Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi : Kız ve Erkek Çocuk Emeği Arasındaki Farklar

III.Ulusal Nüfus Bilim Konferansı(2-5 Aralık 1997, Ankara) sunulan bildiri

“Her koyun kendi bacağından asılır” ;
tıpkıçalışan çocuklar gibi.
Her koyun kendi bacağından asılmamalı;
çalışan çocuklar da öyle.

Çocuk emeği, aynıanda hem “yoksulluğun” hem de “umudun” ifadesidir. Bir yanıyla “çaresizliği” bir yanıyla da “çıkış arayışı”nıgösterir.

Bu listeyi uzatmak yerine bunu tek bir başlık altında toplamak daha yerinde olacaktır: Çocuk emeği, sosyal güvenlik sistemlerindeki yetmezliğin en önemli göstergelerinden biridir. Çünkü, çocuk ve ailesi, bugüne ve yarına ilişkin güvencelerini yetersiz bularak, kendi “bireysel kurtuluş”larınıaramaktadırlar.

Çocuk emeği, “bireysel kurtuluş” çabalarının yaygınlaşmasıyla ve ülke ekonomisi – siyasasıüzerindeki biçimlendirici etkisiyle, ülkenin geleceğine konulmuş bir ipotektir.

*

Çocukların çalışma yaşamına erken yaşta katılmalarıinsan haklarına aykırıdır. Neden ?

  1. Çocukluklarınıyaşamalıdırlar
  2. Çalışma yaşamında, yetişkinliklerle birlikte çalışmaya başlamaları, onların, küçük yaşta yetişkin rolünü üstlenmeye başlamalarına yol açmaktadır. Küçük yaramazlıklara, sorumsuzluklara, şımarmaya, oyun oynamaya ve okuyan yaşıtlarıyla arkadaşlıklar kurmalarına olanak tanınmamaktadır.
  3. Uzayan çalışma süreleri, onlarıyormakta ve düşünmelerine, kendilerini geliştirecek çeşitli etkinliklere katılmalarına olanak vermemektedir.
  4. Çocukların erken yaşta çalışma yaşamına atılmaları, örgün öğrenimlerini de erken yaşta kesmelerine ve dolayısıyla da bir “meslek eğitimi” değil, “beceri” eğitimi almalarına neden olmaktadır.
  5. Çocuklar çalışma yaşamında ağır ve tehlikeli işlerin yanında, kendilerinden büyüklerce kötü davranışlara ve tacize de uğrayabilmektedirler.
  6. Toplumsal mekanizmaların, çocukların kendi haklarınıkoruyacak ve haksızlıklara direnecek yaşa gelene değin, ailelerince korunacaklarınıvarsaymıştır. Ama çalışma yaşamına atılındığında, aileler ya kayıtsız kalmakta, ya da bu denetimi sağlayacak olanaklarla donanmamış olmaktadırlar. Sözgelimi, işyerindeki hangi kimyasal maddelerin çocuklarıiçin tehlikeli ve zararlıolduğunu; bunlara karşıalınmasıgerekli önlemlerden hangilerinin alınmamış olduğunu bilmemektedirler.
  7. Çocuk çalıştıran işyerleri genellikle, çalışma koşullarıbakımından göreceli olarak çocuk çalıştırmayanlardan daha kötü koşullarda olan işyerleridir. Bu da iş kazasıve meslek hastalıklarına uğrama riskini arttırmaktadır.

*

Çocukların erken yaşta çalışmaya başlamalarına toplumsal gereksinmeler yol açmaktadır. Bu olgunun, önüne geçilebilmesi için de bu toplumsal gereksinmelerin ortadan kaldırılmasıgerekir. Nedir bu toplumsal gereksinmeler ?

