Toplum Örgütlerinde Üretim ve Katılım (Türk Tabipleri Birliği’nden Örneklerle)

HEDEF

Dünya ve ülkemiz çok hızlı bir değişim içinde. Eskiden de bilirdik aynı suda iki kez yıkanılamayacağını. Ama şimdi suyun akım hızı akıl almaz boyutlarda.

Ama değişmeyen üç şey var:

  1. İnsanların yaşamını sürdürebilmek için fizyolojik gereksinmeleri,
  2. Bunları karşılamak için de bir işe gereksinmeleri,
  3. insanların tek başlarına çok zayıf ve güçsüz oldukları.

Bugün ülkemiz hiç kimsenin, hiç bir meslek üyesinin güvence altında olmadığı bir dönemi yaşıyor. Özellikle zor koşullarda bireylerin, kendi başlarının çaresine bakma eğilimleri artıyor. Bu hem sorunlarını çözmüyor, hem de onları daha da içinden çıkılmaz konuma itiyor. Ancak toplumsal dayanışma ve birlikte çıkış yollan aramak, günün elverdiği ölçüde sağlıklı sonuçları yakalamaya olanak verebilir. Onun için, bu bireylerin üyesi oldukları toplum örgütlerinin rolü, daha da önem kazanıyor. Her toplum örgütü üyelerinin bu zor günleri aşmaları için yeni yollar açmalı; yalnızca eleştirel tavırla ya da dar kapsamlı amaçlarla yetinmemelidirler.

Fizyolojik gereksinmeleri güvence altına alınmayan bireylerden sağlanacak toplumsal yarar çok sınırlıdır.

Bugün liberal ekonomi diye sunulan düzende, toplumsal yarar kavramı ikinci plana itilmiş; birey yalnızca bir ekonomik ögeye indirgenmiştir. Tek başına bu bile, düzenin, insanı insan olmaktan çıkarıp, “araç’a indirgeyen çağdışı (insanlık dışı) niteliğini vurgulamaya yeter. O halde, toplum örgütünün, insan hakları için, birlikte uğraş vereceği üyelerinin güncel sorunlarına eğilmesi ertelenemez.

Toplum örgütlerinde farklı kategoriler vardır (1). Gönüllü üyeliğe dayanan bir dernek ile bir meslek odasını; ya da bir meslek odası ile sendikayı aynı kefeye koymaya olanak yoktur. Sözgelimi: Türk Tabipleri Birliği’nİ, bir Kulak Boğaz Burun Uzmanları Derneği ya da İnsan Hakları Derneği’nden ayıran özellikleri vardır. Yine Türk Tabipleri Birliği’nİ, hekimlerin katıldıkları sendikalardan ayırt eden özellikler vardır.

Buna karşın aralarında önemli benzerlikler vardır. Bu benzerlikler kökünü toplum etkisine açık örgütler olmalarından almaktadır. Bir toplum örgütünü başarılı sayabilmenin ölçütlerinden biri de bu toplumsal etkinin düzeyidir.

O halde bu noktada karşımıza bir “başarı” kavramı çıkıyor. Bir toplum örgütünün çalışmalarını planlarken, uygularken ve değerlendirirken başarılı sayılabilmek için nelere dikkat etmeliyiz?

