Çalışan Çocuklar Ve İş Kazaları : Türkiye ‘de KOBİ’ler Üzerine Bir İnceleme

Özet

Çocukların erken yaşta çalışma yaşamında yer almaları birçok riski içermektedir. Bu risklerin başında, etkileri ilerideki yaşlarda da hissedilecek olan iş kazaları gelmektedir.Bu araştırma, Türkiye’de çocuk emeği ve iş kazalarının yaygın olduğu küçük ve ortak ölçekli işletmeler düzeyinde, iş kazalarına ilişkin risk faktörlerini ortaya çıkarmayı ve bunlara yönelik politikalar geliştirmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, İstanbul ve Ankara’da, sanayi sitelerinde çalışan 13-18 yaş arası 620 çocuk ve ergen üzerine yapılmıştır. Kaza geçirme oranı, %37,4’dür. Kesilme, sıyrık, çalışılan makineden kaynaklı sıkışma, ezilme öncelikli kaza nedenleridir. Kazalar sonucu, kol, el, parmak ve göz lezyonları en fazla görülen yaralanma biçimidir. Kaza sonrası, ilk yardım ve sağlık hizmetlerinin ise yeterli düzeyde olmadığı saptanmıştır. İş kazalarının nedenleri ve sonuçları incelendiğinde, çocuk çalışmasının aslında toplumsal bir maliyeti olduğu görülmektedir. Uzun vadede çocuk işçiliğini önleme; kısa vadede ise çocukları çalışma yaşamında koruma, bu nedenle toplumsal bir eylemi gerekli kılmaktadır.

Giriş

Çocukların erken yaşta çalışma yaşamı içinde yer almaları, toplumlara ve dönemlere göre farklılık gösterse de, her zaman var olmuştur. Çocuk emeğinin yasaklanması ve sınırlanması konusunda ulusal ve uluslararası çok sayıda düzenleme olmasına rağmen, çocuk emeği önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Türkiye’de, en son 1999 yılında, Türkiye İstatistik Kurumu’nun Çalışan Çocuklar Araştırması’na göre, 14-17 yaş arasında ekonomik faaliyette bulunan 1 milyon 635 bin çocuk ve ergen bulunmaktadır. Çalışan çocuk ve ergenlerin % 61.8’ini erkekler, % 38.2’sini ise kızlar oluşturmaktadır. 1994 Çocuk İşgücü Anketi sonuçlarına göre bu yaş grubundaki çocukların % 8.5’i ekonomik bir faaliyette çalışmakta iken, Ekim 1999’da bu oran % 4.2’ye düşmüştür. 8 yıllık zorunlu eğitime geçiş bu azalışın temel nedenidir. Çocuklar, en fazla tarım(%57), daha sonra sanayi(%22), ticaret (%10,2)ve hizmetler(%10,4) sektöründe çalışmaktadır.1Türkiye’de çalışan çocukları, çocuk işçi statüsünde, çırak statüsü ile sokakta çalışan ve yaşayan çocuklar olmak üzere üç grupta toplamak olanaklıdır. Çırak statüsünde çalışan çocuklar, ücret karşılığında işçi statüsündeki çocuklardan farklı olarak, 18 yaşına kadar mesleki eğitimi geliştirme kapsamında ve kısmi sosyal güvence olanaklarından yararlanarak çalışabilmektedir.
Türkiye’de yapılan çalışmalar kapsamında, çalışan çocuk olgusunun temel nedeninin, yoksulluk, işsizlik, iç göç ve sosyal güvenlik sisteminin yetersizliği olduğu görülmektedir. Çalışan çocuklar öncelikle aile gelirine katkıda bulunmak, daha sonra meslek edinme amaçlı olarak çalıştıklarını belirtmektedir.2 Gelir düzeyi düşük ailelerde, çocukların çalışması ve özellikle erkek çocukların bu yolla bir meslek sahibi olması, haneye ek gelir sağlamanın önemli bir aracıdır. Çocuk emeğinin ucuz olması nedeniyle, işverenler tarafından da tercih edilmektedir.