  1. Ülkemizde iş bulma garantili meslek eğitimi olanaklarıörgün eğitim kurumlarında değil, çıraklık vb iş başıeğitimlerinin alınabildiği işyerlerinde verilmektedir. Çocukların çalışma yaşamına atılmasında, meslek öğrenme kaygısı% 30’lardadır.
  2. Çocukların okulu çeşitli nedenlerle bırakmalarıdurumunda (okumaktan hoşlanmama, ailesinin okul giderlerini karşılayamaması, okulda başarısızlık vb) çocuklar başıboş kalmaktadır. Başıboş kalan çocukların yöneleceği sokaklar , sokak çeteleri vs aile için önemli bir kaygıoluşturmaktadır. Bu durumda da çocuğun çalışma yaşamına yöneltilmesi , aile için en uygun çözüm olarak görülmektedir. Aileler çocukların ekonomik katkısına gereksinme duymaktadır. Bu gereksinme, belli bir yaşam düzeyini tutturabilmek ya da sürdürebilmek için gereklidir. O yaşam çocuğun da yaşamıdır.
  3. Çalışmak ve ailesine gelirinin (giderek azalsa da) büyük bölümünü vermek, çocuğun kendi istekleri doğrultusunda para harcayabilmesine olanak vermektedir.
  4. Evinde yeterli ve dengeli beslenme olanağıbulamayan çocuk, işyerinin toplu beslenme olanaklarından ya da aldığıparayıkullanarak beslenme olanağınıbulmaktadır.
    5. Gözlemleriyle, sezgileriyle ve kurduğu ilişkilerle (erken yaşta da olsa) geleceğini kurmaya başlamaktadır.

*

Çocuğun gereksinmeleri ile haklarıçeliştiğinde, hangi hakeme başvurulacaktır ?

Bu hakem, çocuğun kendisidir. Yaptığımız araştırmalarda, çocuklar çalışma yaşamına “gönüllü” olarak girdiklerini söylemektedirler (Tablo 1,2,3).2

Buna göre, çocuk emeğinin sona erdirilebilmesinin ön koşulu, çocuğun “gönülsüz” çalışmasının yaygınlaşmasıya da onlarıçalışmaya iten gereksinmelerin ortadan kalkmasıdır.

Ülkemizde, 15 yaşın altında çalışan çocuklara, on yıllardır, sıklıkla rastlanmakta oluşu da bunu desteklemektedir. DİE3 verilerine göre, ülkemizde 6-15 yaş arasında çalışan çocukların sayısı1.008.019 ‘dir. Bunların 597.646 ‘ı(%59,3) erkek ; 410.373 ‘ı(%40,7) kızdır.

Yine aynıkaynağa göre, okula devam etmeyenlerden, kızların en büyük bölümü tarımda çalışmaktadır (%83,8) ; erkeklerin de en büyük bölümü tarımda çalışmakla birlikte bu oran %55,7‘ye düşmektedir.

Çocukluğunda tarım sektöründe çalışanlar üzerinde yaptığımız bir araştırmada, işe başlama yaşının, ürünün çeşidine göre farklılık gösterdiği ve erkek çocuklarının ortalama 14 yaşında mevsimlik işçi olarak gurbete çıktığısaptanmıştır.4 Öte yandan, ortalama 12,6 yaşında çalışmaya başlayan erkek çocukları, genellikle kırsal köken göstermektedir.5 Erkek çocukları, özellikle kırsal yaşamdaki monotonluktan ve gelecek beklentilerinin sınırlı- yetersiz olmasından ötürü, kentsel alana kaydıklarınıbelirtmektedirler. Kızlar için ise böyle bir fırsattan sözetmeye olanak yoktur. Onlar ancak, babalarının ya da kocalarının izinden kentsel alana kayabilmekte; o tarihe kadar da tarım işlerinde çalışmaktadırlar.

*

Çalışma Yaşamında Cinsiyet Ayırımcılığının İlk İşaretleri :

Kız ve erkek arasındaki eşitsizlik henüz ana karnındayken başlamaktadır. Toplumda cinsiyete yöneltilen önem ve geleneksel roller, doğuştan “yetki” beklentisini etkilemektedir. Bu beklenti, çocuğu yönlendiren aile çevresinin öğütleri ve tutumlarıile sürmektedir.

Kızlara geleneksel olarak verilen rol, bağımsız bir kişilik oluşumundan çok, bağımlıve ikincil bir roldür. Bu “örgün eğitim” ve “meslek eğitimi” konularında da kendini belli etmektedir.

Öğrenimini sürdürmeyen küçük kızların çalışma yaşamına katılmalarında kullanılan egemen eğilim, onların ev işlerinde ve aile işletmelerinde çalışmalarıdır. Bu, onların evlendikten sonra da yapmalarının planlandığıiştir.

Bu, kişinin sosyalleşmesinin bir aracıolarak gördüğümüz “iş” kavramının dışında, tersine kişinin “sosyalleşememesini (sosyal izolasyonunu)” getirene bir yönlendirmedir.