ŞEMA No. 1
TOPLUM ÖRGÜTÜNDE DEĞERLENDİRME MODELİ

uretim-katilim

  1. Örgütün Toprağı: Her örgüte can veren onun içinde yeşerdiği toplum kesimidir, örgütün üye bileşiminin ve özelliklerinin çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Toplumsal yapı araştırmalarının çok ilerlediği çağımızda, mutlaka her örgütün tabanını oluşturan bireyler topluluğunun yapısının, beklentilerinin, özlemlerinin ve direnme noktalarının çok iyi ölçülmesi gerekmektedir.Öte yandan, toplum örgütlerini yönetmenin bir toplum dalkavukluğu olmadığı da anımsanmalıdır.
    Ayrıca her örgütte, onur kurulu adıyla üyelikle bağdaşmayan (ya da meslek ahlâkına uymayan) davranışları nedeniyle üyeleri değerlendiren organlar vardır. Bu organlar toprağın zararlılardan temizlenmesinde önemli rol oynar (Örnek Eylem Planı: Kutu No.l).
  2. Örgütün Soyağacı: Daha önceki yıllarda örgütte yapılan çalışmalarda görev alanlar örgütün soyağacını oluşturmaktadır. Bir örgüt incelenirken, geçmişte görev alanların,hem üyeler ve hemde toplum üzerinde yarattığı etkileri gözönünde tutmak önemlidir. Çünkü, toplum örgütünün su yüzündeki görüntüsünü bu kişiler oluşturmuş; örgüt politikalarını, yaklaşımlarıyla önemli ölçüde etkilemişlerdir. Soyağacını oluşturan kişiler önemlidir. Çünkü:
    1. içlerinde saygınlıkları ile simge-leşmiş kişiler vardır. “Toplum örgütlerinin, örgüt toprağındaki zararlıların ayıklanması” bu noktada da önem kazanmaktadır. Çünkü, toplum örgütü, meslekteki olumsuz ögelerin etkisi ile “simge” adların da kurtaramayacağı ölçüde yıpranabilir.
    2. Toplum örgütü için çalışanlar, her fırsatta, saygıyla anımsanmalıdır. Bu değerbilirlik, örgütte çalışanların kendi emeklerinin de yıllarca sonra böyle anımsanacağını bilmelerine ve mutlu-istekli çalışmalarına yol açar.
    3. Örgütün soyağacının incelenmesi, üyeleri üzerinde ve kamuoyunda oluşturduğu imajı anlama bakımından da önemlidir. Çünkü her yeni yönetici bu miras üzerinde çalışacaktır, imajın sık sık değişmesi, istikrarsızlığı getirir ve örgütün saygınlığını zedeler.
    4. Soyağacı incelemesi, örgüt toprağının dinamizmi konusunda da fikir verir, ilerici ve örgütü yarınlara taşıyabilecek özellikler taşıyan yönetici seçen üyeler, dinamik ve gelişmeye açık bir yapı gösterirler.
  3. Örgütün Kimliği: Örgüt şeması, organları, tüzüğü, yasası vs. de kimliğini ele verir. Gelişmenin herhangi bir aşamasında varılan noktayı tanımlar, örgüt, çalışmalarıyla gelişmesine, kısıtlılıkları aşmaya devam etmekte ve yeni biri aşamaya yükselmektedir. O aşamanın yazılı metinlerde kendisini ifade etmesi de kaçınılmazdır. Bunun için de bazı toplum örgütleri özellikle meslek örgütleri, yasama görevinin bir bölümünü içerebilecek bir organa sahiptir.Bu toplum örgütünün kurumsallaşmasında, seçimle gelen her yeni yönetimin “keyfi” hareketini önleyecek, uzun erimli programlarla yol çizilmesi önem kazanacaktır. Bunun tersi ise, örgüte tanınan yasama gücünün, boşa gitmesi; örgütün kimliğini geliştirecek çok önemli bir silahın kullanılmaması anlamına gelir. (Örnek Eylem Planı: Kutu No.2)
  4. Örgütün Belleği: Daha önceki yıllarda örgütte yapılan çalışmaların da bilinmesi ve el altında bulunması gereklidir. Ülkemizde çeşitli dönemlerde çeşitli toplum örgütlerinde ya da kamu kuruluşlarında, değerli deneyler yapılmış, adımlar atılmıştır. Başarılı çalışmalar ancak bu deneyimlerden yararlanılarak gerçekleştirilebilir. “Amerika’yı yeniden keşfetmek gerekmez”; “Bir taşta iki kez sendelemek enayiliktir”, gibi beylik sözler, örgüt belleğinin (deneyimin) önemini vurgular.Toplum örgütlerinde yöneticilerin seçimlerle sık sık değişmesi böyle bir kurumsal belleği daha da önemli kılmaktadır. Böyle bir belleğin ortaya çıkışı, kimliğinin iyi tanımlanması, yöneticilerin daha sık değişmesini de olanaklı kılabilir. Sık yönetici değiştirme, sakıncaları giderildikten sonra, örgüt için son derece yararlı sonuçlar da getirebilir. (Örnek Eylem Planı: Kutu No.3)
  5. Örgütün Üretimi: Toplum örgütünün işlevlerinin odak noktasıdır, örgütün ortaya koyduğu ürünler onun üretimini oluşturur. Bu bazen bir hizmet, bazen bir yayın, bazen de bir toplantıdır. Ama unutulmaması gereken örgütü ayakta tutanın üretim olduğudur. Hiç üretmeyen bir toplum örgütü önce bir tabela örgütüne dönüşür; ondan sonra da 3-5 kişilik işlevsiz bir yıkıntı ortada kalır.Örgütün işlevleri arasında, mesleğin ülke çapında daha iyi uygulanması için öneriler üretmek de vardır. Sözgelimi Türk Tabipleri Birliği, sağlık hizmetlerinin topluma eşit, ulaşılabilir, basamaklı, nitelikli ve yaygın sunumu için de uğraş vermekle yükümlüdür. Sunum, bir kamu sorumluluğu olduğu için, TTB’ye düşen, bunu izlemek, değerlendirmek ve yetersizliklerin giderilmesi için uğraşmaktır. Bu yükümlülük, hem toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesini, hem üyelerinin mesleklerini daha iyi uygulama olanaklarına kavuşmasını, hem de üyelerinin özlük haklarının geliştirilmesini içerir.

