İşçi Sağlığı İş Güvenliğinin Genel İlkeleri
Herşeyden önce ilk bilinmesi gereken, sağlık-güvenliğin bir yaşama biçimi olduğudur. Kişinin çalışırken, sağlık-güvenlik ilkelerine bağlı, evinde umursamaz olması ya da tam tersi düşünülemez. Trafiğe çıktığında canavar kesilen bir sürücü, fork-liftin sırtına bindiğinde farklı davranamaz. Tutumlar ve davranışlar açısından olduğu gibi koşullar açısından da yaşama ve çalışma koşulları birbirinden ayrılamaz.
Yaşama ve çalışma koşullarının ayrılmazlığını şöyle bir örnekle açıklayalım. İşçinin evinde huzursuz oluşu, sorunlarla boğuşuyor olması; onun işini de, işini güvenli koşullarda sürdürmesini de yakından etkileyecektir. Bu yalnızca bir gözlem ya da önsezi değil, bilimsel araştırmaların da gösterdiği bir olgudur. “Yeni Yaşantılar Listesi” oluşturarak, işçilerin yaşamlarındaki olumsuz değişimlerle eş-zamanlı kazaları yanyana getiren araştırmacılar, iş kazalarının önüne geçmede “olumsuz”lukları yaşayan işçilerin tehlikeli bölgelerden uzak tutulması gerektiğini söylemektedirler.
Yaşama ve çalışma koşullarının ayrılmazlığının bir başka görüntüsü de, çevre ve işyeri ilişkileridir.
Yaşam bir çok rengi birarada kavrar. Çalışanların “sağlık-güvenlik-çevre (SEÇ)”sini iyileştirmeyi ve geliştirmeyi hedefleyenlerin de yaşamı tüm renkleri ve çeşitliliği ile kavramaları gereklidir. Bu zenginliğin de, tek bir bilim dalının penceresinden algılanmasına olanak yoktur. Onun için üzerinde durduğumuz önemli ilkelerden biri de, “işçi sağlığı iş güvenliği”nin çok-bilimli bir konu olduğudur.
Gerçekten de, işçi sağlığı iş güvenliğini yalnızca tıp bilimlerinin, yalnızca mühendislik bilimlerinin ya da sosyal bilimlerin sınırları içerisine hapsetmek olanaklı değildir. Tüm bilim dallarının ortak eylemi ile insanların sağlıklı, güvenli işyerlerine ve yaşam çevresine kavuşması sağlanabilir.
İşçi sağlığı iş güvenliğinin çok bilimli karakteri şu başlıklar altında incelenebilir :
- Tıp bilimleri ile ilgisi
- Mühendislik bilimleri ile ilgisi
- Sosyal bilimler ile ilgisi.
Buradan işçi sağlığının bir takım oyunu olduğu ve takımını dengeli kuranların, yıldız oyuncu kullanan bir ekipten çok daha başarılı olacağını söyleyebiliriz. Dolayısıyla farklı mesleksel kökenlerden gelenlerin birarada eğitildiği potalar, her zaman olayı tüm zenginliği ile kavrama şansına sahiptir. Bu anlamda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın İş Teftiş Örgütü’nün, gerek eğitim süreçlerini ve gerekse teftiş uygulamalarına baktığımızda, başından beri, bu çok bilimliliği aynı potada eritmeye çalıştığını görmekteyiz.
Kuramsal düzeydeki bu çok bilimli yaklaşıma karşın, uygulamada, mevzuatımız işyerlerinde bazı görevlileri sivriltmiş ve öne çıkarmıştır. İşçi sağlığı iş güvenliği mevzuatımızın odak noktasını işyeri hekimliği kurumu oluşturmaktadır. Türk Tabipleri Birliği’nin 1987’de başlattığı atılım, bu kurumun rolünün daha da belirginleşmesine hizmet etmiş; ama diğer takım oyuncuları ile ilgili çalışmaların cılız kalışı takım oyunundan “yıldız” oyununa doğru bir kayışa yol açmıştır. Ancak bu “işyeri hekimi” ağırlıklı örgütlenme bugün ancak 50 ve daha çok işçi çalıştıran işyerlerinde işletilmektedir. Çünkü yasal yükümlülük söz konusu…
Buna karşın, ülkemizde, 50’den az işçi çalıştıran işyerlerinin kurdukları gönüllü birliktelikler (işyeri ortak sağlık birimi) örnekleri vardır. Gönüllü birliktelikler ve grupçu çözümler, kavramlarının yaygınlaştırılması çok önemlidir. Özellikle teknik elemanlardan ve hemşirelerden yararlanmada ve laboratuvar hizmetlerinin geliştirilmesinde, grupçu çözümlere gereksinme büyük boyutlardır.