Kızların, bir kadın ve bir insan olmanın bilincine varmasına ve özgüvenini kazanmasına konulan bu engeller, “geniş aile” motifi ile işlenmiş geleneksel tutumun bir yansımasıdır.

Erkek çocuklarının tam zamanlıolarak sanat (meslek) öğrenmeye gönderildiği yerlerde; kız çocuk çoğunlukla geçerli meslekler edinmekten ve çevre edinmekten alıkonmaktadır. Bugün erken yaşta çalışma yaşamına giren erkek çocuklarının en önemli avantajlarından biri, iş çevresiyle kurduklarıilişkilerdir. Bu onlara, örgün eğitimden gelenlere oranla, iş bulma kolaylıklarıve işveren-usta seçme özgürlüğü vermektedir. Kurulan bu ilişkiler, bir ömür boyu sürdürülebilecek biçimde kurulmaktadır.

Buna karşın, çalışma şansına kavuşan kızlar için, bir ömür boyu ilişkiden, çevresel ilişkiler sözetmek olasıdeğildir. Herşeyden önce, geleneksel davranış örgüsü onu işyerinde de bırakmamakta; sıkıdisiplin ve taşıt servisi yoluyla, sosyal izolasyon sürdürülmeye çalışılmaktadır.

Çocukların çalışmalarına aile büyüklerince karar verilirken, genellikle, görüşlerine başvurulmamıştır(Kızlarda %85 ; erkeklerde % 67). Kızlar ve erkeklerin arasında istatistiksel yönden önemli fark vardır (Ki kare=6,16 p=0,0131). “İş”e başlatma ya da seçilen iş, çocuklar tarafından “isteklerine uygun” bulunurken, cinsiyet yönünden farklılığa rastlanmamıştır (Tablo 1). İsteğine uygun davranılmayan kızların oranı, % 18’dir.

TABLO 1
ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN (14-16 YAŞ) İLK İŞLERİNİN
İSTEKLERİNE UYGUNLUĞUNUN
CİNSLERE GÖRE DAĞILIMI

İşin isteğine uygunluğu Kız Erkek Toplam
Uygun 84 (%82) 71(% 85) 155(%83)
Uygun değil 19 (%18) 13(%15) 32(%17)
Genel Toplam 103 84 187

(Ki kare= 0,12 p=0,73 önemsiz)

Ancak çocukların isteklerine uygun işe yerleştirilip yerleştirilmedikleri, onların kökenleri yönünden araştırıldığında istatistiksel yönden önemli sonuçlar çıkmaktadır (Tablo 2). Kent kökenli çocukların işe yerleştirilmelerinde, her ne kadar görüşleri alınmamış da olsa, iş seçimleri, göreceli olarak onların isteklerine uygun gerçekleşmiştir. Ancak aynıolgu, kırsal kökenli çocuklar için aynıölçüde geçerli değildir.

TABLO 2
ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN İLK İŞLERİNİN
İSTEKLERİNE UYGUNLUĞUNUN KÖKENLERİNE GÖRE DAĞILIMI

İşin isteğine uygunluğu Kır Kent Toplam
Uygun 66(% 75) 72(% 89) 138
Uygun değil 22(% 25) 9 (%11) 31
Genel Toplam 88 81 169

(Ki kare= 4,54 p=0,0330 önemli)

Çocukların “iş”le barışık olduklarının bir diğer göstergesi, ya da istemlerine uygun işe yerleştirildiklerine doğrulayan bir başka gösterge de, “Sana iş bulduk” dendiğindeki duygularıdır. Tablo 3 ‘te görüldüğü gibi çocukların %85’ıbu noktada “sevinç, kıvanç” duyduklarından söz etmektedir. Kızların %21’ı, erkeklerin % 8’ı“üzüntü veya ürküntü” duymuştur. Aradaki fark istatistiksel yönden anlamlıdır.

TABLO 3
ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN İLK İŞ BULUNDUĞUNDAKİ
DUYGULANIMLARININ CİNSLERE GÖRE DAĞILIMI

Duygulanım Kız Erkek Toplam
Sevinç, kıvanç 71 (%79) 77(% 92) 148(%85)
Üzüntü, ürküntü 19 (%21) 7(% 8) 26(%15)
Genel Toplam 90 84 174

(Ki kare= 4,62 p=0,0316 önemli)

Çocukları“iş”le barışık olmaya; “çocukluklarınıyaşama, oynama” çağındayken, gönüllü olarak çalışma yaşamına iten etmenlerin irdelenmesi, çocukların çalışma yaşamından uzaklaştırılmasında da anahtar olgulardan biridir. Bunu ortaya koymak için, çocukların ve ailelerinin bu konudaki gerekçeleri soruşturulmuştur.

