Taylan Büyükşahin Referans Gazetesi
- Soru: Firmanızın iş sağlığı ve güvenliğine yönelik çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? Eğitim, danışmanlık veya ekipman mı üretiyorsunuz?
Yanıt 1 :
- Fişek Enstitüsü’nün 25 yıllık bir geçmişi var. Bir çok konuda ilkleri gerçekleştirmiş ve öncülük yapmıştır. 1982 yılına dayanan en önemli projelerinden biri “işyeri ortak sağlık birimi” kurmaktır. İşyeri hekimi bulundurma yükümlülüğü olmayan işyerlerinin gönüllü katılımıyla, sayıları 700’ü bulan işyerlerinin oluşturduğu, “işyeri ortak sağlık-güvenlik birimi”nin çalışmalarını yürütmekteyiz. Ankara’da üç sanayi bölgesinde kümelenmiş bu işyerlerine hizmetleri de dört kanaldan götürmekteyiz:
1.
- Her üç sanayide yerleşik sağlık merkezlerimiz var. Bu merkezlerde işyeri hemşirelerimiz görev yapıyor.
2.
- İşyeri gezilerimizi ve muayenelerimizi yürüyen klinik adını verdiğimiz gezici araçlarımızla yapıyoruz.
3.
- Sağlık muayene ve taramalarımızda gereksinme duyulan röntgen, odyometri, spirometri ölçümlerini ve kan-idrar örnekleri toplamayı, yine gezici araçlarımızla yapıyoruz. Biri dijital diğeri klasik iki yürüyen rontgenimiz, bir odyometri aracımız var.
4.
- Hizmetlerin yalnızca sağlık hizmeti ile sınırlı kalması, koruyucu hekimlik bakımından yetersizliklere yol açar. Bu bakımdan iş güvenliği uzmanlarımız da, risk değerlendirmesi, gürültü ölçümü ve iş sağlığı güvenliği eğitimleri ile tamamlayıcı bir rol üstleniyorlar.
- Geçmişte İstanbul (Doğu Sanayi Sitesi), İzmir (Ayküsan) ve Denizli’de ortak işyeri hekimliği birimlerimiz; İzmir’de Yürüyen Diş Kliniği hizmetimiz vardı. 2001 krizinden sonra bir daralmaya gitmenin daha uygun olacağına karar verdik.
Fişek Enstitüsü’nün en çok övündüğü birimleri arasında, bilişim ve kalite güvence birimleri var. Her ikisi de hem Enstitü çalışmalarına destek oluyorlar; hem de diğer firmalara destek verebiliyorlar.
Enstitümüz, Türkiye’deki tek iş sağlığı güvenliği kütüphanesine sahip. Okurlar internet aracılığıyla bu kütüphaneye erişip, tarama yapabiliyorlar (www.isguvenligi.net).
Adresini verdiğimiz bu site ile, bilgi-deneyimlerimizi sınırsız paylaşabiliyoruz. isguvenligi.net web sayfamızın günlük ziyaretçisi 400 civarında.
En yeni uygulamamız da, iş sağlığı güvenliği alanında hizmet veren firmaların internette tanıtımını yapmakta olduğumuz SERGİEVİ projemiz. Burada, işyerinde koruyucu önlemler almak isteyen tüketici ile bu konuda hizmet sunanları buluşturmayı amaçlıyoruz. Böylece, bir yandan da tüketicinin seçim şansını arttırarak, kaliteli üretimi destekliyoruz.
Sosyal sorumluluğumuz gereği olarak kurduğumuz Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı (www.fisek.org.tr), sanayi ve hizmetler sektöründeki çocuk emeği konusunda Türkiye’deki tek sivil toplum örgütü. Bir çok ulusal ve uluslararası başarıya imza attı.
- Soru: İş sağlığı ve güvenliğine firmaların bakış açısını değerlendirir misiniz? Şirketler bu konuda yeterince duyarlı ve bilinçli mi?
Yanıt 2 : Bu sorunuzun yanıtını adil ve doğru bir biçimde verebilmek için yüklü bir birikime gereksinme var. Hem Fişek Enstitüsü’nün bu alanda yıllanmışlığı, hem de benim bu alanda birbirinden farklı bir çok görevde çalışmış olmam, bu konuda söz söylememi olanaklı kılıyor.
