işçilerin bilinç ve eğitim düzeyine kadar bir çok olguyu belirlemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde bu konuda en büyük eksiklik, kamu ve kamu-dışı kurumsallaşmalardır.