Çalışma Koşullarının Çalışan Çocuklara Getirdiği Yük

Milli Prodüktivite Merkezi’nce düzenlenen 6.Ergonomi Kongresi’ne sunulan bildiri (27-29 MAYIS 1998).

ÖZET

Çocukların çalıştırılması bir çok yönlerden ülkenin geleceğine ipotek koymaktadır. Niteliksiz ve yeni teknolojik gelişmeler uyum sağlama yetersizliği olan emek ögelerinin artışının yanında; çağdaş işletme anlayışından yoksun küçük işletmelerin yaygınlaşması da, ülke profilini etkilemektedir. Çıraklıktan yetişen, bütün düşü, “kendi işyerini kurup” “tekbaşına” çalışmak olan onbinlerce çocuk –yalnızca 3 yıllık Çıraklık Eğitimi Merkezlerine kaydolan çocuk sayısı 210.000’dir– yarın ekonomik ve siyasal bir güç olarak karar mekanizmalarını etkileyecektir.

Çocuklar daha çok küçük işyerlerinde, kötü çalışma koşullarında, uzun çalışma sürelerinde ve yetersiz denetlenen ortamlarda çalıştırılmaktadırlar. Bildiride, bu konudaki araştırma bulguları da sunulacaktır. Bu olumsuz çalışma ortamı, aynı zamanda işletmeleri, verimli çalışmaktan, üretimlerini kesintisiz ve arttırarak sürdürmekten de alıkoymaktadır. İş kazaları ve hastalıklar, yetersiz sağlık hizmetleriyle birleştiğinde, işgünü kayıplarını arttırmaktadır. İşveren, bu ekonomik tabloda kara geçmenin yolunu, “ucuz” ve “boynu bükük” emeğe yani çocuk işçiliğe yönelmekte bulmaktadır.

Bildirimizde, çocuk yaşta geçirilen iş kazaları konusu üzerinde durulacak ve bunlara ilişkin istatistiksel veriler sunulacaktır. Geçirilen kazalar, korku dolu izlenimlerin çocukların psikolojik yapılarında bırakacağı olumsuz izlenimler bir yana; kalıcı sakatlıklar ve ölümler de çalışma koşullarının çalışan çocuklar üzerinde meydana getirdiği önemli yüklerdir.

Çalışan çocuk sorununa getirilmesi gereken çözümler, kısa ve uzun erimli olmak üzere iki kümede toplanabilir. Uzun erimli çözüm, çocukların çalışma yaşamına erken yaşta girmemelerinin sağlanmasıdır. Bu zorla değil, gönüllülük ilkesini harekete geçirerek, çocukların çaresizliklerini ve yoksulluklarını yokederek sağlanmalıdır. Aynı şekilde ekonominin kayıtdışılıktan kurtarılması, “ucuz-niteliksiz-boynu bükük” emekten medet ummayacak biçimde dönüştürülmesiyle; sosyal politikalar güdülmesiyle sağlanabilecektir.

Kısa erimde ise, özellikle küçük – orta ölçekli işyerlerinden başlayarak, çalışma koşullarının düzeltilmesi, çalışma sürelerinin denetlenmesi, işyeri sağlık ve güvenlik hizmetlerinin geliştirilmesiyle çalışan çocukların sorunları hafifletilmelidir. Bildiride, bu konuda yapılan girişimler ve geliştirilen model çalışma (Fişek Modeli) da tanıtılacaktır.

GİRİŞ

Çocukların erken yaşta çalışma yaşamına girmeleri, her zaman onların üzerinde bir yük yaratmıştır. Hiçkuşkusuz bu yükün cinsi ve ağırlığı, toplumdan topluma ve dönemden döneme farklılık göstermiştir.

Ama özellikle Büyük Sanayi Devrimi döneminde, çocukların korumasızca ve vahşice çalıştırılmaları; onların üzerindeki yük hiç düşünülmeden, bugünkü uygarlığın temellerine çocukların emek vermesi unutulur gibi değildir.

Bugün dünyada, çocuk emeği çevresinde oluşan duyarlılık da zaten, geçmişin unutulmamasından kaynaklanıyor. Ama gelişmiş ülkelerin de bugünkü “refah”larını, “çocuk emeği”ne borçlu olduklarını unutmamaları gereklidir. Bu bir vefa borcudur.

Gelişmiş ülkeler, bu kez, gelişmekte olan ülkelerdeki “emek” ögelerinden yararlanarak, uygarlıklarını (ya da refahlarını) yükseltiyorlar. Bu emek ögeleri arasında, çocuk emeğinin yine gözardı edilemez bir yer tuttuğu gözlenmektedir. Bu da gelişmekte olan ülkelerin çocukların sırtına büyük bir yük bindirmektedir.