Çalışan çocuklar ve ergenler, çalışma yaşamında fiziksel, sosyal ve psikolojik gelişimleri açılarından öncelikli risk grubudur. Çalışan çocuk ve ergenlerin, çalışma yaşamında karşılaştığı öncelikli risk, iş kazalarıdır. Sosyal Sigortalar Kurumu verilerine göre, Türkiye’de 1998-2005 yılında, 14 yaş altı çalışanlarda görülen kaza sayısı, toplamı 1319’dur. Aynı dönemde 15-19 yaş arası çalışanlarda toplam kazası ise 20820’dir.3 Erkek çocuklarda kaza sayısı,kızlara göre fazladır. Ancak, SSK verileri yalnızca kayıt içi sektörde yer alan işletmelerde olan ve SSK’ya bildirilen kazaları kapsadığı için, kaza sayılarının gerçekte çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

Çocuklarda iş kazası geçirme sıklığının yetişkinlere göre çok daha fazla olduğu bilinmektedir.4,5,6,7,8 Burada, hem çalışan çocuk ve ergenlerden hem de çalışma ortamı ve kullanılan aletlerden kaynaklı risk faktörleri etkilidir. Çocuk ve ergen işçilerinin risk algısının düşüklüğü; deneyimsizlik; iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri almamış olması; yorgunluk, uyku vs sonucu dikkat dağınıklığı, çalışan çocuk ve ergenlerden kaynaklı risk faktörlerinin başında gelmektedir.9,10,11 Türkiye’de, sanayi sektöründe çocuk çalışmasının yoğun olduğu işletmeler, Türkiye ekonomisindeki işletmelerin önemli bir bölümünü oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerdir(KOBİ-SME’s). KOBİ’lerin ortak özellikleri, sermaye ve nitelikli işgücünün yetersizliğidir. Bu durum, çocuk çalışmasına ortam sağlamaktadır. Ancak, yapılan çalışmalar, işletme ölçeği küçüldükçe, çalışma ortamında sağlık ve güvenlik standartlarının gerilediğini göstermektedir.12 Küçük ölçekli işletmelerin, çalışma ortamı açısından riskli hale getiren nedenler13:

  • Finansal kaynak sıkıntısı ve rekabet ortamında, işçi sağlığı ve güvenliğine bütçe ayıramama
  • küçük ölçekli işletmelerde sendikalaşma oranının çok düşük ya da hiç olmaması,
  • Türkiye’de, işçi sağlığı ve güvenliği mevzuatının, iş sağlığını ve güvenliğini koruyucu ve geliştirici nitelikteki kurumlar(işyeri hekimi, işçi sağlığı-iş güvenliği kurulları gibi) için en az 50 işçi çalıştırma yasal koşulunu getirmesi,
  • dolayısıyla işyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliği açısından kritik bir yere sahip olan oto-kontrol mekanizmalarının bulunmamasıdır.

Yapılan çalışmalar, Küçük işletmeler düzeyinde çalışan çocukların çalışma sürelerinin yasalarda belirlenen sürelerin çok üzerinde olduğunu ve çocukların yıllık ücretli izin gibi temel bir takım yasal haklarından yoksun olduğunu göstermektedir14 Bu işletmelerin, hem genel olarak iş sağlığı ve güvenliği açısından sergilediği tablo hem de bu işletmelerde çocuk emeğinin yaygın kullanımı, çalışan çocuk olgusunun öncelikle küçük ölçekli işletmeler düzeyinde analizini gerektirmektedir.. Bu çalışmanın amacı da, Türkiye’de kentsel alanlarda, çocuk emeğinin yaygın olduğu küçük ölçekli işletmelerde iş kazalarını ve iş kazalarına etkili olan risk faktörlerini ortaya çıkarmak ve iş kazalarını önleyici politika önerileri geliştirmektir.

