2. Baskının Önsözü

Yıllar hızla geçiyor. Onsuz geçen yılların sayısı otuzu buldu. Çocuk Esirgeme Kurumu’nu, yalnızca bir sosyal hizmet kuruluşu olarak tanımlamak olanaksız. O, Cumhuriyet’e sahip çıkacak kuşaklar yetiştirmek üzere kurulmuştu. Çocuk Esirgeme Kurumu’nu yalnızca kimsesiz çocuklara sahip çıkan bir kurum olarak tanımak da olanaksız. O, bütün çocuklara yönelik sosyal politikaların hem mimarı ve hem de uygulayıcısıydı.

Bugün çocuklar sahipsiz. Hala ilköğretime devam etmeyen çocuklar varsa, hala sanayide, sokakta çalışan çocuklar varsa, bunun nedeni Çocuk Esirgeme Kurumu adlı gönüllü kuruluşun 1981 yılında, zamanın askeri hükumeti tarafından kapatılmış olmasıdır. Hala, tek başına çocuklarına bakabilmek için, sabahın köründe işe giden ve kapıyı onların üzerine kilitlediği için, yangında onları yitiren bir ana varsa, bunun sorumlusu, Çocuk Esirgeme Kurumu’nu ortadan kaldıran Milli Güvenlik Konseyi’dir.

Çocuk Esirgeme Kurumu, sosyal hizmetlerin yanı sıra, sağlık (1), eğitim, kültür ve meslek edindirme alanlarında da hizmet veren bir gönüllü kuruluştu. Ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 60 yıllık tarihinde, halkın gönlünde taht kurdu. O kadar ki, 1981 yılından sonra, devletleştirildiğinde bile, yeni devlet kurumu, onun adını ve amblemini korumak, bir başkasının bu amblemi kullanmasını yasaklamak zorunda kaldı (2). Çocuğa yönelik sosyal politikaya yön verecek benzer bir kuruluşun yine halkın sevgisine, ilgisine ve desteğine kolayca kavuşacağını biliyorlardı.

1981 sonrası, Türkiye’nin sosyal hizmet politikasının, tıpkı öteki alanlarda olduğu gibi Dünya Bankası önerileri doğrultusunda ve küresel dünya sistemine eklemlenecek biçimde yeniden tasarlandığı bir dönemdir. Sosyal hizmetin Türkiye’de örgütlenmesine bakıldığında dört dönem ile karşılaşılmaktadır (3):

  1. Kamu Destekli Yurttaş Örgütü Deneyimi,
  2. Sosyal hizmet ve yardımların, sosyal hekimlik uygulamaları ile bütünleşik olarak sunulması,
  3. Sosyal hizmet ve yardımların, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı şemsiyesi altında, sosyal güvenlik uygulamaları ile bütünleşik olarak sunulması,
  4. Sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların ayrı ayrı ve bağımsız olarak sunulması.

Sosyal olanın, hem insanın özelinde ve hem de toplumun genelinde, oldukça karmaşık, birbirinin içine geçmiş olgular ile örüldüğü unutulmamalıdır. Bu karmaşık yapıların çözümlenmesi, ortak noktaların bulunması ve bunlara katkıda bulunulması, sosyal hizmet uzmanlarının tek başına üstesinden gelebileceği bir konu değildir. Bu bakımdan “bağımsız” denen politika, aslında “bağımlı”dır. Bugün için bu bağımlılığın, kendi toplumuna değil, küresel sermayeye olduğunu gözlemlemekteyiz.

Toplumun, yaşanmış güzelliklerinin anısını yaşatması adına, bugün yaşanan çarpıklıklarla baş etmesi adına, Cumhuriyet’in Anıt Kurumları yayın dizimize “Çocuk Esirgeme Kurumu”nu da kazandıran Hakan Acar’a tekrar teşekkür ediyoruz. Eline ve aklına sağlık.

Kaynakça:

(1) Köymen O. : Toplum Hekimliğine Gönül Verenler : Annem Dr.Şahende Köymen (1916-1997) Keçiören Çocuk Esirgeme Yuvası’nın Kurucu Başhekimi – Çalışma Ortamı Dergisi /Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim Eylem Merkezi Vakfı Yayını Ocak Şubat 2011 Sayı 114 s.2-4.
(2) Fişek A.G. : “Bir Amblemden Bu Kadar Korkulur mu?” – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Kasım Aralık 2005, Sayı 83.
(3) Fişek A.G. : Sosyal Hizmet ve Yardımların Sosyal Politika Araçları İçerisindeki Yeri (“Genel”i “Yerel”e İndirmek – Cahit Talas Anısına Güncel Sosyal Politika Tartışmaları, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Sosyal Politika Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, Ankara 2007, s.334-349)

2.BASKININ SUNUŞU

“Sosyal hizmetlerin ve bütünüyle kamu yönetimi sisteminin “yeniden yapılandırıldığı” bu günlerde her alanda varolan deneyimlerimizin farkında olmak giderek daha fazla önem kazanmaktadır” diyerek cümleye başlamıştım kitabın ilk baskısı için yazdığım sunuş yazısına. Aradan geçen yaklaşık altı (6) yıl içerisinde bu ifadenin güncelliğini koruduğu görülüyor. Sosyal hizmetler sektörünün yeniden yapılandırılması tartışmaları sağlıklı ve planlı-bütüncü bir şekilde yürütülmese de gündemden inmiyor. Tartışmalarda, özelde çocuk koruma hizmetlerinin genelde ise sosyal hizmetlerin yakın tarihte nasıl yapılandırıldığı konusu detaylıca ele alınmıyor. Tartışma bu nedenle gelişemiyor. Türkiye’ye özgü deneyimler göz ardı ediliyor.