Çocukların sırtından yükleri almanın ilk adımı, bu yükleri tanımlamaktan ve azaltmanın koşullarını oluşturmaktan geçmektedir.

1
MAKRO GÖSTERGELER

1.1. Ülkemizde Çocukların Çalıştırılmasına İlişkin Genel Görünüm

Küçük ve orta ölçekli işletmeler, en çok çocuk çalıştıran işyerleridir. Bunların özelliklerinin başında sermaye ve nitelikli insangücü yetersizlikleri gelmektedir. Ayrıca bu işyerleri, teknolojik yönden de eskiye bağımlı ve daha çok hüner gerektiren üretime yönelen işyerleridir. Ucuz, sınırlı nitelikli ve yeni teknolojik gelişmelere uyum sağlama yetersizliği olan emek ögelerinin artışının yanında; çağdaş işletme anlayışından yoksun küçük işletmelerin yaygınlaşması da, ülke profilini etkilemektedir.

Çalışan çocuk sorunu, yalnızca “işverenlerin ucuz emek gereksinmesi”ne bağlanamayacak kadar çok boyutlu bir sorundur. Gelişmekte olan ülkelerin, yoksulluk sorunu, eğitim ve sosyal güvenlik sistemlerindeki yetersizlikler ile çocukların boş zaman etkinlikleriyle yönlendirilme olanaklarının hiç bulunmaması, bu sorunun önde gelen nedenlerindendir.

Çocuk emeğinin ivedilikle sona erdirilmesinin olanaksızlığı ve çocukların hızla büyümeleri; uzun erimli çabanın yanında, kısa erimli müdahale programlarını da kaçınılmaz kılmaktadır.

Bu çocukların sektörlere ve cinsiyetlerine göre dağılımları farklılıklar göstermektedir. 6-19 yaş dilimindeki çocuklar-gençler 2 ana grupta ve bazı alt gruplarda toplanabilir:

  1. Okuyan Çocuklar
    • Yalnızca okula gidenler
    • Okul dışı zamanlarda çalışanlar
      • Her gün okuldan çıktıktan sonra çalışan
      • Yalnızca yaz tatillerinde çalışanlar
  2. Çalışan Çocuklar.

Türkiye’de DİE Hane Halkı İşgücü Anketi verilerine göre, 15 yaşın altında 1.073.000 çocuk ; 20 yaşın altında 4.118.000 genç işçi bulunmaktadır.1

Bu çocuklar farklı karakteristikler göstermektedirler. Bu giderek onların dünyalarını farklılaştırmakta ve aralarını açmaktadır. Farklı gündemler, farklı gelecek beklentileri ve iletişimsizlik… Bu yalnızca çocukların kendi aralarında değil, ama ileride birer yurttaş olarak da ülke insanları arasında sorunlara yol açmaktadır.

Çocukların erken yaşta çalışma yaşamına girmesi insan haklarına aykırıdır. Onların da, bir çok yaşıtı gibi, daha çok öğrenmeye, daha çok oynamaya ve kendini geliştirmeye hakkı vardır. Takımlar kurarak, takım-oyunları oynayarak, ortaklaşa yaşamının ve dayanışmanın tadına varmalıdır. Haklarını öğrenmeli ve bunları yaşama geçirmek için yaşıtlarıyla biraraya gelme alışkanlığını kazanmalıdır.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, bir grup çocuğu bu güzelliklere erişmekten alıkoyan en temel iki etmen, yoksulluk ve sosyal güvence yetersizlikleridir. Bugününden ve yarınından emin olamayan aile (ve/veya çocuk), toplumsal mekanizmalardan umudunu keserek, kendi başının çaresine bakmaya kalkmaktadır.

Bu hem pahalı ve hem de yıpratıcı bir yoldur.

1.2. Ülkenin Geleceğine İpotek : Daha Çok İşyeri, Daha Az İşbirliği

Yapılan araştırmalar ülkemizdeki işyerlerinin, %98,4’ünün küçük işyerleri olduğu ve çocukların da büyük bölümünün bu işyerlerinde çalıştıklarını ortaya koymaktadır. Geleneksel usta-kalfa-çırak ilişkisi, günün koşullarına uyarak, işveren-işçi ilişkisine dönüşmüşse de, edilgen biçimde ya da 210.000 çocuk işçi çıraklık eğitimi kapsamında meslek öğrenmek amaçlanmaktadır. Bu amaç çalışan erkek çocuklarında, çalışma yaşamına yönelmede egemen bir rol oynarken, kızlar için önem taşımamaktadır.