TABLO 4
ÇOCUKLARIN ÇALIŞMA NEDENLERİ KONUSUNDA
AİLENİN YAKLAŞIMI

Çalışma Nedeni Kız Erkek Toplam

Adana, 11 Mayıs 2001

Aileye ekonomik katkı 48 (%54) 15(%18) 63

1.KOBİ’LER VE İŞYERİ ORTAK SAĞLIK BİRİMİ

Meslek öğrenmek 41 (%46) 67(%82) 108
Toplam 89 82 171

*(Önde gelen iki nedenin, tüm çalışma nedenleri içindeki payı: 94)
(Ki kare= 43,19 p=0,000001 çok önemli)

Çocukların edindiği izlenimlere göre, ailelerinin onlarıçalışma yaşamına iten (ya da çeken) temel iki neden konusundaki görüşleri, göre, “ailenin onların ekonomik katkısına gereksinme duyması” ve “meslek öğrenme”lerinin istenmesidir. Bu iki temel gerekçenin, tüm nedenler içindeki payı% 94’dir. Bu iki temel neden, cinsiyet değişkeninden önemli ölçüde etkilenmektedir. Tablo 4’ten de görüldüğü gibi, kAdana, 11 Mayıs 2001

1.KOBİ’LER VE İŞYERİ ORTAK SAĞLIK BİRİMİızların çalışmaya başlamalarında “ekonomik katkı” önde gelen bir rol oynamaktadır. Buna karşın, erkeklerin çalışma yaşamına atılmasında meslek öğrenme kaygısıçok baskındır ; onlardan yaşam boyu Adana, 11 Mayıs 2001

1.KOBİ’LER VE İŞYERİ ORTAK SAĞLIK BİRİMİyapacaklarıbir işi öğrenmeleri beklenmektedir. Bu öyle bir meslek öğrenmedir ki, örgün eğitim eyleminden farklıolarak, iş bulabilme güvencesini de beraberinde taşımaktadır. Çünkü iş çevresinin tanınması, kurulan arkadaşlık ilişkileri, yeni ve daha “istenen” işler bulunabilmesini kolaylaştırmaktadır. Bu erkeklerin daha sık iş değiştirmelerini de açıklamaktadır (%55). Buna karşın kızlar, %77 oranla iş değiştirmemektedir. Aradaki fark istatistiksel yönden çok anlamlıdır (Ki kare = 11,87 p=0,00057).

Özenle seçilen işyerlerinde, kızların iş değiştirme oranlarıdüşüktür. Çalışmaya başlamalarında ekonomik motifin ağırlıklıyer tuttuğu düşünüldüğünde, daha yüksek ücret verebilecek bir başka işverene yönelmemeleri düşündürücüdür. Burada egemen motifin ailece iyi bilinen ve güvenilen işverenin yanında kızın “namus” vb nedenlerle güvenlik altında tutulmasıdır. Ancak özellikle kötü davranışlar ve olumsuz çalışma koşullarıkarşısında, bu güvenli ilişkinin sürdürülmeye çalışması, zararıarttırmaktadır. Aynıdirenç, erkekAdana, 11 Mayıs 2001

1.KOBİ’LER VE İŞYERİ ORTAK SAĞLIK BİRİMİ çocuklarıiçin gösterilmemektedir.

Bu bulgular Tablo 5’te görüldüğü gibi, çocukların istemleri” ile uyum göstermektedir. Ancak ailelerin, kız ve erkek çocukların çalışma nedenleri konusundaki görüşleri, çok daha baskın bir biçimde cinsiyet ayırımcılığınıvurgulamaktadır.