Sivil toplum örgütlerinin toplumsal eşitsizliklerle mücadelede sahip oldukları rol ve işlevler unutulmamalıdır. Günümüzde, sosyal hizmetler alanında aktif ve güçlü bir sivil toplumun eksikliğini tartışmıyor muyuz? Mevcut toplumsal yapıyı ve sosyal hizmetlerin örgütlenmesini hak temelli bir anlayış ile analiz eden, insan hakları ve sosyal adalet perspektifinden dezavantajlı kişi ve gruplar ile birlikte savunuculuk, lobicilik faaliyetleri yürüten ve belki de en önemlisi sosyal politikaları etkileyen bir sivil hareketin eksikliğini hissetmiyor muyuz? Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kapatılması ve tüm mal varlığının devletleştirilerek Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na aktarılmasını bu gözle yeniden düşünmek durumundayız. Sonuç bölümünde de ifade edildiği gibi modern devlet anlayışı gereği kamu örgütlenmesi sosyal hizmetlerin planlanmasında, sunumunda ve sosyal refah politikaların geliştirilmesinde etkin olmalıdır. Temel rol ve işlevlerini devretmemelidir. Ancak, bu, sivil toplum örgütlerinin sosyal hizmetler alanındaki rol ve işlevlerinin önemsiz ve değersiz kılınması anlamına gelmemelidir. Dahası, sosyal devlet anlayışı, Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kapatılması için argüman değildir.

Kitabın ilk baskısının yapıldığı 2005 yılında Türkiye’de sosyal hizmet bölümü olan üniversite sayısı iki (2) idi. Bugün öğrenci alımı yapılan sosyal hizmet bölüm sayısının sekize (8) ulaştığını biliyoruz. Sosyal hizmet alanında bilgiye duyulan ihtiyaç artmakta ve derinleşmektedir. Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu özelinde Türkiye’de çocuk refahı hizmetlerinin/sosyal hizmetlerin yakın tarihine ışık tutmaya çalışan bu kitabın özellikle sosyal hizmet öğrencilerine yararlı olacağı düşünülmektedir.
Kitabı hazırladığım süreç içinde değerli hocam Prof. Dr. Gürhan Fişek’ten çok şey öğrendim. Kendisinin Türkiye’nin toplumsal yapısına ve özellikle sosyal hizmetler alanına ilişkin değerlendirmelerini geçen yıllar boyunca unutmadım. Zaman zaman derslerde öğrencilere aktarıyorum. Yaklaşımı, deneyimi ve bilgisiyle model aldığım kişilerdendir.

Kitabın ikinci baskısı için Prof. Dr. Gürhan Fişek’e ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’nın değerli yönetici ve gönüllülerine içten teşekkürlerimi sunarım.

Doç. Dr. Hakan Acar
3.3.2011-Umuttepe/İzmit

Yazarın Özgeçmişi
Hakan Acar, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu’ndan 1996 yılında mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet ABD’den 2000 yılında bilim uzmanı 2006’da ise doktor unvanı aldı. 2008 yılında sosyal hizmet doçenti olan Acar, Hacettepe Üniversitesi’nde (1997-2010) başlayan akademik yaşantısını Kocaeli Üniversitesi’nde sürdürmektedir. Gündem: Çocuk! – Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği üyesi olan Acar, 2005 yılından itibaren Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesidir. 2003-2004 yılları arasında Avrupa Konseyi Gençlik Araştırması Ağı Üyeliği görevini yürüten Acar 2005 yılından itibaren Uluslararası Sosyal Hizmet Uzmanları Federasyonu Avrupa Bölgesi Delegesi (Murat Altuğgil ile birlikte)’dir. Sokakta yaşayan ve/veya çalıştırılan çocuklar, çocuk işçiliği, çocuk ve gençlik politikası, sivil toplum örgütleri-sosyal hizmet ilişkisi ve göç-yoksulluk üzerine çalışmaları bulunan Acar’ın detaylı özgeçmiş ve yayın bilgilerine http://akademikpersonel.kocaeli.edu.tr/hakan.acar adresinden ulaşılabilir.

İletişim: Kocaeli Üniversitesi Sağlık YO. Sosyal Hizmet Bölümü, Umuttepe-İzmit/Kocaeli, e-posta: hakan.acar@kocaeli.edu.tr, bulahakan@gmail.com.