İşçi Sağlığı İş Güvenliği Kurulları ve Kaldıraç Noktaları

HEDEF

Ülkemizde işçi sağlığı iş güvenliği ile uğraşan kişilerin ve bu arada işverenlerin en çok yakındığı konulardan biri de, bu alandaki mevzuatın genişliği ve dağınıklığıdır. Gerçekten, konunun çok boyutlu oluşunun da etkisiyle, işçi sağlığı iş güvenliği ile ilgili öneriler ve yaptırımlar, bir çok Bakanlığın ilgi alanının içine girmekte; yasa-tüzük-yönetmeliğe dağılmış bulunmaktadır.

Acaba bundan kaçınılabilir mi? Kaçılmalı mı?

Kanımca bu, kaçınılmaz bir durumdur. Çünkü, konu dolaylı ya da dolaysız tüm Bakanlıkları ve bilim dallarını ilgilendirmektedir. Dünyadaki en evrensel iki temayla (insan, iş) ilgilenmesi, işçi sağlığı iş güvenliğini de çok boyutlu kılmaktadır. Bütün bu alanlardaki teknolojik vs gelişmeler, nasıl hem işi ve hem de insanı ilgilendiriyorsa, işçi sağlığı iş güvenliğini de aynı biçimde etkilemektedir.

Ama ne yazık ki ülkemizde, bırakınız gelecekteki teknolojik vs alanlardaki gelişmeleri, bugünün zaman dilimindeki çağdaş ögelerin ve önerilerin çoğu gerçekleşmemiştir. Bu bir varsayım değil, araştırma verileri ile desteklenmiş bulgudur. O halde, bugün, sorunun kaynağında, mevzuatın dağınıklığı değil, “insan” ve “iş” olgularına kayıtsızlık sözkonusudur.

Bu da kendisini hem ekonomik ve hem de sosyal alanda göstermektedir. “iş”e kayıtsızlık sözkonusudur. Verimsizlik, motivasyon (güdü) eksikliği, iş doyumsuzluğu, işe karşı tutumda olumsuzluk, meslek eğitimi alanındaki yönlendirme-yetiştirme-insangücü eksiklikleri, dar görüşlü ve çapsız yönetim, düşük ücret ve olumsuz iş koşulları politikasının varlığı, “iş”i öldürmüştür. Ülkemizin ekonomik sorunları irdelenirken bu yetmezliklerin de görülmesi gerekir.

Öte yandan sosyal politikalardaki yetersizliklerin özünde, “insan’ın gözden kaçırılmasının önemli bir etkisi vardır. “insan”a kayıtsızlık, onun yaşama ve çalışma alanlarına kayıtsızlıkla, onun haklarının çiğnenmesinde ve kendisinin sahip çıkmasına da olanak verilmemesiyle kendisini göstermektedir. Bu etkiyle, birbirleriyle dayanışan, sevgi yumağı halinde “insan” yerini; ürkek, yaşam karşısında başarısız ve yalnızca günübirlik düşünmeye itilen, güvencesiz, sağlıksız bireylere bırakmaktadır.

İşte bütün bu olumsuz “insan” ve “iş” koşulları, varolan zengin işçi sağlığı iş güvenliği (İşS-İşG) mevzuatını da, işlemez ve güdük kılmaktadır. Bugün uygulamada, yüzeyde olan ve sanki tek bir yasa (çatı) altında birleştirilmesinde sakınca yokmuş sanılan yapılar da tek boyuta indirgenmiştir. Tek İşçi Sağlığı iş Güvenliği yasası – dev yasa önerileri işte bu boyutsuzluğun bize sunduğu kısır ortamda yapılmaktadır. Bu koşullanmaların, toplumu ve yasa koyucuyu, hatta bizleri kolayca etkileyeceğinin unutulmaması gerek.

Buna karşın yapmamız gereken, mevzuatı olanca zenginliği ile özümseyip, işyerlerine aktarabilmektedir. Bu aktarımın yapılabileceği en verimli ortamlar da işçi Sağlığı iş Güvenliği Kurulları çalışmalarıdır. Kanımca, mevzuattaki bu dağınıklıktan kaçınılamadığı gibi, kaçınılmamalıdır.

Geçen sayımızda, İşS-İşG Kurulları’nın bileşimini, ödevlerini ve katılımı engelleyen 10 etmeni görmüş; bu yapının mutlaka işletilmesi gerektiğine değinmiştik (1).