TABLO 5
ÇOCUKLARIN ÇALIŞMA NEDENLERİNİN
CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI

Çalışma Nedeni Kız Erkek Toplam
Aileye ekonomik katkı 48(%54) 15(%18) 63(%37)
Meslek öğrenmek 41(%46)Adana, 11 Mayıs 2001 67(%82) 1.KOBİ’LER VE İŞYERİ ORTAK SAĞLIK BİRİMİ ) 108(%63)
Toplam 89 82 171

* (Önde gelen iki nedenin, “tüm” çalışma nedenleri içindeki payı: % 80)
(Ki kare= 21,72 p=0,000028 çok önemli)

Çocukların çalışma yaşamındaki güçlüklere katlanmaları, küçücük yaşta, büyüklerin dünyasında ayakta durabilmek için çeşitli savunma mekanizmalarıgeliştirmeleri boşuna değildir. Bu savunma mekanizmalarından biri, erken yaşta sigara içmeye başlamadır. Madde bağımlılığının ilk adımıolan sigaraya 15 yaşına kadar başladığınısöyleyen çocukların oranı, %39’dur.6 Çocuklar, geleceklerini güvence altına alabilmek için çabalamaktadırlar. Bu onların gelecek beklentilerinde de kendisini ele vermektedir (Tablo 6). Çocukların en egemen beklentilerinden biri, ileride “kendi işini kurma”dır. Bu düş, cinsler arasında ayırım göstermektedir. Erkeklerin % 88’ıkendi işini kurmak isterken; aynıdüşü paylaşan kızların oranı% 23’tür.

TABLO 6
ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN GELECEK BEKLENTİLERİNDEN
“Kendi İşyerini Kurma” DÜŞÜNÜN CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI

Gelecek Beklentisi Kız Erkek Toplam
“Kendi işimi kuracağım” 20(%23) 98(%88) 118
Diğerleri 66(%77)Adana, 11 Mayıs 2001 14(%13) 1.KOBİ’LER VE İŞYERİ ORTAK SAĞLIK BİRİMİ 80
Genel Toplam 86 112 198

(Ki kare = 80,74 p= 0,00001 çok önemli)

Ancak üzerinde titizlikle durulmasıgereken Adana, 11 Mayıs 2001

1.KOBİ’LER VE İŞYERİ ORTAK SAĞLIK BİRİMİn önemli bir olgu, bu düşün yaşlara göre dağılımıyapıldığında ortaya çıkmaktadır. 14 yaşındakilerde %9 gibi çok düşük bir düzeyde olan “kendi işini kurma” isteminin, 15-16 yaşlarda yükselmeye başlamış olmasıdır (Tablo 7). Bu yükseliş istatistiksel yönden de anlam taşımaktadır.

TABLO 7
ÇALIŞAN KIZLARIN İLERİDE KENDİ İŞİNİ KURMA BEKLENTİSİNİN
YAŞA GÖRE DAĞILIMI

Kendi işini kurma beklentisi 14 yaş 15-16 yaş Toplam
… beklentisi olan 4(% 9) 16(%39) 20(%23)
… beklentisi olmayan 41(%91) 25(%61) 66(%77)
Genel Toplam 45 41 86

(Gelecek beklentisi olarak önde gelen bu nedenin, tüm çalışma nedenleri içindeki payı:
% 24 ) * (Fisher’s p=0,000969 çok önemli)

Aynı dönemde dikkat çeken bir başka olgu da, kızlarda “ev hanımı” olma beklentisindeki artıştır. İstatistiksel yönden anlamlıolan bu farkın üzerinde de özellikle durulmalıdır. Kızların “evlenince işi bırakma eğilimleri” de üzerinde durulmasıgereken bir olgudur. Onlara toplumca telkin edilen “çeyiz için çalıştığı”, “evlenince evinin hanımıolmasıgerektiği”dir. Çalışma yaşamının çarkları, bu düşüncede olmayanlarıda bu noktaya getirecek tarzda işlemektedir.

Küçük “kız”lar için “işi işkenceye çeviren” ve “çalışmaktan caydıran” koşullar irdelenmelidir. Bunların başında, çalışma yaşamında zenginleştirici bir psikolojik yaklaşım yerine katıdisiplinin yeğ tutulmasıdır. Bir diğeri yaş ilerledikçe artan ve evlenmek istediği gençlerce de vurgulanan, geleneksel “çalışmaktan alıkoyucu” yaklaşımdır. Bir başka önemli etmen, çalışma koşullarının ağırlığıve sağlıksızlığının yanında, kızlara yönelik cinsel taciz olgularının varlığıdır. “İşyerinden atılabileceği” ya da “ailesi tarafından çekilebileceği” kaygılarıyla gizlenen ve böylece de gittikçe derinleşen bu işkence, çalışmayıbir yaşam boyu sürdürmenin olanaksızlığınıküçük kıza düşündürmektedir. Kız çocuğunu çalışma yaşamından uzaklaştıran etmenlerden bir başkasıda, aldığıücretin bölüşümü ile ilgilidir. Ücretinin hepsini eve vermek zorunda kalan kız bir gerçeğin daha ayırdına varmaktadır: Bugün babasına ve yarın kocasına. Çileli çalışma yaşamının kendine getirmesini beklediği, “ekonomik özgürlüğe” hiç bir zaman ulaşamayacağı kaygısına kapılmaktadır.