Yöntem:

Türkiye’nin öncelikli metropol alanları olan Ankara ve İstanbul sanayi sitelerinde küçük ölçekli işletmelerde çalışan ve Çıraklık Eğitim Merkezlerine kayıtlı, çocuk ve ergenler içerisinden, tesadüfi örnekleme tekniği ile seçilen 620 çocuk ve ergen ile yapılandırılmış mülakat – The semi- structured questionnaire tekniği çerçevesinde görüşülmüştür. Araştırma retrospektif bir araştırmadır. Araştırma kapsamında çalışan çocuk ve ergen tanımı 13-18 yaş arasında olanları kapsamaktadır.Türkiye’de, İş Kanunu hükümlerine göre, yasal çalışma yaş sınırı 15 olarak düzenlenmektedir. Bununla birlikte, 14 yaşını doldurmuş ve ilk öğretimini tamamlamış çocukların, bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişimlerini ve eğitimlerini engellemeyecek hafif işlerde çalıştırılmalarına yasal açıdan izin verilmektedir.BM çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuğu 18 yaşın altındakiler olarak tanımlamaktadır. Bu nedenden dolayı çalışmada yaş aralığı geniş bir yelpaze içinde değerlendirilmiştir.

Çocukların sosyo-demografik özellikleri, çalışma tarihçeleri, geçirdikleri iş kazaları ve sonuçları hakkında sorular sorulmuştur. Daha sonra verilen yanıtlar, araştırmacılar tarafından sınıflandırılarak, istatistiki analizlere tabi tutulmuştur. İş kazaları tanımında herhangi bir sakatlanma –injury ile sonuçlanmasa da, kıl payı atlatılan kazalar da çalışma kapsamına alınmıştır. Yaralanma ile sonuçlanmasa bile bu durumlar, gelecek kazaların habercisi olarak önem taşımaktadır.

Bulgular:

  1. Sosyo-Demografik Özellikler:
    Araştırma kapsamında çalışan çocukların %72,6’sı (n=450)16-18 yaş, %27,4’(n=170) ü ise, 15 yaş altı çocuklardan oluşmaktadır(n=620). Medyan yaş 16’dır. Cinsiyet açısından dağılıma bakıldığında ise, çalışan çocukların neredeyse tamamı %97,4 erkeklerden oluşmaktadır. Bu sonucun ortaya çıkmasında, geleneksel yargılar çerçevesinde erkek işi olarak kabul edilen işlerin yoğun olması etkilidir. Bunun yanı sıra, çalışma nedenleri arasında, kız ve erkek çocukları açısından farklılık bulunması da etkilidir. Kızlar, hane halkına gelir desteği için çalışırken; erkeklerde meslek öğrenme kaygısı çok daha ön plana çıkmaktadır. Bu da erkek çocuklarının, çalışma yaşamında sürekliliğini sağlamaktadır. Çalışan çocuk ve ergenlerin, %59 anne-babaları kırdan kentte göç etseler bile, kendileri doğduklarından beri Ankara ve İstanbul’da yaşamaktadır. %41 ise, kırdan kente göç yaşamıştır. Çalışan çocuk ve ergenlerin hane halkı reisinin -genellikle babaların- çalışma durumuna bakıldığında, %71’nin babasının düzenli olmakla birlikte sınırlı gelirli(memur,işçi gibi) ya da değişken gelirli küçük işyeri(esnaf) sahibi olduğu; %20’sinin düzensiz ve sınırlı gelirli(boyacı,sıvacı,inşaat işçisi gibi) işlerde çalıştığı; %8,4’nün ise babasının olmadığı ya da çalışmadığı saptanmıştır. Bu dağılımlar, çocuk işçiliğinin, kırdan kente göç eden ailelerin, kentlerde istihdam olanakları bulamamaları sonucunda, ortaya çıkan yoksulluk ve sosyal güvencesizliğin yansıması olduğunu göstermektedir.
  2. Çalışılan Sektör ve İş Tarihçeleri :
    Çocuk işçiliğinin sektörler itibariyle incelendiğinde, iş kazası açısından risk yüzdesi yüksek onarım işkolunun(makine,alet,cihaz vb onarımı) %40.0’lık paya sahip olduğu; ikinci sırada ise %37,3 ile genel hizmetlerin (lokanta,otel,berber,satış vb) yer aldığı saptanmıştır. İşyeri büyüklüğü açısından incelendiğinde, çocukların yarısı(%53,5), 5 ve altında içi çalıştıran, çalışma koşullarının yetersiz olduğu mikro işletmelerde, %28’i 6-10 işçi çalıştıran işletmelerde, geriye kalan kısmına yine sağlık ve güvenlik açısından riskli işletmeler olan küçük ölçekli işletmelerde çalışmaktadır. Ölçek artıkça, çocuk işçi sayısının azaldığı görülmektedir.
    Çalışan çocuk ve ergenlerin ortalama çalışma süresi 22.5 ± 16.8 ay arasında değişmektedir. Çocukların %42,1’i bir yıl ve daha az süre ile; %43,4’ü 1-3 yıl, %14’5 ise 3+yıl süre ile çalışmaktadır. Çocukların iş değiştirme (labour turn -over) hızlarının da yüksek olduğu saptanmıştır. %37,3’ü 1-2 kez,%26,9’u 3+ kez iş değiştirmiştir. Bu çalışma ortamındaki memnuniyetsizliğin bir göstergedir. İş değiştirmeyenler ise, ağırlıklı olarak tanıdık, akraba yanında çalışan çocuklardan oluşmaktadır.
  3. İş Kazaları:
    Çocuk ve ergenlerin %37.4’ünün (232)’ün’ün en az bir kez, hafif de olsa iş kazası geçirdiği saptanmıştır. Tablo.1’de iş kazası geçirenlerin kaza sayılarına göre dağılımı görülmektedir.