    Üretim adına bir kaç kişinin “keyifli bir çalışma” sonucu iş doyumu sağlamasının örgüte bir yararı yoktur. Üretim planlamasında, en çok üyeye ulaşacak etkinlikler düşünülmelidir. Bu etkinliklerde süreklilik, kalıcılık, örgüt amaçlarıyla uygunluk, kendi kendini finanse edebilirlik vs. gözönünde tutulmalıdır. (Örnek Eylem Planı:Kutu No.4)

  6. Örgütte Geri Yankılama Yolları: Her toplum örgütü mutlaka kendi üyelerinin ve kamuoyunun etkilerine açık olmalıdır. Bu etkileri kendi süzgecinden geçirmeli ve örgüt politikalarını bunların ışığında tekrar tekrar gözden geçirmelidir. Her geri yankılama (feed-back) örgütü yeniden yapılandırmak için bir şanstır. Bu yolların önemsenmesi için belirli akış planları çıkarılması ve özendirilmesi gereklidir.TTB’nin geri-yankılamayı çok iyi değerlendirmesi gerekir, ilk geri- yankılama kaynağı kamuoyudur. Tek tek insanların yakınmalarının örgüte ulaşması özendirilmeli ve bunun için kanallar oluşturulmalıdır. Elde edilen sonuçlar değerlendirilmeli, izlenmeli ve duyurulmalıdır. Böylece toplumun güveni kazanılabilir, düzenli veri toplanabilir ve tepkiler yönlendirilebilir.
  7. Yaşamsal Gereksinmeleri Karşılama Düzeyi: Toplum örgütleri, amacı ne olursa olsun, üyelerinin yaşamlarını kolaylaştırmak için etkinliklere başvurmak zorundadırlar.
    Meslek birliklerini ekonomik birlikler olarak tanımlayan Erkan, bütün ekonomik birliklerin temel ve ortak amacının “üyelerinin gelir düzeyini iyileştirmek” olduğunu vurguladıktan sonra, “Bir birlikte üyelerin gelir düzeyinin yükseltilmesi ise iki tür önlem gerektirir:

    1. Birliğin içe yönelik faaliyetler yoluyla üyelerinin gelirlerinin arttırılması ve
    2. Birliğin dışa yönelik faaliyetleri yoluyla üyelerin gelirlerinin arttırılması. Burada, üyelerin milli gelir paylaşımından daha fazla pay alabilmesini sağlamaya çalışmak gerekir. Bunun için birliğin ekonomik güç oluşturması ve bunu kullanması kaçınılmazdır (2).

    Türk Tabipleri Birliği’nin, bir sendika gibi ücret pazarlığı yapma olanağı yoktur. Buna karşın, asgari ücret uygulaması, ek işlerde onay verme yetkisi, meslek uygulamalarında standartlar getirme yetkisi vb. ile sendikada olmayan mücadele araçlarıyla ekonomik mücadele yapma olanağı vardır.

    Örgütün üyesinin yaşamsal gereksinmelerini karşılama düzeyi ile ilgili işlevi bununla bitmemektedir.

    Örgütlenmiş üye, bu demokratik oluşuma omuz vermekle, bir ödül kazanmayı da hakketmiştir. işte her örgüt, yesine bu ödülü, ya kendi etkinlikleri ile ya da başka oluşumları-olanakları (kooperatif, yardım sandığı, sigorta vs.) üyelerine tanıtarak ulaştırmalıdır.

    Meslek örgütlerinin ise bu konuda çok daha değişik yerleri vardır. Çünkü meslek örgütleri, yeni iş alanları açarak, üyelerinin hak-çıkarlarını koruyarak, denetim güçlerini kullanarak üyelerinin yaşamsal gereksinmelerine katkıda bulunabilirler. Katkının düzeyi, üyelerin meslek örgütüne ilgisinin önemli belirleyicilerinden biridir. (Örnek Eylem Planı: Kutu No.5)

  8. Örgüte Parasal Destek Sağlama: Toplum örgütlerinin üretimi ve katılımı birarada gerçekleştirmeleri, örgütte çekim merkezi oluşturması, parasal destek sağlamasını da birlikte getirecektir. Aftan parasal olanaklar, üretim ve katılımı arttırma doğrultusunda kullanıldıkça, örgütün parasal olanakları daha da artacaktır.
  9. Yaşam Alanı: Bir toplum örgütü, kendi tabanının da içinde yer aldığı büyük bir toplum kesitinin içinde yaşar. Tabanının bu yaşam alanından soyutlanmasına olanak yoktur; o zaman örgütleri de soyutlanamaz.