Grupçu çözümleri (ya da gönüllü birliktelikleri) zorlayacak yasal olanaklara da sahibiz. Mevzuatta çok belirgin olarak yükümlülük getirilmesine karşın, “ağır ve tehlikeli işlerin yapıldığı işyerlerinde” hemşire ve ilk yardım kurtarma kursu görmüş işçi bulundurulmasının üzerinde, bugüne değin yeterince durulmamıştır. Buna karşın, ağır ve tehlikeli işler yapan işyerlerinde, en küçüğünden en büyüğüne geçerli olan bu yükümlülük, özellikle KOBİ’lerde ortak sağlık merkezleri aracılığıyla çözülmek zorundadır. Bu da sağlık-güvenlik-çevre konusundaki grupçu çözümler için “tetikleyici” olabilir.
İşçi sağlığı iş güvenliği denilince ilk akla gelen iki olgu “iş kazaları” ve “meslek hastalıkları”dır. Daha doğru bir deyişle yalnızca “iş kazaları”dır. İnceleme-araştırma teftiş programlarınızı elinize aldığınızda, meslek hastalığı teftişlerinden çok daha fazla iş kazası teftişleri ile karşılaşacaksınız. Kendinize bunun nedenini sorduğunuzda, ülkemizde meslek hastalıklarının çok az olduğu gibi bir iyimserlik içerisine girmemenizi öneririm.
Size iş kazalarında dünyada ikinci Avrupa’da birinci olduğumuz söylendiğinde de, bu kez tam tersine kötümserlik içine girmemenizi öneririm. Her rakkamın ya da görüntünün gerçeğin aynası olmadığı gibi, ülkemizde iş kazalarının ortaya çıkabilmesi için her türlü uygun koşullar bulunmasına karşın, elimizdeki rakkamların başka ülkelerle karşılaştırma için elverişli olmadığını da bilmemiz gerekmektedir. Bu elverişsizlik, tanım farklılıklarından ve kayda geçmeyen kazalardan kaynaklanmaktadır; hatta meslek hastalıklarımızın bir çoğu iş kazası olarak da kayıtlara geçebilmektedir.
İş kazalarından daha çok söz edildiği, işçiler de kazalar konusunda daha bilinçli olduğu için, dikkatinizi meslek hastalıklarının üzerine çekmek istiyorum. Meslek hastalıklarını önemsemek gerekmektedir. Çünkü :
- Meslek hastalıkları, önlenebilir nitelikte oldukları için üzerinde titizlikle durulmalıdır. Diğer bir deyimler, meslek hastalıkları, bir ihmalin sonucu ortaya çıkmaktadır.
- Meslek hastalıklarından kaçınabilmek, kişinin boyutlarını aşmakta; aynı mekanda çalışan tüm işçiler için tehlike oluşturmaktadır. Bu özelliği ile meslek hastalıklarına yakalanma olasılığının yüzde yüz olduğunu söyleyebiliriz.
- Böylece meslek hastalıkları ve bunlara karşı alınan önlemler, daha geniş bir toplum kesimini ilgilendirmektedir.
- Meslek hastalıkları, tekrarlayan özellikleri dolayısıyla, sistemde bir hatanın sonucudur; bu da işyerinde kurulu sistemin ve üretim akışının yeniden gözden geçirilmesini gerektirdiği için önemlidir.
Meslek hastalıklarının önlenmesi, birbirine benzerlikler göstermekle birlikte, İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü’nün 59.maddesinde belirtilen genel ilkelere uymaktadır. Ama bu genel ilkelere göz atmadan önce bilinmesi gereken temel yaklaşım, meslek hastalığının öncelikle kaynakta önlenmesi zorunluluğudur.
Meslek hastalığına yol açan etmenler, kişiye ulaşmadan çok önce ortama yayıldığı noktada yakalanmalı ve ortama yayılmasına izin verilmemelidir (Kaynakta önlem). Eğer bu başarılamazsa, henüz kişiye ulaşmadan önce yolu kesilmeli ve etkisiz hale getirilmelidir (Ortamda önlem). Eğer bu aşamada da başarılı olunamazsa yapılacak olan, kişiye yönelik bir koruma programı oluşturulmasıdır (Hedefte önlem). Onun için hiç unutulmamalıdır ki, kişisel koruyucular son çaredir; hiçbir önlem kar etmediği zaman başvurulmalıdır.