Tablo.1. İş kazası geçirenlerin kaza sayılarına göre dağılımı

Kaza Sayısı Sayı %
1-2 kez 197 84,9
3 ve 3+ 35 15,1
Toplam 232 100.0

Tablo.2. Yaş Gruplarına Göre İş Kazası Geçirme Durumu

Kaza geçirme durumu Total
Yaş Grubu yok var
15 ve altı 101 69 170
16-18 287 163 450
Total 388 232 620

Pearson Chi-Square= 1,004 P>0.05

Analizlerimizde yaş ve cinsiyetin iş kazası geçirme durumu üzerinde etkili olmadığı saptanmıştır(p>0,05). Nepal’de de hamallık yapan ve yapmayan çocukların well-being lerinin karşılaştırıldığı çalışma da, kaza geçirme ile yaş ve cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.15 Bununla birlikte, çalışmamızda 16-18 yaş arasında çalışan çocukların,13-15 yaş arasında çalışanlara göre kaza geçirme oranı daha fazladır.(bkz.Tablo.2.) Bu yaş grubunda iş kazası oranının fazlalığı diğer çalışmaların da ortak bulgusudur.16,17,18Bunu, 16-18 yaş arası gençlerin, çalışma sürelerinin ve çalışma sıklığının daha yüksek olması nedeniyle daha fazla risk altında olması ile açıklayabiliriz.

Araştırmamızda ilginç bir bulgu, aile, akraba, tanıdık gibi yakın kişilerin yanında çalışan çocukların iş kazası geçirme oranının yüksek olmasıdır. Bu bulgu, aileler tarafından, akraba ve tanıdık yanında çocukları işe vermenin, çalışma ortamında koruma sağlamadığını göstermektedir. Çalışılan iş koluna göre kaza dağılımları incelendiğinde, kazaların %53’nün onarım, %24’ün genel hizmetler iş kolunda olduğu görülmektedir. Çalışılan işkolu ile kazalar arasında anlamlı bir ilişki söz konusudur. Bu bulgular, İstanbul genelinde yapılan bir başka çalışmanın sonuçları ile örtüşmektedir. Bu çalışmada kazaların en fazla tamircilik yapan çocuklarda(%52), daha sonra kuaförlerde(%28) ve kuyumcularda(%19) olduğu görülmektedir. Kazalar dışındaki sağlık riskleri açısından da, sektörel sıralama aynıdır.19

Tablo.3.Çocukların çalıştıkları iş kollarına göre iş kazası geçirme durumlarının dağılımı

İş kazası var İş kazası yok Toplam
Onarım İş Kolu 122 126 248
Genel Hizmetler 60 171 231
Diğerleri 50 91 141
Toplam 232 388 620

