İşçi Sağlığı İş Güvenliği’nde ‘Grup’çu ve ‘Kişisel’ Çözümlerin Çekişmesi
Çocuk, en özenle korunan değerlerinin,
kardeşlerinin hizmetine sunulması gerekeceği
duyguları ile büyütülmelidir.
(Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi, 1924)
İnsanlar, toplumlar halinde yaşamak zorunda kaldıklarında bazı özverilerde bulundular. Herşeyden önce, “öteki” kişiyle uyuşma sanatını öğrenmek ve geliştirmek zorunda kaldılar. Bu zor bir işti. Ama zorunluydu. Çünkü, birarada olmanın sağladığı yararlar, tek başına yaşamanınkinden çok daha fazlaydı. Bu yararlar, güvenlik gereksinmesinin karşılanmasından işbölümüne kadar; hastalandığında sağaltımı (tedavisi) için yardım görmekten, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduklarının gereksinmelerinin karşılanmasına kadar çeşitlilik gösteriyordu.
Ama her zaman, hem topluluk içinde yeralıp bunun sağladığı olanaklardan yararlanmak ve hem de, bir başkasını gözardı ederek “kişisel” çıkarını gözeten “uyanık”lar olmuştur.
Bu “uyanık”ların her zaman kazançlı çıkmamasının ve bu yaptıklarını bir marifet saymamalarının tek koşulu, “ne mal olduklarının” anlaşılmasıdır. Bu her zaman kolayca yapılamamış, en çok ses çıkaran – tepki gösteren, bu “sözde uyanık”lar olmuş; hatta kendilerini destekleyen atasözleri, özdeyişler vs bulmuşlardır.1
(“Grupçu” ve “Kişisel” çözüm kutuları buraya girebilirse iyi olur)
İşçi sağlığı iş güvenliğinin ana malzemesi insandır. Onun için “grup”çu ya da “tekil” çözümler tartışılırken, işçilerin kendilerini nasıl gördükleri çok önemlidir. Kendilerini bir gruba, bir örgüte ya da bir sınıfa “ait” olarak görüyorlar mı? Yoksa “ben-merkezci” bir rüzgara kapılmış günübirlik mi yaşıyorlar?
Bu soruya verilecek yanıt çok önemlidir. İş tehlikelerinden sözedildiğinde, “bana bir şey olmaz” yanıtı alınıyorsa, bu ”anahtar” bir yanıttır. “Bana” bir şey olmaz, ya ötekine…
Bu konuda kimsenin “kişisel” davranmaya hakkı yok. “Bana bir şey olmaz” diyerek başkasını topun ağzına itmek niye?! İstatistikler, güvensiz bir çalışma koşulu varsa 300’de 1 olasılıkla birisini kazaya uğratacağını söylüyor. “Bana olmaz” diyene sormalı, “sana olmazsa, o zaman yanındaki arkadaşına olacak. Eninde sonunda birini bulacak”. O zaman onun da kişisel davranmaya hakkı yok. Çünkü bu toplumsal bir sorundur.
Ancak bu yanıtı veren işçiye haksızlık etmemek için şöyle bir çekinceyi de koymalıyız. Belki de işçiye “iş tehlike”lerinden sözedilip, “önlem” beklendiğinde, bir olasılık, kendisine daha önce dayatılan “kişisel” çözümlere olan tepkisini anımsayarak yanıt vermiş olabilir.
Gerçekten, “kişisel” çözümler, özellikle “ait” olma duygusu yüksek işçilerde, tepki yaratmaktadır. “Kişisel” çözüm dayatmalarına duyulan tepkilerin altında şu nedenler rol oynayabilmektedir :
- İşçinin “rahat”ının bozulacağı ya da yenilikle karşılaşma kaygısı,
- Her şeyin “kişi”den beklenmesine tepki,
- “Grup”çu çözümün kolaylığına karşın, “kişisel” çözüm dayatmaları ile etkin sonuç alınamayacağını bilmesi ve / veya aslında perde arkasındaki “ yasak savıcı” tutumu sezmesi,
- “Kişisel” çözümlerin, “kişisel” değişkenliğe (varyasyona) ağırlıklı eğilmesi gerektiğinden ve bundan doğan yakınmalar (burun çıkıntısının, elmacık kemiklerinin belirginliği, çene pozisyon ve biçiminin farklılığı, cüsse, dış kulak yolunun özellikleri, cilt duyarlılığı vb).
- Hiç bir konuda uzun erimli (vadeli) düşünmesi beklenmezken (bu doğrultuda çok yönlü bir bombardman sürerken), birdenbire, ileride gelebilecek iş kazası, meslek hastalığı gibi bir tehlike karşısında soyut düşünmesinin beklenmesi,
- Yönetici, mühendis, konuk vb. çalışma ortamına girerken, onlar iç in de bir tehlike sözkonusu olduğu halde, “kişisel” koruyucu kullandırılmaması,
- “İş ile onun sağlık yönünün ayrılmazlığı” ilkesine, bir çok konuda yönetim tarafından uyulmazken, “kişisel” koruyucular konusuna aşırı ilgi gösterilmesi.
Ne yazık ki, yoğun işçi sağlığı iş güvenliği sorunu yaşayan işletmelerde, sağlık güvenlik tehlikelerine karşı ilk akla gelen “kişisel” koruyucular olmaktadır. Buna karşın, işçi sağlığı iş güvenliğinde, bu tür önlemler son çaredir; hiç bir önlemin yarar sağlamadığı durumda veya tamamlayıcı olarak önerilmektedir.