Her sorun çok boyutludur; toplumda yaşayan her bireyin, bir diğerinin sorunlarından etkilenmemesine olanak yoktur. Dolayısıyla, her toplum örgütü, içinde yaşanılan toplum kesitinin sorunlarının irdelenmesiyle, çözüm girişimleri ile ilgilenmek ve dayanışma ağının bir parçası olmak zorundadır. Yaşam alanında yeralan sağlıkçıların ise ayrı bir önemi vardır. Sağlık sorunlarının içinde oldukları ve çözümün bir parçasını oluşturdukları unutulmamalıdır. Bu bakımdan, çözüm önerileri üretmede ve baskı grubu oluşturmada ortak payda mutlaka aranmalıdır. 1989 yılında oluşturulan Sağlık Meslek Birlikleri Danışma Kurulu, bu anlamda çok ileri bir adımdır. Ancak, bu birlikteliğin bu yılki dönem başkanının TTB olmasına karşın, hiç bir etkinlikte bulunmamış olması kaygı vericidir.

Bütün bu başarıların kalıcılığının bir tek koşulu vardır. Toplumun katılımının sağlanması. Hem üyelerinin hem de kamuoyunun desteğini almayan, onu doğrudan olaya katmayan çalışmalar, kalıcılıklarını koruyamazlar.

Onun için bütün bu çalışmaları gerçekleştirmeye çalışırken; en az onlar kadar ağırlık verilmesi gereken konu, toplum örgütünü oluşturan bireylerin daha büyük ölçüde görev almasını, katkıda bulunmasını sağlamaktır.

Ama unutmamalıdır ki, yukarıda saydığımız ögelerin hiçbirine önem vermeksizin, yalnızca “katılım
yüceleştirilmesi (fetişizmi)” ile de bir yere varılamaz.

Kaynaklar:
(1) Doç.Dr.A.Gürhan FİŞEK: Hedef-Toplum Örgütleri ve Sağlık. Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı: 13, s.20
(2) Prof.Dr. Hüsnü ERKAN: “Demokrasi ve Piyasa Ekonomisinde Birlikler (Odalar-Sendikalar-Dernekler), izmir 1992.

KUTU LİSTESİ:
Kutu No. 1: Örgüt Toprağındaki Zararlılarla Mücadele
Kutu No. 2: Örgütün Yasama Gücünün Geliştirilmesi (Demokrasi Okulu)
Kutu No. 3: Kurumsal Belleğin Oluşturulması (Örgüt Okulu)
Kutu No. 4: Örgüt İşlevlerini Besleyen Yeni Odakların Oluşturulması (Gönül-bağı Projesi)
Kutu No. 5: Hekim istihdamının Geliştirilmesi ve Yeni iş Alanlarının Hazırlanması

KUTU NO. 1
ÖRGÜT TOPRAĞINDAKİ ZARARLILARLA MÜCADELE

AMAÇ

Toplum örgütünün, üyeleri ya da çalışma alanındaki çarpık eğilimlerin, bağışlanmaz uygulama ve kişilerin ortaya çıkarılması ve zararlarının engellenmesidir.

GEREKÇE

Her meslekte, mesleğini kötüye kullanan, haksız çıkar sağlayan, bilinçli ya da bilinçsiz hata yapanlar vardır.

En büyük tehlike bunlara göz yumulmasıdır. Bu bir yandan, meslek ortamını olumsuz etkileyecektir. Bir yandan da, bu uygulamalardan zarar gören toplumun, meslek üyelerinin tümünü aynı gözle görmesine neden olacaktır.

Bundan ötürü her örgütte Onur Kurulu, Haysiyet Divanı, Disiplin Kurulu adlarıyla, bu “zararlılara” karşı mücadele birimleri kurulmuştur. Ancak hekimlere yönelik olarak bu mekanizmaların yaygın olarak kullanıldığını söylemeye olanak yoktur.

Bunun nedeni:

  1. Bu “zararlılarla mücadele birimleri” ile toplum arasındaki köprülerin iyi kurulmamış olması,
  2. Yapılan işlemlerin izlenememesi, verilen kararların duyurulmamış olması,
  3. Meslekte etkin bir ceza ve ödülleme sisteminin kurulmamış olması.

Sonuçta kamuoyunda genel bir kanı olarak, haksız da olsa, tabip odalarının, ne yaparsa yapsın, hekimleri koruduğu imajı yaratılmıştır. Bugüne değin sonuçlandırılan dosyalara verilen cezalara bakıldığında, oransal olarak, yargılanan hekimlerin, “insanlara bakıldığında, oransal olarak, yargılanan hekimlerin, “insan hakları suçu” işlemiş olmaları, dolayısıyla kovalanmaları; diğerlerinin ise ellerini kollarını sallaya sallaya meslek suçu işlemeleri, adalet duygusunu zedelemektedir. Sonuçta bu hekimlerde tabip odalarının bu uygulamasının yalnızca siyasal bir damga taşıdığı gibi yanlış ve haksız bir kanıya yol açmaktadır. Bu hata hızla giderilmelidir.