X2: 27.84, p<0.000

Tablo 4.Çocukların çalışma yaşamında kalma sürelerine göre iş kazası geçirme durumlarının dağılımı

Çalışma süresi İş kazası var İş kazası yok Toplam
0-12 ay

84177261

1-3 yıl1041652693 yıldan fazla444690Toplam232388620

X2: 8.29, p<0.05

Çocukların çalışma yaşamında kalış süresi artıkça, iş kazası geçirme oranı yükselmektedir (X2: 8.29, p<0.05). İş Kazası geçiren toplam 232 çocuktan 84’ü 0-12 ay arasında çalışmakta, 104 çocuk 1-3 yıl arasında, 44 çocuk ise 3 yıldan daha uzun süredir çalışma yaşamının içersinde yer almaktadır.Süre uzadıkça hem riskler ile karşılaşma olasılığı yükselmekte hem de çocuğun çalışma kıdemi artıkça kendine güveni de artarak, riske girme olasılığı artmaktadır. Çalışma ortamının hem genel olarak standartlara uygunsuzluğu hem de çocuk çalışanlara göre düzenlenmemiş olduğu durumunda iş kazaları kaçınılmaz olmaktadır. İş değiştirme sıklığı ile kaza geçirme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanamamıştır (p>0.05)

Analizler kapsamında işyeri büyüklüğü(p>0.05), işyeri ortamında psikolojik yalnızlık (p>0.05)gibi faktörler ile iş kazası geçirme durumu arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. Bununla birlikte, işletme ölçeği küçüldükçe iş kazası geçirme oranının da arttığı görülmektedir(Tablo.5). Ancak, araştırma kapsamında yer alan işletmeler arasında zaten ağırlıklı olarak mikro ölçekli işletmeler olduğundan, iş kazası geçirme ve işletme ölçeği arasında, istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Çünkü, bunların hemen hepsi hepsi aynı özellikleri sergilemektedir.

Tablo.5. İşletme Ölçeğine Göre İş Kazaları

İşyeri büyüklüğü Kaza geçirme durumu Toplam
yok var
0-5 215 117 332
6-10 109 65 174
11-20 45 36 81
21 ve üstü 19 14 33
Toplam 388 232 620

Pearson Chi-Square=2,733, P=0,435 .

Kaza saatlerinin dağılımı incelendiğinde kazaların %61’nin öğleden sonra ve akşam saatlerinde meydana geldiği görülmektedir. Kazaların %18’i sabah, %20’si öğlen meydana gelmektedir. Çalışma süresi artıkça, ortaya çıkan yorgunluk, dikkatsizlik, uyku gereksinimi, kazaların çalışma gününün ortasından sonra meydana gelmesinin temel nedenidir. Tıpkı, uzayan ders saatlerinde dikkat dağılmasının gibi.

Anket uygulanan çocukların geçirdikleri iş kazalarının nedenlerine göre dağılımı Tablo.6‘de görülmektedir. Kaza nedenlerin dağılımı incelendiğinde kesilmeler ilk sırada, çalışılan makine ve aletlerden kaynaklı ezilme, sıkışma vb ise ikinci sırada yer almaktadır. Bu sonuçlar, çocukların onarım ve hizmetler sektöründe çalıştıkları düşünüldüğünde, şaşırtıcı değildir. . Çocuk ve ergenlerde, öncelikli iş kazası nedeni olan kesilmeler, diğer çalışmalarda da ön plana çıkmaktadır.20 Bu bulgular, çalışma ortamında kullanılan aletler ve ekipmanların, çocuklara göre olmadığını ve çocukların risk algısının düşüklüğünün kazalarda önemli rol oynadığını göstermektedir.