İşyerlerinde “kişisel” koruyucuların, kendi temel işlevinin dışında, ilk çare olarak düşünülmesinin altında bilgisizliğin yanında, sermaye yetersizlikleri ve piyasaya güvensizlik yatmaktadır. Her ne kadar “grup”çu çözümler, “kişisel” çözümlere oranla daha ucuz ise de, başlangıçta “toplu” harcama gerektirmektedir.
Ama “kişisel” koruyuculara öncelik taşıyan yaklaşımlarla da bugüne değin istenen sonuçlara ulaşılamamıştır.
İşçi sağlığı iş güvenliği, tek tek kişilerin keyfine bırakılamayacak kadar önemli ve sonuçları “herkes”i ilgilendiren bir konudur.
Vardiyanın son dakikasında işlenen bir “kişisel” hata, ardından gelen vardiyadaki “grup”u tehlikeye sokar; ya da kendi vardiyasındakileri…
“Toplu” çalışma ve “toplu” yaşama birbirine karşı sorumluluk gerektirir. “Kişi”lerin sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerinin denetimi; getirmiyorlarsa yaptırılması ancak “grup”çu yaklaşımla iş görülmesinde gerçekleştirilebilir.
Onun içindir ki, işçi sağlığı iş güvenliğinin en önemli temel ilkelerinden biri, “tek bir işyerinde, mükemmelin yakalanamayacağı”dır. Bölgesel işbirliği programları aracılığı ile yalnızca kişilere değil, tek tek işyerlerine de “grup”çu çözümlerle yaklaşılması gerekir.
“Grup”çu ve “kişisel” çözümlerin çekişmesi, sosyal güvenlik ve sağlık politikaları alanlarında da yoğun olarak yaşanmaktadır. Toplumsal dayanışmayı öne çıkaran ve “kişisel” tasarrufları bunun tamamlayıcısı olarak gören sosyal güvenlik, “devlete yük” olarak görülebilmektedir. “Prim” ya da “vergi” almayı sürdüren devletin, sosyal güvenlikte harcamaları için “kişisel” çözüm üreten sigorta şirketlerine aktardığı ile “herkes”i kavrayan başarılar elde edilmesi olası değildi. Üstelik de, “grup” için üretilen çözümler, her zaman tek tek “kişi”ler işin üretilenden ucuzdur. Hiç kuşkusuz, ne kalitede hizmet istenirse istensin, verilecek prim ya da verginin karşılığının en iyi “toplu” hareketlerle elde edilebildiği; yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara da en iyi “toplu”ca mücadele edildiğinde başedilebildiği unutulmamalıdır.
“GRUP”ÇU ÇÖZÜMLER SÖZLÜĞÜ | “KİŞİSEL” ÇÖZÜMLER SÖZLÜĞÜ |
---|---|
Ağaç yaprağı ile güzeldi. Akıl akıldan üstündür. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Gülme komşuna gelir başına. Her ne verirsen elinle, o gelir seninle. Herkes ektiğini biçer. İyi dost, kara günde belli olur. İyilik eden iyilik bulur. İyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin işidir. İyilik et denize at, balık bilmezse halik bilir. İyilik et komşuna, iyilik gelsin başına. Kafa kafaya vermek. Omuz omuza. Susma, sustukça sıra sana gelecek. |
Akılları pazara çıkarmışlar, herkes kendi aklını satın almış. Babam öyle diyor. Bana bir şey olmaz. Her koyun kendi bacağından asılır. Herkesin geçtiği köprüden sen de geç. İnsana dayanma ölür, ağaca dayanma kurur. Kanaat, tükenmez hazinedir. Kalabalıkta eşeğinin kuyruğunu kesme, kimi uzun der, kimi kısa. Ne ölüye ağlar, ne diriye güler. Ne şiş yansın, ne kebap. Ne yardan geçer, ne serden. Ortak gemisi yürümez. Önce can, sonra canan. Önüne geleni kapar, ardına geleni teper. Sana dokunmayan yılan bin yaşasın. Yıllardır böyle yaparım, başıma kötü hiç bir şey gelmedi. |
Demek ki karşımızda yeni bir dayanışma alanı ve “canımızı dişimize takmak” , “aklımızı başımıza toplamak” ve “insan” hakkını savunabilmek için bir fırsat çıkmıştır. O da işçi sağlığı iş güvenliğidir (ya da sosyal güvenlik / ya da sağlık/ ya da …). Görülüyor ki, konulara da “tek tek” değil, “grup” olarak yaklaşmak gerekir. Yalnızca işçi sağlığı iş güvenliğinde çözümü amaçlamak bizim sonuç almamıza olanak vermez. Onun yanı sıra ve birlikte, sosyal güvenlikte, sağlıkta vs sonuç almaya çalışmak gerek.
İşin kolayına sapmadan, “grup”çu çözümler, en geniş katılımla uygulanılmalıdır.
İlk Yayın : “İşçi Sağlığı İş Güvenliği’nde ‘Grup’çu ve ‘Kişisel’ Çözümlerin Çekişmesi” – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Kasım-Aralık 1998, Sayı 41.
1:Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Milliyet Yayını, 1989.