Şöyle ki: Özünde hiç bir işverenin, iş sağlığı güvenliği alanındaki bir hizmete itirazı olamaz. Önce kendine inandırıcı ve doyurucu bir biçimde, nedenlerin ve yararların anlatılması gerek. İkinci olarak, sunulan hizmetin maliyetinin en düşük düzeyde tutulması gerekir. Üçüncü olarak, hizmeti sunanların değil, alanların üretim programına göre, sunulan hizmetin planlanması gerekir. Dördüncü olarak, hizmetin sürdürülebilirliğinin güvence altına alınmış olması gerekir. Beşinci olarak da, Çalışma Bakanlığı iş teftişinin tüm işyerlerini kapsayacak adil ve titiz çalışması gerekiyor.
Biz uygun hizmet kanallarının. uygun dilin ve sürdürülebilirliğin, duyarlılığı adım adım geliştirebildiğini gördük.
- Soru: 2008 ve orta vadede iş sağlığı ve güvenliğine yönelik ne tür yatırımlar söz konusu?
Yanıt 3 : Her şeyden önce, hizmet kalitemizin korunması birinci hedefimiz. Çünkü Fişek Enstitüsü’nün şöyle bir sloganı var : “Biz aldığımızdan fazlasını veririz”. Bunu başarabilmek için de çok çalışmamız ve hiç hata yapmamamız gerekir. Kalite güvence sistemimizi pekiştirmek ve kayıt sistemlerimizi istastiksel değerlendirmelere elverecek biçimde geliştirmek ikinci hedefimiz. Bunları izleyen hedefimiz ise, sistemin gelişen organize sanayi bölgelerine koşut olarak genişlemesi. 2008 başında, üçüncü sanayide sağlık merkezimizi Modern Keresteciler Sitesi – Sarayköy – Ankara’da açtık. Bizimle birlikte çalışmayı seçen işyerlerinin büyümelerine ve yer değiştirmelerine koşut olarak biz de onları izliyoruz. Beş yıl içerisinde, hizmet yelpazemize, niceliksel ve niteliksel bir sıçrama da yaptıracak planlarımızı şimdiden önceliklendirdik.
- Soru: Olası iş kazalarına yönelik firmalar ne gibi önlemler alıyor? Bu alanla ilgili yaptırımlardan söz eder misiniz?
Yanıt 4 : İş kazalarına karşı alınacak önlemlerin başında, çalışma ortamına yönelik önlemler gelir. Buna sağlıklı-güvenli teknolojiye başvurulması da denebilir. Pres ile çalışmalarda eğer, elin bıçağın altına girmesine izin vermezseniz; işçileri elli kez uyarmaktan, dikkatsiz diye azarlamaktan daha büyük yarar sağlarsınız. Ya da yangın oluşumuna olanak verecek ögeleri birbirinden ayrı tutarsanız, sorumsuz bir insanın iradesinin dışında bir koruma yaratırsınız. Kanımca, çoğu işyeri bilinçli olmasa da, teknolojik gelişmelere ayak uydurarak, kendiliğinden bir kazalardan korunma perdesi yaratıyor.
Hiç kuşkusuz bilinçli ve planlı bir yaklaşımla iş kazalarının önüne geçilebilir. Ama burada sizin sorunuzda olmayan, işverenler ile işçilerinde aklında olmayan çok önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum : Meslek hastalıkları. Bence iş kazalarından çok daha zararlı ve çok daha geniş bir nüfusu ilgilendiriyor. Örneğin, gürültünün yol açtığı işitme kayıpları. Bugün ülkemizde, bir çok işyerinde, çırağından, en deneyimli işçisine kadar geniş bir kesimi ilgilendiriyor. Ne yazık ki, meslek hastalıkları konusunda, önlemlerin yeterli olduğunu söylemeye de olanak yok.
- Soru: 2007 yılında ne kadar iş kazası yaşandı? Bu kazaların sonucu Türkiye ve dünya sanayicisi ne kadarlık bir kayba uğradı? Kazalara yönelik ne gibi güvenceler var?
Yanıt 5 : 2006 yılı SSK istatistiklerine göre, bir yıl içerisinde 79 027 iş kazası olmuş ve 574 meslek hastalığı saptanabilmiş… Bu sayının içinde, tarımda çalışanların, memurların ve kendi adına çalışanların uğradıkları kazalar-meslek hastalıklarıyla, kayıt dışı sektörde çalışanların uğradıkları kazalar-meslek hastalıkları yok. Teşhis edilemediği için bilinmeyen meslek hastalıkları da yok.