Tablo.6. Kaza Nedenlerine Göre İş Kazaları

Neden Sayı Yüzde
Kesilme ve Sıyrıklar 91 39,3
Çalışılan makine ve aletten kaynaklı sıkışma, ezilme, kaptırma, batma vb (sprain,strain) 62 26,7
Göze yabancı cisim kaçması 30 12,9
Yanma 15 6,5
Elektrik çarpması 14 6,0
Düşme 9 3,9
Diğer(Zehirlenme, araba çarpması vb) 11 4,7
Toplam 232 100,0

Tablo.7. ise kazalar sonucu oluşan yaralanmaların dağılımı görülmektedir. Yaralanmalarda, kol, el ve parmakların öncelikli hedef bölgeler olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu sonucun ortaya çıkmasında, onarım iş kolunda çalışan çocuk sayısı ile kaza sayısının fazla olması öncelikli etkendir. Kazalar sonucunda toplam 24 çocukta, yaşamlarının sonraki yıllarında da etkisini gösterecek olan başta görme kayıpları, el ve parmaklarda hareket kısıtlığı ve yanık izi gibi kalıcı hasarların oluştuğu görülmektedir. İş kazası geçiren çocuklardan 28’i, kaza sonucunda kendilerinden başka yaralanan kişi olduğunu da belirtmişlerdir.

Tablo. 7 Kazalar Sonucu Oluşan Yaralanmalar

Yaralanma Sayı %
Kol, el ve parmak lezyonları 167 72,0
Göz lezyonları 33 14,2
Bacak ve ayak lezyonları 12 5,2
Baş-boyun lezyonları 10 4,3
Diğer lezyonlar 10 4,3
Toplam 232 100,0

Tablo.8. Kaza geçiren çocukların kaza sonrası işten uzak kalma (devamsızlık) sürelerine göre dağılımı

İşten kalma sayı %
4 gün ve üzerinde 33 14.2
3 gün ve daha az süre 51 22.0
Hiç işten kalmamış 148 63,8
Toplam 232 100.0

Kaza sonrasında çocukların %63,8’i işten kalmazken; %22,0’ı 3 gün ve daha az süre, %14,2’si ise 4 gün üzerinde işten kalmışlardır. Yapılan analizlerde, iş göremezlik ile işyeri ölçeği (0-5 ve 6 + işçi) arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır(Pearson Chi-Square: 0.611, p=0.737)

Araştırmanın oldukça ilginç bulgularından birisi ise, kaza sonrasında ilk ve acil yardım hizmetlerine erişim ile ebeveynlerin tutumlarında ortaya çıkmıştır. Kaza geçirenlerin %43,1’i herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurmazken; %23,3’nün işyeri ecza dolabından yararlandığı; %33,6’sının ise hastane, poliklinik, sağlık ocağı ve özel doktor/hastane gibi kurumsal sağlık hizmetlerine başvurduğu saptanmıştır. Çalışma ortamında kazalar önlenemediği gibi kaza sonrasında sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlar, kazaların sonuçlarını çok daha ciddi hale getirmektedir. Kaza geçiren çocukların %32’nin ailelerinin kazadan haberi olmamıştır. En çarpıcı bulgu, çocukların %39’un ailelerinin kazayı olağan karşıladıklarını söylemesidir. Bu işverenlerin kazalar karşısındaki ilgisizliğinin yanı sıra, çocukların ailelerinin de ilgisizliğini göstermesi açısından oldukça düşündürücüdür. Çocukların ailelerinin %20’si ise kaza sonrası sadece dikkatli olmasını söylemişlerdir. Yasal mercilere sadece bir çocuğun ailesi başvurmuştur. Bu bulgular, çocukların çalışması kadar, geçirdikleri iş kazalarının da kanıksandığı göstermesi bakımından tehlikeli bir noktayı işaret etmektedir.