Her mekanizmanın bir can damarı vardır. Tıpkı Arşimed’in aradığı bir dayanak noktası gibi, her
mekanizmanın tümünü harekete geçiren noktalar vardır. İşS-İşG Kurullarının Hakkında Tüzük’ün dayandığı böyle üç tane kaldıraç noktası vardır:

I İÇ YÖNETMELİK

İşS-İşG Kurulları Kurulması Hakkında Tüzük, hemen başlarda, her kurulun, kendi işyeri için bir İÇ
YÖNETMELİK hazırlamasını ister. Bu yönetmelik, işyerinin niteliklerine uygun olmalıdır. Diğer bir deyişle özgün olmalıdır. Bu son derece önemli ve yerinde bir istektir.

iç Yönetmelik, İşS-İşG alanındaki tüm mevzuatın elden geçirilip, o işyerini ilgilendirmeyen konuların ayıklanmasından sonra ortaya konulan kılavuzdur. İşte geniş, yayılmış, ya da dağınık İşS-İşG mevzuatının zararları giderilmek isteniyorsa, panzehiri budur, Yine işçilerin, ceplerinde gezdirilecekler! ve onlara sağlık haklarını belleten bir kitapçık yapılmak isteniyorsa; o da bu kılavuzdur. Basit bir dille yazılmalı ve ayrıca işçilere örneklerle anlatılmalıdır.

iç Yönetmeliğin, ilgili Tüzükle belirlenen ödevlerin hemen başına yerleştirilmesi çok anlamlıdır. Çünkü, Kurulların işleyişi ile ilgili tüm sistem, bu temel üzerine kurulmuştur. Bugün, 50 ve daha fazla işçi çalıştıran yaklaşık 8000 işyerinden ancak 50’den azında bir “iç Yönetmelik” bulunabilmesi, bu kurullarının neden işlemediğinin açık kanıtıdır.

Bir İç yönetmelik oluşturabilmek için öncelikle, işyerinin tanınması gerekmektedir. Kurul üyeleri, zaten görevleri gereği işyerinin her köşesini gezmiş ve buralarda çalışanların sağlığı yönünden olası tehlikelerimdeğerlendirmiş olmalıdırlar. Hiç kuşkusuz bir işyerini tanıyabilmek yalnızca, gözlemle olmaz. Bunun için çağdaş yöntemler vardır. Biyolojik ve çevresel ölçümler. günümüzde, gitgide daha kesinlik ve güvenirlik kazanmakta, gelişmektedir. işS-işG mevzuatımız da, işverene bu yönde yükümlülükler getirmektedir. Bunları da işverenlerin tutmakla yükümlü olduğu belgeleri incelerken görmüştük (2).

İşçilere yasa gereği yapılması gereken sağlık-güvenlik eğitiminin dayandığı temel belge de, yine bu yönetmelik olacaktır, işçilere geniş ve canlı örneklerle, bu kılavuzdan (yani iç yönetmelikten) nasıl yararlanması gerektiğini öğretilecektir.

İşS-İşG mevzuatı, bu iç yönetmeliği hazırlama ödevini işyeri düzeyinde örgütlenen İşS-İşG Kurullarına vermiştir. Bu kurul, iç yönetmeliği hazırlarken, işyeri dışındaki uzmanlarından da yararlanabilir. Bunu engelleyen hiç bir hüküm yoktur, olmamalıdır da zaten. Çünkü, kurul üyelerinin, tüm mevzuatı özümsemiş olmaları gerekmez. Bu mümkün de değildir.

II YILLIK RAPOR
İşS-İşG Kurulları Kurulması Hakkında Tüzük’ün 4/j. maddesi Kurul’a şöyle bir görev de vermiştir: “işyerinin sağlık ve güvenlik durumuyla ilgili, yıllık bir rapor hazırlamak, o yılki çalışmaları değerlendirmek ve elde edilen tecrübeye göre ertesi yılın çalışma, programında yer alacak hususları tespit etmek…”

Bu da çok önemli bir kaldıraç noktasıdır. Ama bugüne değin öneminin anlaşıldığını ne yazık ki
söyleyemiyoruz. Bu raporlar istenmediği gibi, içerikleri de belli değildir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, yönetmelik ya da yönergelerle, uygulamaya ışık tutması beklenirken; teftişlerde böylesi bir belge, aranmamaktadır bile.

Kanımızca bu raporda, o yıl içinde, işverenin tutmakla yükümlü olduğu belgelere yansıyan sonuçlar mutlaka sergilenmelidir. Sözgelimi, işyerindeki toz, gaz, duman vb zararlıların ortamdaki düzeyleri, ya da ortam gürültüsü, işçilerin kulak işitebilirlik düzeyleri (odyogram) vb. Yine bu raporda, o yıl içerisinde, işyerinde meydana gelen önemli iş kazalarıyla ilgili bilgilere ve önerilere de değinilmelidir.

50 ve daha çok işçi çalıştıran işyerlerinde, her yıl düzenlenmesi gereken bir diğer “yıllık rapor” da işyeri sağlık birimince düzenlenmesi gerekendir, işyeri Hekimlerinin Çalışma Şartları ile Görev ve Yetkileri Hakkında Yönetmelik tarafından öngörülen bu rapor için bir form yönetmeliğe ekli olarak sunulmuştur.