TABLO 8
ÇALIŞAN KIZLARIN EVLENİNCE İŞTEN AYRILIP “EV HANIMI” OLMA
BEKLENTİLERİ YAŞA GÖRE DAĞILIMI

Ev hanımı olma beklentisi 14 yaş 15-16 yaş Toplam
… beklentisi olan 11(%24) 20(%49) 31(%36)
… beklentisi olmayan 34(%76) 21(%51) 55(%64)
Genel Toplam 45 41 86

* (Gelecek beklentisi olarak önde gelen bu nedenin, tüm çalışma nedenleri içindeki payı: % 36 – Ki kare= 4,51 p=0,0038 önemli)

Bu etmenler arasında katıdisiplin ve insancıl olmayan yaklaşımlar önemli bir yer tutmaktadır. Kız, “ev”in dört duvarından kurtulayım derken; “işyeri”nin dört duvarıile sınırlanmaktadır. Yine kızlar için çekilmez-katlanılmaz bir olgu olan cinsel taciz (ve bunu söyleyememe) çok önemli bir baskıögesidir.

Çocukların, işe yönelik güdülerini (motivasyonlarını) kıran bir başka öge de aldıklarıparanın tümünü, ailelerine aktarmak zorunda kalmalarıdır. Her ne kadar yaşlarıilerledikçe bu konuda göreceli “hak”lar kazanabilmektedirler; ama çalışarak elde ettikleri ücretlerinin bölüşümü yönünden erkek-kız çocuklar arasında anlamlıfarklar bulunmaktadır. Elde ettiği gelirin tümünü ailesine bırakan kızların oranı%51 iken; erkek çocukların oranı%30’dur. Tam bunun tersi, elde ettiği gelirden hiç eve vermeyen ya da gerektikçe verenlerin oranıkızlarda %18, erkeklerde %21 olup, fark istatistiksel olarak önemsizdir.

TABLO 9
ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN (14-15 YAŞ) ALDIKLARI ÜCRETLERDEN
EVE AKTARDIKLARININ CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI

Eve aktarılan bölüm Kız Erkek Toplam
Hepsi 45(%51) 24(%30) 69(%41)
Diğer 43(%49) 57(%70) 100(%59)
Genel Toplam 88 81 169

(Ki kare = 7,21 p= 0,00725 önemli)

*

Çalışan Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi İçin Müdahale Stratejileri

Önümüze getirilen tablo, toplumun çocuk çalışmasına müdahalesinde 3 farklıstratejinin uygulanmasına olanak vermektedir. Bunlar :

  1. Kısa erimli stratejiler :
    1. Çalışma yaşamına “gönülsüz” katılan çocukların, ivedilikle, çalışma yaşamından uzaklaştırılmasıiçin uygun koşullar yaratılmalıdır.
    2. Çalışma yaşamına “gönüllü” olarak katılan çocukların, “bedensel, ruhsal ve sosyal” sağlıklarının bozulmamasıiçin, uygun örgütlenmeler ivedilikle çocuklara ulaştırılmalıve çalışma ortamıolumlu hale getirilmelidir.
  2. Uzun erimli stratejiler :
    1. Çalışma yaşamına erken yaşta katılımıbir kurtuluş olarak görmelerinin önüne geçebilmek için, ekonomik ve sosyal politikalar geliştirilmelidir.

*


Kısa Erimde Çalışan ÇocuklarıÇalışma Yaşamında Korumak İçin Yapılması Gerekenler :

Bu Yoksullukla savaş programının geliştirilmesi, sosyal güvenliğin “herkese ve yeterli” düzeyde sağlanmasıve insana verilen değerin yükseltilmesi, çocukların da 1924’ten beri uluslararasısözleşmelerle kazandıklarıhaklarıyaşama geçirebilmeleri için elverişli bir ortam yaratacaktır. Bunun için savaşmak herkesin görevidir.