Türk Tabipleri Birliği’ne düşen, toplumda yükselen yakınmaları gidermeye yönelik politikalar oluşturmak ve ilgili kurumların gündemine sokmaktır. Toplum, meslek hatalarından ve meslek üyelerinin meslek ahlakına uymayan davranışlarından yoğun olarak yakınmaktadır. Hekimler, çıkarcı-fırsatçıların oluşturdukları haksız mekanizmalarla, hem kurumları hem de meslektaşlarını zarara uğrattıklarını görmektedirler. Türk Tabipleri Birliği, kendi içindeki çürükleri ayıklamalıdır. Bu zaten yasasının da ona yüklediği bir görevdir.

HEDEF

Bilinçli ya da yineleyen meslek hataları yapan hekimlerin, meslekle bağdaşmayan eğilimlerinin ve yine aynı nitelikteki politikaların yargılanması ve giderilmesi.

ARAÇ

  1. Hekim hatalarına yol açan koşulların saptanması ve giderilmesi için etkin çaba gösterilmesi,
  2. Meslekte başarının ödüllendirilmesi,
  3. Genel topluma şikayet yollarının tanıtılması,
  4. Şikayetçilere ve şikayet edilenlere “danışman” atanması,
  5. Değerlendirmede (yargılamada) açıklık.

 

KUTU No. 2
ÖRGÜTÜN YASAMA GÜCÜNÜN GELİŞTİRİLMESİ
(Demokrasi Okulu)

AMAÇ

Örgütün genel amaçlarını ayrıntılandıran yazılı kuralların geliştirilmesi yoluyla örgüt kimliğinin netleştirilmesi ve buna sahip çıkacak organın işlevlerini ve tabanla ilişkilerini yeniden tanımlamak.

GEREKÇE

Kuruluş yasası incelendiğinde, Türk Tabipleri Birliği’nin beş temel amacının olduğu görülür. Bunlar, hekimlerin hak ve çıkarlarını korumak, hasta haklarını korumak, meslek ahlak kurallarını korumak ve geliştirmek, toplumun sağlık düzeyinin yükselmesine katkıda bulunmak ve toplum-hekim ilişkilerini düzenlemek. Ancak farklı yönetimlerde farklı uygulamaların ortaya konulduğu görülmektedir. Programlarda ve politikalardaki farklılıkların örgütün görevlerini sarsmaması, toplumsal işlevi olan uygulamaların zedelenmemesi gerekir.

Örgüt tarafından getirilen yazılı kuralların ne denli önemli ve gerekli olduğunun en açık kanıtı 15.7.1988 tarihinde TBB Merkez Konseyi’nce kabul edilen “iş Hekimliği Sertifika Programı Hakkında Yönerge”dir. Bu yönerge, daha sonraki tarihlerde gereksinmeler doğrultusunda bir kaç kez düzenlenmiş ve Büyük Kongre’ce onaylaymıştır. Örgütün işyeri hekimliği uygulaması, bu yönergenin ışığında büyük bir titizlik ve objektiflikle götürülmüştür. Bu toplum örgütleri deneyimimiz için büyük bir kazanımdır.

Ancak ne yazık ki uygulamada bu örnekleri çoğaltmak olanaklı değildir. Bir toplum örgütünün
kurumsallaşmasında, seçimle gelen her yeni yönetimin “keyfi” hareketini önleyecek, uzun erimli programlarla yol çizilmesi önemlidir. Türk Tabipleri Birliği Büyük kongrelerinde ‘yazılı kurallar üretimi’ne (yasama ödevi) pek ağırlık verilmemektedir. Daha çok karar taslakları ile yeni yönetime yol gösterme (ve topluma mesajnverme) yeğlenmektedir. Bu ise, örgüte tanınan yasama gücünün, boşa harcanması anlamına gelmektedir.

Örgüt kimliğini geliştirecek çok önemli bir silah kullanılmamaktadır.Örneğin, 1990’da, uzun aşamalar geçilerek Sağlık Şurası’nın gündemine kadar getirilen yeni Tıbbi Deontoloji
Tüzüğü ne yazık ki, dönemin müsteşarının “bayağı” bir oyunuyla gündem dışına itilmiş ve sonra da rafa kaldırılmıştır. O tarihten bu yana Türk Tabipleri Birliği’nde bu tüzüğü raftan indirme çabası olmamıştır.

Halbuki, artık çağının gerisinde kalmış olan bu tüzüğün, insan haklan belgeleri ışığında yeniden tanımlanmış bu son hali büyük bir kazanım olacaktı.