Sonuç ve Politika Önerileri

İş kazaları, çalışan çocukların karşılaştıkları öncelikli risktir ve önlenebilir niteliktedir. Ancak araştırmamızdan ortaya çıkan sonuç,çocuk emeğinin yaygın olduğu SME’lerde çalışma ortamında koruyucu önlemelere yer verilmediğini göstermektedir. Çocuklar, çoğunlukla yaşlarına göre çalışma koşullarının ağır olduğu, onarım iş kolunda çalışmaktadır. Çocukların %37’sınin kaza geçirmesi de bunu göstermektedir. Kısa erimde(vadede), çocuk çalıştıran işyerlerinin mercek altına alınması ve çalışma ortamlarının tehlikesiz hale dönüştürmek gerekir. Ayrıca, sağlık ve güvenlik hizmetlerine erişimin artırılması önem taşımaktadır. Uzun erimde, çocuk emeğinin tümüyle ortadan kaldırılması ve çocukların eğitime yönlendirilmesi şarttır. Çalışan çocuk olgusu, yalnızca çalışan çocukların sorunu değildir. Tüm toplumun sorunudur. Her şeyden önce, sağlıklı kuşakların yetişmesi önünde önemli bir engeldir. Ayrıca, eğitim çağındaki çocukların, çalışma yaşamına girmesi, toplumun genel eğitim düzeyini düşürmektedir. Çocuk işçiliği, ülkenin uluslararası piyasalarda rekabetini engelleyen, düşük teknoloji ve katma değerli bir üretim süreci ortaya çıkarmaktadır. Çocuk işçiliği, Türkiye’de son yıllarda hızla artan yetişkin işsizliğini de besleyen bir olgudur. İşverenler açısından ise, çocuk emeği kullanan işletmeler ile kullanmayan işletmeler arasında haksız rekabet yaratmaktadır. Çocuk işçilerin, arkadaşları da kendileri gibi çocuk işçilerdir. Bu da, toplumda kutuplaşma ve sosyal dışlanma riskini artıran bir durum ortaya çıkarmaktadır. Eğitim gören yaşıtlarının sahip olduğu olanaklara ulaşamama, sosyal adalet ve dayanışma duygusunu azaltmaktadır. Çocuk işçiliğini önlemeye yönelik politikalar geliştirilmediği sürece, bu sorun kısır döngü halini alacaktır.

Çocuk işçiliğine yönelik politikaları iki aşamada tanımlamak gerekmektedir. Kısa erimde, çalışan çocukların yaşamlarının kolaylaştırılması amaçlanmalıdır. Bu kapsamda, eğitim olanaklarına erişimin geliştirilmesi, çalışma ortamlarının sağlık ve güvenlik açısından geliştirilmesi, çocuklara sağlık hizmeti ve eğitimi ile boş zaman etkinliklerinin sunulması hedeflenmelidir. Kısa erimli program hedefleri, aynı zamanda çocuklara, insan hakları belgelerinin kendilerine sunduğu çağdaş yaşam olanaklarını da tanımalarını sağlamalıdır. Çocuk işçiliğinin ve iş kazalarının nedenleri ve etkileri hakkında başta aileler olmak üzere tüm toplumun bilinçlendirilmesi ve duyarlılık kazandırılması gerekmektedir. Araştırmamızın sonuçları, bu konuda başta aileler olmak üzere, hiç kimsenin duyarlılık geliştirmediğini hatta olağan karşıladığını göstermektedir. İkinci aşama, çocuk işçiliğinin önlenmesine ilişkin temel hedef olan, çocukların çalışma yaşamına girmesinin önlenmesidir. Çocuk işçiliğinin önlenmesi yoksulluğu, işsizliği ortadan kaldıracak ve/veya azaltacak, herkese sosyal güvence sağlayacak sosyal politikaların geliştirilmesi yolu ile olacaktır.

Türkiye’de, çocuk işçiliğini önlemeye ve çalışan çocukların, çalışma ortamlarında sağlık ve güvenliğini geliştirmeye yönelik örnek model çalışmalar da bulunmaktadır. Bunların ilki ve kurumsal nitelik kazanmış olanı, Fişek Enstitüsü’nün çalışmalarıdır.21 Amaç, Çocuk çalıştıran küçük işyerlerinin çalışma ortamlarının geliştirilmesidir. Model, çalışan çocukların başta koruyucu sağlık hizmetleri olmak üzere, “sosyal” boyutunu da içine alacak biçimde “işçi sağlığı iş güvenliği” hizmetlerinden yararlanmalarını hedeflemektedir. Bu çalışmalar, küçük işyerlerini bir ortak sağlık-güvenlik birimi çevresinde örgütlemesiyle yürütülmektedir. Yürüyen Kliniklerle (mobil ünit) küçük işyerlerine ulaşılması, Çıraklık Eğitim Merkezlerinde okul sağlığı birimleri oluşturulması ve bu çalışmaların yapıldığı küçük sanayi sitesinde bir “sanayide sağlık merkezi” kurulmasıyla uygulamaya konulmaktadır.