Ama bugün “çaresizlikten” çalışmakta olan çocukların sorunlarıbekleyemez. Uzun erimli olarak nitelenen bu programlar sonuçlarınıverene değin, bugünün çalışan çocukları, zorlu bir yaşam ve yıpranan bir vücut ile artık yetişkin olmuşlardır.

O halde çalışan çocuklara yönelik “kısa erimli” olarak nitelenen ve ivedi sonuçlar getiren müdahale programlarının da uygulamaya konulmasıgerekmektedir. Bu programların ortaya konulmasında, model çalışmalar çıkarılmasında, toplum örgütlerine (hükümet – dışıkuruluşlara) önemli görevler düşmektedir.

Fişek Enstitüsü, kuruluş hazırlıklarının başladığı1982 yılından beri, çocuk çalıştıran küçük işyerleri ile yakın ilişkiler içerisine girmiş; kendi kendine yeten ve karşılıklıgüvene dayanan bir “toplum hekimliği deneyimi” ve “bir model” ortaya koymuştur.

Fişek Modeli, toplumsal içerikli önlemlerin yaşama geçirilmesinde, işçi sağlığıiş güvenliği önlemlerini öncelikli hedef olarak seçmiştir. Bir süreç içinde, oluşturulan hizmet birimlerinin sosyal politika birimine dönüştürülmesi amaçlanmaktadır.

Fişek Modeli, Türkiye için, “ilk”leri getirdiği gibi, dünya için de “ilk”ler ve “özgünlükler” taşımaktadır.7 Ülkemizde, küçük işyerlerine sağlık hizmeti sunumu amacıyla tek bir odak çevresinde toparlama ve yürüyen klinikler (mobil ünit) aracılığıyla, hizmetin işyerine kadar ulaştırılmasıiçin ilk girişim, Fişek Enstitüsü’nden gelmiştir. Bugün Ankara, İstanbul, İzmir ve Denizli’de bu model uygulanmakta ve işveren katkılarıyla sürdürülebilirliğini sağlamaktadır.

Fişek Modeli’ni, dünyadaki örneklerinden ayıran karakteristikler şunlardır:

  1. Çocuk ve genç vurgusu,
  2. Kadın kimliği vurgusu,
  3. İşçi sağlığıiş güvenliğinin ayrılmazlığıvurgusu,
  4. Sosyal boyut vurgusu,
  5. Sürekli devinim göstermesi ve toplumsal katılımısağlaması,
  6. Kaynak sorununun aşılmasında işveren katkısına dayanması,
  7. Modelin yaygınlaştırılmasıve bir odak çevresinde örgütlenmesi.

Ulaşılan noktada, “modelin yaygınlaştırılmasıve ülke düzeyinde bir odağa duyulan gereksinme”, Fişek Enstitüsü’nün bir uzmanlık kuruluşu olan “Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı”nın kurulmasınıgetirmiştir. Çalışan çocuklar için vakıf modeli, toplum katılımınıdaha da arttıran ve uygulamada yeni ufuklar açmaktadır.

Bu ufuklardan biri, Denizli’de yürütülmekte olan, “Çalışan Kızlara Yönelik Çalışma”lar ile kadın hareketi arasında köprü kurulmasıdır.

Gerek öncelikli stratejilerin belirlenmesinde ve gerekse uygulanmasında, çalışan çocuğun cinsiyeti önemli bir etmendir. Çünkü, çalışan çocuğun cinsiyeti, hem geleneksel rol dağıtımının bir uzantısıolmakta; hem de geleceğini yakından etkilemektedir.

*

Çalışan Çocuklar İçin Yürütülen İvedi Müdahale Programlarında Kız Çalışanlara Özgü
FarklıYaklaşımlar Nelerdir ?

İlk sosyal politika önlemlerinin ortaya çıktığı19.yüzyılın ilk yıllarında, çalışan çocuklara öncelik verilmişti. Bunun hemen ardından çalışan kadınların korunmasıgündeme gelmiştir. Bugüne değin, gerek çalışan çocuklar ve gerekse çalışan kadınlar için sayısız sözleşme ve bildirge yayınlanmıştır.