HEDEF

Merkez Konseyi’nin olanaklarından ve TTB Büyük Kongresi’nin yasama gücünden yararlanarak, toplum
örgütündeki “üretimin kesintisiz ve artarak sürdürülmesini sağlayıcı kurallar demetinin oluşturulması.

ARAÇ

Türk Tabipleri Birliği’nin örgüt şeması incelendiğinde. Tabip Odaları Yönetim Kurulları ile Büyük Kongre Delegelerinin, taban tarafından ayrı ayrı seçildiği ve farklı düzeylerde eylemlerle yükümlü kıldığı görülür.

TTB Merkez Konseyi, oda yönetimlerince seçilmeyip, taban tarafından özel olarak görevlendirilen
delegelerce seçilir. Bu anlamda Büyük Kongre delegeleri, tabanın doğrudan temsilcisi olarak Kongre’ye (merkezi düzeye) çıkmaktadırlar. Ancak yılda bir kez yapılan kongreler ve egemen bakış açısı ile yakın denetim gerçekleştirilememektedir. Halbuki katılımlın temel koşulu bu yakın denetimdir.

Yapılması gereken şudur: Tabanın örgüt yönetimini daha yakından izlemesi ve katılımı için, Büyük Kongre Delegelerinin daha aktif bir konuma itilmesi gerekmektedir. Tıpkı TBMM’de olduğu gibi, soru önergeleri, gensorular, komisyonlar, yönerge tasarıları hazırlama ve görüşme vb. mekanizmalarla Büyük Kongre’nin “yasama” işlevi geliştirilmelidir. Bu örgüt “üretimi”nin “katılım’lı bir biçimde gerçekleşmesini sağlayacaktır.

Böylesi bir uygulama, Türk Tabipleri Birliği’ni bir DEMOKRASİ OKULU’na dönüştürecektir.

 

KUTU No. 3
KURUMSAL BELLEĞİN OLUŞTURULMASI (Örgüt Okulu)

AMAÇ

Örgütün, amaçları doğrultusunda, kesintisiz ve çoğalan çalışmalar yapabilmesi için, geçmiş deneyimlerin, bilgi birikimlerinin ve kazanımların kaydedilmesi, değerlendirilmesi kullanıma hazır bulundurulması ve yeni kuşaklara aktarılması.

GEREKÇE

Kurumsal Belleğin oluşumu ve yazılı kuralların geliştirilmesi birbiriyle ilintilidir. Çünkü her ikisi de örgüt yönetimine kimlik kazandırmayı ve yönetimde sürekliliği getirmektedir. Yine ikisi, yönetimde sürekliliği sağlarken, yöneticilerde sürekliliğini gereksiz kılmaktadır.

Türk Tabipleri Birliği’nde bir “bellek” oluşturma çabasına tanık olunma-maktadır. Kurumun belleği, tek tek kişilerin bellekleri ile sınırlıdır. Dolayısıyla bu “bellek” sahibi yöneticilerin uzun yıllar görevde kalmalarını gerektirmekte; bu olmadığında, örgüt belleğinin aktarılamamasının da etkisi ile sürekliliğin yara aldığı görülmektedir. Ancak yönetici değişiminin gerçekleşememesi durumunda da, örgüt dinamizmi ve yeni kuşakların katılımı zorlaşmaktadır.

Belleğin önemini vurgulayan bir örnek olay, 1990 yılında yayınlanan “Yazışmalar, Genelgeler ve Basın Açıklamaları (1988-1990) kitabıdır. Bu belgesel çalışmada bir dönemin panoramasını görmek olanaklıdır. Ne yazık ki, bu çalışma geliştirilmemiş, sür-dürülmemiştir.

HEDEF

Yönetimleri daha sık değiştirerek, daha çok hekimin örgütte yönetim, denetim vb. görevler almalarını sağlamak; özveri-prestijin daha geniş hekim topluluğuna dağıtılması; örgütü, sık yönetici değiştirilebilen ve bunun olumsuz etkilerinden kaçınabilen bir yapıya kavuşturmak; yönetimin sürekliliğini sağlamak.

ARAÇ

Türk Tabipleri Birliği’nin çalışmalarını izleyen ve irdeleyen bir bilim kurulu ve bunun eğittiği istekli hekimlerden oluşan bir Örgüt Okulu.

Bu okulda, örgütün toprağı, soyağacı, kimliği, belleği vb. konularda bilgilendirilen ve çalışmalar yapan hekimlerin, ileride oda ve konsey yönetimlerinde görev almaları beklenmelidir. Yine aynı şekilde gerek bu eğitim süreçlerinde ve gerekse eğitime yön veren bilim kurulunun çalışmalarında, örgütün geleceği, yeniden yapılanması ve gündemin önüne geçebilmesi için alınması gereken önlemlerle ilgili çalışmalar yapılmalıdır.