Kanımızca yetersiz olan bu form geliştirilmelidir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, iş müfettişleri aracılığı ile bu raporları ve iç yönetmelik değişikliklerini, her yıl toplamalıdır. Yapılacak bir dosya çalışması, işyerinin İşS-İşG durumu ile ilgili olarak, masa başında bile, ayrıntılı değerlendirme yapma olanağı verebilecektir.

III ULUSAL ÖLÇEKTE DEĞERLENDİRME

İşS-İşG Kurulları Kurulması hakkında Tüzük’ün 6. maddesi, bir başka önemli “kaldıraç noktası”
oluşturmaktadır. Bu madde, “işverene bağlı birden çok kurallar arasında işbirliğinin sağlanması” başlığını taşımakta olup, şöyledir: “… kendisine ait birden çok işyerlerinin her birinde kurulacak işçi sağlığı iş güvenliği kurullarının çalışma usullerini düzenlemek, iş ve görüş birliğini sağlamak amacıyle bu işyerlerine ait işçi sağlığı ve iş güvenliği ile İlgili raporları en az altı ayda bir, ilgili teknik eleman ve uzmanlarını toplayarak inceler. Bu raporları gözönünde tutarak alınması gereken tedbirleri tesbit eder ve uygulanmasını sağlar”.

Bu noktada, olay, işyerinin dar sınırları dışına çıkmakta ve ulusal ölçekte politikalarla temasa gelmektedir.

Burada hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, hem işçi sendikalarının, hem de uzman kuruluşların (meslek birlikleri, üniversiteler vb) katılımı aranmalıdır.

Bu ölçekteki değerlendirmenin, uygulamadaki tıkanıklıkları gözler önüne sermesi bakımından da önemi büyüktür, işyerlerinde düzenli gaz, toz, duman vs ölçümleri başladıktan sonra, Par. Tüz.’e (3) ekli listelerin ne kadar çağ dışı kaldığı kolayca anlaşılacaktır. 1973’den bu yana bu listelere el bile değdirilmemiş olmasının nedeni, uygulamada hiç bakılmıyor olmalarıdır. Bu konuda gözler önüne serilecek başka gerçekler de vardır.

Sayın Prof. Dr. Muzaffer Aksoy’un daha 1979’lardaki önerileri gözardı edildiği sergilenebilecektir. Bilimcilerin kaygıları da kolayca su yüzüne çıkabilecektir. Ayrıca uygulamadan gelen verilerin ve ilgililer arasındaki etkileşimin ortaya koyacağı aksaklıklar ve eksiklikler mevzuaatta gelişmeleri, bazı konuların toplu iş sözleşmelerine yansımasını da getirebilecektir. Bu da uzun erimde çok büyük kazanımlara yol açacaktır.

IV HER ÜÇ MEKANİZMANIN İTİCİ GÜCÜ

Bu üç mekanizmanın da itici gücü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın iş teftiş örgütüdür. Ülkemizdeki deneyimler şunu göstermiştir ki, yasaların öngördüğü bu gibi mekanizmalar Bakanlık ne kadar isterse o kadar uygulanmaktadır.

Bu da Bakanlığın sorumluluğunu arttırmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı gibi, politikalara yön verecek bir bilim kurulundan; “Çalışma Meclisi”nden, “işçi Ücretlerinden Ceza Olarak Kesilen Paraları Kullanmaya Yetkili Kurul’a kadar bir çok katılımlı kuruldan yararlanma olanağına sahiptir. Bu gücünü kullanmalıdır.

Bu gücünü kullanmasını istemek de, ulusal ölçekte konuyla ilgilenen tüm kurumlara düşmektedir. Sendikalar, üniversiteler, meslek birlikleri, basın bu “itici gücü” hareket geçirmeli, denetlemelidir.

Bakansınız bu gelişmeler, Çalışma Bakanlığı’nın 1978 ve 1979 yıllarında iki kez topladığı Ulusal Düzeyde işçi Sağlığı iş Güvenliği Kurulu’nun, tarihsel önemi olan önerisinde olduğu gibi, “özerk nitelikli, işyerinden ulusal düzeye kadar zincirleme örgütlenmiş bir kurumun ortaya çıkmasına yol açar.

KAYNAKLAR:
(1) Çalışma Ortamı, Kasım 1993, Sayı:1 s,7-11
(2) Çalışma Ortamı, Eylül 1993, Sayı: 10 s. 11 -15
(3) Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan işyerlerinde ve İşlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük (Yayım Tarihi: 25.11.1973)

İlk Yayın : “İşçi Sağlığı İş Güvenliği Kurulları ve Kaldıraç Noktaları” – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Sağlık Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Yayını, Ocat-Şubat 1994, Sayı 12.