Bugün çalışan kadınlar üzerindeki bu koruyucu şemsiyenin varlığıtartışılsa da, kadınların çalışmasıtartışılmaz bir uygarlık ve sosyalleşme göstergesidir. Kadının çalışma yaşamında tutulmasıve kariyer yapmasının üç önemli sonucu şudur:

  1. Kadının toplumsal konumunun yükseltilmesi,
  2. Evlenme yaşının gecikmesi ya da çalışma yaşamından uzak kalmamak için çocuk sayısının düşük tutulması,
  3. Yukarıdaki iki etmene ek olarak çocuk emeğine gereksinmenin kalkmasına bağlıolarak çocuk emeğinin sunulmaktan vazgeçilmesi.

Kadının çalışma yaşamında ayakta durmasınısağlayacak olan tek araç “meslek eğitimi” değildir. “Kendi bedenini tanıma”, “kadın olma bilincinin yükseltilmesi”, “kadın dayanışması”, “yasal düzenlemeler”, “üreme sağlığı” vb konularda da eğitim gereklidir. Bunu sağlamak için en uygun yaşlar, küçük yaşlardır.

Ailelerin ve geleneksel beklentilerin tersine, kızlar, içinde bulunduklarıçemberi kırmak; evliliği geciktirmek ve meslek edinmek istemektedirler. Çoğunlukla da bunun için olanak bulamamakta ve evlendikten sonra “eve çekilmek” zorunda kalmaktadırlar.

Ancak bu çekilmede, yalnızca “meslek” edinememiş olmak değil; bilinçsizlik ve örgütsüzlük de etkili olmaktadır. Fişek Enstitüsü olarak, Denizli’de yürüttüğümüz çalışmalarda, çalışan kızların, “istemleri doğrultusunda”, farklımeslek seçenekleri ile tanışmalarınıve girişimciliklerini geliştirmeyi deniyoruz.

Küçük-kız ve genç-kızlara yönelik, “girişimciliklerini geliştirme” programının mutlaka “kadının insan hakları” boyutunu içermesi ve işlemesi gereklidir. Buna ek olarak bu program, kızların evlendikten sonra da çalışma kariyerini sürdürmelerini özendirmelidir.

*

Vefa Borcu

Yaşıtları, onların ödedikleri vergilerde yapılan okullarda okurken, parklarda oynarken; çalışan çocuklar, çocukluklarınıyaşama fırsatınıyakalayamıyorlar. Toplumun bu adaletsizliği gidermesi gerek; çalışan çocuklara olan vefa borcunu ödemesi gerek.

Bunun için, biz size Fişek Modeli’ni öneriyoruz.

İlk Yayın : “Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi : Kız ve Erkek Çocuk Emeği Arasındaki Farklar” – III.Ulusal Nüfus Bilim Konferansı, 2-5 Aralık 1997 Ankara.


 

2:Bu bildiride kullanılan veriler Fişek Enstitüsü tarafından Denizli’de 1996 sonbaharında yürütülen çalışmalar (halen devam etmektedir) sırasında uygulanan anketlerden yararlanılarak elde edilmiştir. Bu konuyla ilgili olarak evren olarak “Çıraklık Eğitimi Merkezi”ne devam eden çocuklar alınmış; hepsiyle görüşülmüş ve sağlık muayeneleri yapılmıştır. Daha sonra eldeki anket formlarından kız çıraklarla aynı yaş ve aynı kökendeki (kırsal, kentsel) erkek çıraklar sistematik örneklem alınarak seçilmiştir.

3:DİE : Çocuk İşgücü 1994 – T.C.Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayını , Yayın No.1997

4: “Fişek A.G.: Special Risk Factors on Children at Work – WHO tarafından desteklenen araştırma (Yayınlanmamış Rapor) – 1985.

5: Fişek A.G.: Çocuk İşçilerin Mediko Sosyal Sorunları – MEAWARDS tarafından desteklenen araştırma (Verileri çeşitli dergilerde makale olarak yayınlanmıştır. Örneğin: “Çalışma Yaşamı ve Çocuk” – 2.İşçi Sağlığı Kongre Kitabı (4-7 Nisan 1988) , Türk Tabipleri Birliği Yayını 1991).

6 Baytemür M.,Koçak A.,Fişek A.G. :13-15 Yaş Diliminde Sigara İçmeyi Etkileyen Etmenler Üzerine Bir Araştırma – Çalışma Ortamı Dergisi, Mayıs-Hazıran 1994 Sayı:14 s.33.

7: Fişek A.G.: Küçük Sanayi Sitelerinde İşçi Sağlığı İş Güvenliği Birimi- Fişek Modeli – Çalışma Ortamı Dergisi, Eylül Ekim 1995 Sayı 22 s.7