 

KUTU No. 4
ÖRGÜT İŞLEVLERİNİ BESLEYEN YENİ ODAKLARIN
OLUŞTURULMASI
(Gönül-bağı Projesi)

AMAÇ

Örgütün, işlevlerini daha büyük bir zenginlik içinde yerine getirmesi, kazanımların savunulmasında yeni ve kalıcı odaklar yaratılması.

HEDEF

Bu amaca ulaşmada, işleve destek olacak kimi etkinliklerin bağımsız odaklarca üretilmesi, izlenmesi ve örgütle eş güdüm ve yardımlaşmanın kurulması.

GEREKÇE

Bu hedefe ulaşmak için örgüt içinde önemli yer tutan, “işyeri hekimliği” etkinliklerinden başlanabilir. Örgütün bu alanda eğitimden, iş bulmaya; hizmeti geliştirmeden iş güvencesine kadar çeşitli görevleri bulunmaktadır.

Bu görevlerini, merkezde ve yerel düzeyde kurulu KOL’lar aracılığı ile yürütmektedir. Kollar, tüzel kişiliğe sahip olmayıp, özerk hareket edebilecekleri söylenmekle birlikte bunun bir garantisi olmadığı uygulamada da görülmüştür.

Tüm iş alanlarının ve meslek branşlarının bu biçimde örgütlenmesi halinde TTB, dev ama hantal bir yapıya dönüşecek ve işlev göremez hale gelecektir. Nitekim gönüllülüğe dayanan bu çalışmalarda, kalıcılık ve süreklilik sağlamada önemli güçlükler vardır. Dev-örgütte, aynı iş alanını ya da uzmanlık dalını paylaşanlar, tüm içinde, küçük bir azınlık oluşturmaktadır. Bu da dileklerinin gerçekleşmesinde zorluklar doğurmaktadır.

Türk Tabipleri Birliği içinde, işyeri hekimleri gitgide çoğalan bir çıkar-iş alanı grubunu oluşturmaktadır.

Sorunlarıyla bu grup, diğer meslektaşlarından ayrılmakta ve örgütten farklı beklentiler içine girmektedir.Ancak, temsilcilerini seçme şansına sahip değillerdir. Yönetim Kurulu üyesi, delege vs. temsilciler arasında yeralan işyeri hekimleri, tüm hekimlerce seçilmektedir. Bu temsilcilerin işyeri hekimlerinin özlemlerini ne ölçüde yansıttığı ve savunma olanağı bulduğu ise tartışma götürür.

O zaman yapılması gereken bu birimleri dev-örgüte gönül bağı ile bağlı bağımsız örgütlere dönüştürmektir. Burada TTB, yeni bir demokrasi sınavı ile karşı karşıyadır. Ortak çalışma ve yetki paylaşımı gibi yüce duygularla hareket etmek kolay değildir. Tekbenci ve tekelci eğilimlerin yaygın olduğu bir kültürde bu daha da zordur.

ARAÇ

  1. İşyeri hekimleri ile spor hekimlerinin ayrı ayrı ve dernek statüsü altında örgütlenmelerine özendirmek,
  2. Oluşan örgütün, dev-örgüt (TTB) ile danışmanlık, taşeronluk ilişkileri içinde, yardımlaşma ve dayanışma içerisinde yürümesini sağlamak,
  3. Konuyu yalnızca bir “tabiplik” sorunu olmaktan çıkarıp, bir çok bilim dalını ilgilendirir (multi-disipliner) kimliği ile işleyebilmek.

 

KUTU No. 5
HEKİM İSTİHDAMININ GELİŞTİRİLMESİ
VE YENİ İŞ ALANLARININ HAZIRLANMASI

AMAÇ

Örgütün ana üretim konularında olan üyelerinin istihdam sorunlarına eğilmek ve yeni iş alanları açmak, geliştirmek.

GEREKÇE

Ülkemizde DPT+YÖK’ün hızlı hekim üretimi söz konusudur. Bu bir yanda, “üretim zorlaması” olgusunun tüm olumsuzluklarını taşırken; öte yanda, hekimleri işsizlik sorunu ile tanıştırmaktadır.

Bugün ülkemizde hekim fazlası vardır. Toplumun sağlık davranış düzeyi düşüktür, dolayısıyla hekimlerde (sağlık örgütünden) yararlanım da düşüktür. Bu verilerle, toplumumuzun, sağlık hizmetlerine fazlasıyla doymuş olması beklenir. Buna karşın durum, hiç de öyle değildir. Ölenlerin yarıdan fazlası hekim görmeden ölmektedir.