Yine SSK’nın bildirdiğine göre, iş kazasına uğrayanlarla meslek hastalıklarına yakalananlardan, hastanede yatanlar dolayısıyla yitirdiğimiz işgünü 56 225 ve ayakta tedavi görenlerin kullandıkları istirahatlerin toplamı 1 849 010 gün… Ama bunlar geçici işgöremezlikler. Bir de kalıcı sakatlıklar ve ölümler dolayısıyla yitirilen günler var. Onların SSK’ya göre miktarı şöyle :
- Sürekli işgöremezlik olgusu : 2267
- Ölüm : 1601.
Dünya istatistikçileri, çalışma yaşamından çekilenlerin (sürekli işgöremez, ölen) işgünü kayıplarını 7500 işgünü olarak kabul etmektedirler. Bu durumda Türkiye’de 2006 yılında, kayıtlı sektörde, kayıt altına alınmış kaza-meslek hastalıklarından ötürü, 30.915.235 işgünü kaybedilmiştir. İş kazası maliyetleri üzerine çalışan saygın araştırmacılar, görünür bu maliyetlere eklenecek görünmez maliyet oranını da hesaplamışlardır. Bir araştırmacıya göre bu 4 kat, diğeri ise 8 kat olduğunu söylemektedir. Biz az olanını alalım ve eldeki işgünü kayıplarını 4 ile çarpalım. Sonuç : 123.660.940 işgünü. Diğer bir deyimle 4.946.438 (yaklaşık 5 milyon) işçi/ay kaybımız var (1 ay=25 işgünü). Bunun ekonomik karşılığını da okurlarımıza bırakıyorum. Bir işçinin aylık maliyetini (maaş,vergi,sigorta primi), 5 milyon ile çarpmaları gerekecek.
Bu durumda gözümün önüne, suda yüzmeye çabalayan ama bir kulaç bile ileri gidemeyen insanlar geliyor. İş sağlığı güvenliğini önemsemeyen, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçmeyen işverenlerin durumu buna benziyor.
- Soru: İş kazaları en çok hangi sektörlerde yaşanıyor? Neden?
Yanıt 6 : Bence iş kazası olgularına sektörler açısından değil, kazanın oluşum biçimleri açısından yaklaşmak gerek. Rakkamlar yanıltıcı olabilir; ama oluş biçimleri ve etkiledikleri vücut kısımları hiç de yanıltıcı olmaz. Oluş biçimlerine baktığımız zaman, 2006 yılında meydana gelen kazaların üçte birini düşme ya da düşen bir malzemeden etkilenmeler oluşturuyor (%32,4). Düşme olgularının kapsamı ve görülme sıklığı şöyle :
- İşçinin düşmesi
- Yüksekten düşebilir (% 4,8)
- Yürürken-koşarken tökezlenebilir, yuvarlanabilir (% 6,5)
- Bir cismin ya da malzemenin işçinin üzerine düşmesi
- Kayan ve çöken toprak, kaya, taş, kar (% 2,4)
- Çökmeler (bina, duvar, iskele, merdiven vs.) (% 0,4)
- Taşınan cisimlerin düşmesi (% 11,6).
Bunların neden olduğu sorusuna çeşitli yanıtlar gelebilir. Bir kısmı “dikkat etseydi de düşmeseydi” der; diğeri “önlemini alsaydı da düşmesine yol açmasaydı” der. Bence kimin haklı olduğunu uzmanlarına ve risk değerlendirmelerine bırakalım.
- Soru:Ölümlü kazalarda, ölen kişinin yakınları tazminat alabiliyorlar mı?
Yanıt 7 : Elbette alıyorlar. Ama tazminatlar ve cezalar bizim ilgi alanımızı oluşturmuyor. Biz koruyucu uygulamalarla ilgileniyoruz. Kazaları da salt bize ders olsun diye inceliyoruz.
- Soru: İş sağlığı ve güvenliğine yönelik yasa tasarısıyla ilgili görüş ve önerileriniz nedir?