Bu tip model çalışmalardan elde edilen deneyimlerin, ulusal düzeyde, uygulamaya dönüştürecek sosyal politikaların oluşturulması gerekmektedir. Sağlığın, yaş farkı gözetmeksizin her birey için en temel insan hakkı olması, bu hakka erişimin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını gerektirir. Bu çabaların devlet, sosyal taraflar, çocuk aileleri ve bu konuya yönelik çalışan uzman ve sivil toplum kuruluşları içerisine alacak geniş tabanlı bir eylem zeminini gerektirdiği açıktır.

KAYNAKÇA

  1. Turkish Statistical Instıtute, Çocuk İşgücü Anketi, 1999, Ankara, Turkey.
  2. Fişek,A.G, Çocuk İşçilerin Mediko Sosyal Sorunları Araştırması,1994-95, Yayınlanmamış Araştırma Bulguları
  3. SSK İstatistik Yılları 2000-2005, Sosyal Sigortalar Kurumu Yayınları,
  4. Banco, L; Lapidus,G; Monopoli,J; Zavoski, R. The Safe Teen Work Project: A Study to Reduce Cutting Injuries Among Young and Inexperienced Workers. American Journal of Industrial Medicine,1997; 31:619-622.
  5. Miller,M.E; Kaufman,J.D, Occupational Injuries Among Adolescents in Wahington State, 1988-1991,American Journal of Industrial Medicine,1998:121-132.
  6. NIOSH, Protecting Youth at Work, Washington D.C,1998.
  7. Runyan,C.; Zakocs,R.C, Epidemiology and Prevention of Injuries Among Adolescents Workers in The United States, Ann. Rev Public Health, 2000;21:247-269.
  8. Forastieri,V, Health and Safety Risks, 2nd. Ed, Geneva, International Labour Organization,2002: 55-57.
  9. Banco, et all,1997; Runyan and Zakocs,2000;Forastieri,2002.
  10. Simoyi, P; Frederick,L; Niezen,C, Teenagers’ Experience with Occupational Health and Safety ıssues in West Virginia, Human and Ecological Risk Assessment, 2001; 7/:1945-1956.
  11. White,L; O’Donnell,C., Working Children and Accidents: Understanding the Risks, Child: Care, Health and Development,2001;27/1:23-34.
  12. Taşyürek,M ; Fişek,A.G, “Çocuk Çalıştıran İşyerlerinde Çalışma Koşulları Üzerine Bir Araştırma”, Çalışma
    Ortamı, 1995,22:15-23.
  13. Gökbayrak,Ş, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Risk Gruplarına Yönelik Sosyal Politikalar,Çalışma Ortamı,2003; 71:11-13.
  14. Fişek, A. G,Çocuk Hakları Yasası ve Çalışan Çocuklar, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, 1996,179-180/19: 22-30.
  15. Doocy,S;Crowford,B;Baudreaux,C;Wall,E, The risks and ımpacts of portering on the well being of children in Nepal, Journal of Tropical Pediatrics, 2007:1-6.
  16. Brooks,D.R; Davis,L.K, Work –Related Injuries to Massachusetts Teens,1997-1990, American Journal of Industrial Medicine,1996,29:153-160.
  17. Simoyi, et all,2001.
  18. Horwitz, I. and McCall B, P. Occupational Injury Among Rhode Island Adolescents: An Analysis of Workers’ Compensation Claims, 1998 to 2002, Journal of Occupational & Environmental Medicine,2005, 47(5):473-481
  19. Esin,M,N; Bulduk,S;İnce,H, Workrelated Risk and Health Problems of Working Children in Urban İstanbul, Turkey, J Occup Health, 2005; 47:431-436.
  20. Banco,et all,1997; Miller and Kaufmann,1998; Simoyi,et all,2001.
  21. http://www.fisek.org.tr/emain.php3