O halde burada sorun, halka ulaşamayan sağlık hizmetindedir, insanların hemen yanı başında sağlık
dostlarına gereksinmesi vardır. Sağlık sıkıntısına düştüğünde başvuracak, huyunu suyunu bilen, sürekli görüşebildiği ve güvendiği bir dosta gereksinmesi vardır. Sağlıkçılar toplumun taa içinde yaşamalı ve insanlara dostluklarını (Sağlık Dostları) sunmalıdırlar. Bunun için Sağlık Bakanlığı’nın, Anayasa’da öngörüldüğü gibi, insanlara sağlık hizmetini ulaştırmalı (bunun için kentte sağlık ocaklarının sayısını arttırmalı) ve nitelik düzeyini yükseltmelidir. Böylece hem toplumun sağlık gereksinmeleri karşılanmış olur; hem de iş ile hekim buluşturulmuş olur.

Öte yandan, 1988 yılında TTB’nin başlattığı ücretli İş Hekimliği Sertifika Kursları’na, bugüne değin, 10.000’in üzerinde hekim katılmıştır. Bugün de süren yoğun istemler dolayısıyla “kriz” yaşanmaktadır. Bu, ülkemizde hekimlerin bu denli yoğunlukla ve ısrarla katıldığı ilk sürekli eğitim programıdır. Hiç kuşkusuz bu yönelişte meslekte doyumsuzlukların, istihdam ve gelir düzeyindeki tehdidin önemli payı vardır.

İşyeri hekimliği, spor hekimliği alanlarında yapılan çalışmalar, yalnızca üyelerin yaşamsal gereksinmelerine katkıda bulunmakla kalmamış, aynı zamanda Türk Tabipleri Birliği’ne bağlı odaların parasal gereksinmelerinin de karşılanmasında önemli bir rol oynamıştır. TTB Merkez Konseyi’nce bildirildiğine göre, bu iki etkinlikten son bir yılda elde edilen gelir bütçenin % 39,5’ini oluştururken; bu etkinliklere yapılan harcamalar ise % 20,3’ünü oluşturmaktadır. Yine aynı kaynak, önümüzdeki dönemde bu oranlarda artış olacağını ve Merkez Konseyi gelirlerinin % 41.3’ünü, bu iki etkinlikten karşı Tüm eksiklerine ve kaçırılmış fırsatlara karşın, kendisini savunmayı başaran işyeri hekimliği uygulaması, toplum örgütleri deneyiminde önemli bir köşe taşı oluşturmaktadır. Bundan ötürü, bu uygulama, TTB’nin enine boyuna değerlendirmesi ve eylemindeki bir kaç önemli kılavuzdan biri olarak kullanması gerekmektedir.

HEDEF

Sağlık Bakanlığı ile SSK’yı kentte sağlık ocakları açmaya zorlamak; yeni iş alanları açarak üyelerine seçenekler sunmak.

ARAÇ

  1. SSK, birinci basamak örgütlenmesinde Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa çözüme yöneltilmelidir.
  2. Sağlık Bakanlığı’nın kentlerde daha çok sağlık ocağı açması ve varolan ocakların daha etkin işletmeye zorlanmalıdır.
  3. Sağlık kuruluşlarında çalışan hekimler ve kardeş sağlık personeli, birimlerini, tüm olumsuz koşul ve engellemelere karşın, birer “iyi hizmet adacığı”na çevirmeye motive edilmelidir.
  4. TTB Kanunu’nun 4/d maddesinin de öngördüğü gibi, örgüt, yeni iş alanları açarak, hem hekimlere ve hem de topluma soluk aldırmalıdır.

Örgüt, doğrudan kendi yapacak etkinliklerde tüm gücünü ve kararlılığını ortaya koymalıdır; bunu bir varlık-yokluk savaşımına döndürmelidir.

Bu amaçla, yürütülmekte olan işyeri hekimliği etkinlikleri, yeni yeni işyeri hekimleri kazandırmakla sınırlı kalmaktan kurtarılmalıdır. Daha önce bu programa katılan hekimlerin sürekli eğitimlerinin, onlara yönelik destek hizmetlerinin ve dayanışma ağlarının gerçekleştirilmesi özlük haklarının korunması ve geliştirilmesi çok önemlidir.

Spor hekimliği alanı, hekimlerin çok az istihdam edildiği buna karşın yaygın bir çalışma alanı bulunan bir hizmet kesimidir. Hekimlerin örgütü, kolaycı yaklaşımları bırakıp, bu iş alanını hekimlere açmalı ve onların da yardım-özverisini istemelidir.

İlk Yayın : “Toplum Örgütlerinde Üretim ve Katılım (Türk Tabipleri Birliği’nden Örneklerle) – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Sağlık Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Yayını, Mayıs – Haziran 1994, Sayı 14.