İşçilerin sağlığının korunması sıklıkla dile getirilen bir kavramdır. Ancak unutulmamalıdır biz, yalnızca işçilerin sağlığının korunmanın değil, bunu geliştirmenin de peşindeyiz. Bu geliştirmeyi onu kaza ve hastalıklardan koruma; dengeli ve yeterli beslenmesini sağlama; psiko-sosyal sorunlarını aşmasını sağlama; vb.nin çok ötesinde yaşamı tüm zenginliği kavraması olarak algılıyoruz.
İşçi sağlığı iş güvenliğine bu zenginlik içinde yaklaştığımızda, iş yasasının bize sunduğu ve ancak küçük bir bölümü oluşturan “işçi sağlığı ve iş güvenliği” başlıklı bölümle yetinilemeyeceğini; konunun bu bölümün çok ötesinde iş yasasının tüm bölümleri ile yakından ilgili olduğunu görürüz. İşçi sağlığı iş güvenliğinin, ücretten, fesih hakkından, kıdem tazminatından, işsizlikten, çalışma ve dinlenme sürelerinden, örgütlenme ve hak arama özgürlüğünden soyutlanamayacağını görürüz. Böylesi bir yaklaşım bizi “insana verilen değerin bileşik göstergesi”ne götürür. Bu bileşik göstergeyi oluşturan ögeler şunlardır :
- Sağlık
- Güvence
- Gelir düzeyi
- Bilme ve aydınlanma hakkı
- Çalışma hakkı ve işsizlikten korunma
- Örgütlenme ve hak arama özgürlüğü.
Tüm bu göstergeler birbiriyle yakından ilişkidedir. Biri diğerini etkiler; biri olmadan diğerinin anlamı çok sınırlıdır. Tüm mekanizmanın işleyebilmesi için de demokrasinin varlığı gerekir. Bu modelin çıkış noktası “örgütlenme ve hak arama özgürlüğü”dür. Çünkü, yaşamın zenginliği içerisinde, yeni yeni göstergelerle yeni yeni kapılar açacak olan ve “insana verilen değeri” arttıracak olan bu “gösterge”dir. O zaman, bir toplumda insana verilen değeri ölçmek istiyorsak, elimizdeki ölçü aleti yukarıdaki “model” ve bunların ne ölçüde sağlandığıdır.
Böylesi bir yaklaşım aynı zamanda bireyler arasında fark gözetmemeyi de içermektedir. İşçi sağlığı iş güvenliğinin sağlanmasında, eşitsizliğin de önüne geçilmelidir. Ya da ilkeler, “herkes” için olmalıdır. Bu “herkes” sözcüğü sihirli bir sözcüktür. Tüm yaşamınızı “herkes” için bir şeyler yapma, “herkes”e aynı olanakları sunma, “herkes”i birlikte yüceltme uğraşının içinde bulmazsanız, yaptığınız tüm işler eksik ve yetersiz olur. Bunun sonuçlarını en iyi ortaya koyan uyarı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’ya yön veren Philadelphia Bildirgesi’nde (1944) yer almaktadır : Dünyanın neresinde yoksulluk, sefalet varsa; bu refah içinde yaşanan bölgeler için önemli bir tehdittir.
Bu ilkenin, denetim yaklaşımınızda da egemen olması ve onu tüm zenginliği ile kucaklamanızda egemen olması gerekmektedir. Tüm konuştuğumuz ve konuşamadığımız ilkeleri eşit bir biçimde “herkes”e ulaştırmanın anahtarı denetim işlevidir. Ama denetimi de yalnızca “iş denetimi” olarak görmemek gerekir. Denetimi beş basamakta görmek gerekir :
- Uluslararası düzeyde denetim mekanizmaları
- Ulusal – merkezi düzeyde denetim mekanizmaları
- Ulusal – yerel düzeyde denetim mekanizmaları
- İşyeri düzeyinde denetim mekanizmaları
- Bireysel denetim mekanizmaları .
Tüm bu mekanizmalar birbirlerini etkilemekte ve birlikte ele alındıklarında başarıyı bir üst basamağa taşıma olanağı vermektedir. Ama bunların içerisinde en önemlisi birey ve onun çoğalmasını hedefleyen “bireysel denetim mekanizmaları”dır. Tüm öğrendiklerinizin özü, sorumluluğunuzu bilmek ve tek tek karşılaştığınız her işçi, işveren, işveren vekiline, teknisyene, uygulayıcıya, sorumluluklarının sınırlarını hatırlatmak ve sorumlu davranmaya davet etmektidr.
Sizleri böylesi bir seçim yaptığınız için kutlar; kutsal saydığımız insan yaşamının kurtarılması ve sürdürülmesi uğraşında da aynı başarıyı sürdürmenizi dilerim.
ÇSGB İş Müfettiş Yardımcılarının Eğitimlerinde Verilen Konferans, 03.05.2002