Yanıt 8 : İlk işçi sağlığı iş güvenliği tüzüğü 1941 yılında yayınlandı. Parlayıcı patlayıcı maddeler tüzüğü ile ağır tehlikeli işler tüzüğü de 1951 yılında… Ağır tehlikeli işlerden başka işlerde çalışanların işe girerken ve periyodik olarak sağlık kontrollarından geçirilmelerini öngören yönetmelikler, yasa öngördüğü halde, çıkmak için 1936 yılından beri bekliyor.
Bir iş sağlığı güvenliği yasası çıkarılması girişimleri için, ilk kez 1992 yılında bir toplantıya davet edildim. Bakın aradan 18 yıl geçmiş. Harcanan bu enerji, kolaylıkla yapılabilecek bir çok düzenlemeyi de gündemden düşürmüştür.
Sektörün gereksinmesi yasa değil, kararlı ve adil bir yönetimle-denetimle, uygulamanın zenginleştirilmesi. Bunun için, gerektiğinde, tüzük ve yönetmelikler de çıkarabilirsiniz. Ama şu anda elimizde varolan mevzuat hem AB standartları açısından, hem de hizmet almak-sunmak isteyenler için yeterli.
Fişek Enstitüsü, Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca oluşturulan Ulusal İş Sağlığı Güvenliği Konseyi’nin de üyesi. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile ilgili Fişek Enstitüsü’nün yaklaşımı şöyle: Bu yasa, süreci kararlı ve titiz bir biçimde kontrol edecek, gönüllülüğü ön plana çıkaracak, “idari ve mali yönden özerk” bir Kurum öngörmelidir. Bu konuda hükumet dışında, tüm temsilciler arasında hoşgörü sağlanmış durumdadır. İşyeri düzeyi ile ulusal düzey arasındaki köprüyü ancak böylesi bir uzlaşı ve nesnel yaklaşım ile yakalayabilirsiniz. İşyerlerinde mevzuatın yaşama geçirilmesinin anahtarı da bu işbirliği.
- Soru: Türkiye iş sağlığı ve güvenliği pazarının genel bir değerlendirmesini yapar mısınız? Bu alanla ilgili orta vadeli beklentilerinizi aktarır mısınız? Size göre orta vadede firma sayısı, iş hacmi, sektörel yapılanma gibi alanlarda ne tür değişiklikler ve gelişmeler olacaktır?
Yanıt 9 : Biz hiç bir zaman konuya piyasa ve pazar yaklaşımı ile ve onun terminolojisi ile yaklaşmadık. Birlikte çalıştığımız işyerlerine, “müşteri” demedik, “abone” dedik. “Pazarın geliştirilmesi” demedik; “abone sayısının arttırılması ve hizmet yelpazesinin geliştirilmesi” dedik. Her şeyi gönüllülükle ve gülümseyen söylemimizle çözmeye çalıştık. Hiç bir zaman aynı alanda çalışan diğer kuruluşların yaptıkları ile ilgilenmedik; elde ettikleri başarılarda gözümüz olmadı. Bu bakımdan genel bir pazar değerlendirmesi ve sektörel yapılanmaya ilişkin bir değerlendirmeye girişmek, bizim elde ettiğimiz bilgi-deneyimlerle bağdaşmayacaktır.
- Soru: Sektörün iş akışında yaşanan sorunlara ve bu sorunlar karşısındaki çözüm önerilerinize dair görüşlerinizi iletir misiniz?
Yanıt 10 : İş sağlığı güvenliği alanında hizmet alanların da, sunanların da sorunları aynı. Ekonomik görünüm, toplumsal bilinç düzeyi, iş disiplini ve ahlakı vb herkesi derinden etkiliyor. Uzlaşı ve hoşgörü kültürünün yerleşmesi, karşılıklı saygı ve dayanışma zorunlu. Hepimiz aynı geminin yolcusuyuz. Hem geminin ilerlemesini sağlayacağız; hem de birbirimizi çelmelemeyeceğiz.
Taylan Büyükşahin Referans Gazetesi
TEL: 0212 449 60 16
CEP: 0506 320 35 26
E-POSTA: taylanbuyuksahin@referansgazetesi.com <mailto:taylanbuyuksahin@referansgazetesi.com>
(26 Ağustos 2008’de yayınlanmak üzere aynı sorulara aynı yanıtlar yeniden gönderildi)
İlk Yayın : 30 Ocak 2008 tarihli Referans Gazetesi