Bunun doğal uzantısı olarak, çalışan erkek çocuklarının %88’i; çalışan kız çocuklarının %23’ü büyüdüklerinde “kendi işyerlerini” kurmak istemektedirler.

Yine aynı çocukların benzemek istedikleri kişiler ile özellikleri, arkadaşlık ilişkileri, boş zamanlarını değerlendirme biçimleri incelendiğinde; ben-merkezci bir bakış açısının egemen olduğu ve dayanışma + paylaşma duygularının yeterince gelişmediği gözlenmektedir.

Bütün bunlar, ülkenin geleceği için ciddi tehlikelerdir. Çünkü, bu tanımlanan koşullarda, işbirliği kuramayan ve birlikte belirli bir hedefe yürüme bilincinden yoksun “küçük ölçekli işletmeler”in çoğunluğunu oluşturduğu ekonomik yapının ve dolayısıyla bundan etkilenen siyasal yapının oluşması kaçınılmazdır.

TABLO 1 – YAŞ DİLİMLERİNE GÖRE ÇOCUK ÇALIŞMASI

İşgücü (İşgücüne Katılım Oranı) TOPLAM ERKEK KADIN
6-11 332.000 (% 4.2) 184.000 (% 4.5) 148.000 (% 3.8)
12-14 741.000 (%19.0) 468.000 (%23.1) 273.000 (%14.5)
15-19 3.045.000 (%43.1) 1.879.000(%54.2) 1.166.000 (%32.4)
20-24 2.727.000 (%58.1) 1.736.000(%85.0) 980.000 (%37.4)

1.3. Ülkenin Toplumsal Profiline Fırça Darbesi : Daha Az İnsan Hakları

Öte yandan “daha çok işyeri, daha az işbirliği – dayanışma” ; aynı zamanda “ daha az insan hakları” anlamına gelmektedir. Artan sayıdaki küçük işyeri, hem işverenlerin güçsüzlüğünü ve hem de çalıştırdıkları işçilerin yaşama-çalışma koşullarının yetersizliğini getirmektedir.

Çünkü, küçük ölçekli işletmelerde, yaşama verilen değerin bileşik göstergesi2 , göreceli olarak daha düşüktür. Bu göstergenin öğelerine tek tek bakalım:

  1. Sağlık hakkı
  2. Aydınlanma hakkı (eğitim)
  3. Çalışma hakkı ve işsizlikle mücadele
  4. İnsanca gelir düzeyi
  5. Hak arama ve örgütlenme hakkı
  6. Sosyal güvence (ve iş güvencesi).

Bu göstergeler tek tek irdelendiğinde ve küçük-orta-büyük ölçekli işletmelerde gerçekleşme oranları düşünüldüğünde, “küçük” ve “tek-başına” işletmelerin, çalışanlarının yaşama düzeylerini neden yeterince yükseltemediği kolayca görülebilecektir.

2
MİKRO GÖSTERGELER

2.1. Sosyal Göstergeler

Çocukların, çalışma yaşamında karşı karşıya kaldıkları risklerin en önemlisi sosyal risklerdir. Onların, çalışma yaşamı gibi büyüklerin dünyasında, tek başına ayakta durmaya çalıştığı ve bunun için de hızla büyümeye çalıştığı bilinmektedir. Bu, onların çocukluklarını, işyerinin kapısında bırakmalarına ve yaşlarının gerektirdiği oyun, yaramazlık ve boş zaman gereksinmelerinin karşılanamamasına, gelişmelerinin zedelenmelerine yol açmaktadır.

Yaptığımız araştırmalar, çalışan çocukların çalışma sürelerinin, yetişkinler için yasal olarak belirlenen sürenin de üstünde olduğunu ortaya koymaktadır. Çocukların % 93,9 ‘u yasal günlük çalışma sınırının üstünde (7,5 saatten fazla) çalışmaktadırlar. Yasal haftalık çalışma süresini gözönüne alarak yapılan çalışmalar 15 yaş ve altındakilerin, 16 yaş ve üstündeki çocuklara oranla daha uzun süre işyerinde alıkonduklarını ortaya koymaktadır. 3

Çalışan çocukların, öğrenci yaşıtları karşısında uğradıkları adaletsizlik yanında, kendi aralarında da adaletsizliklere uğramaları olgusuna dikkat edilmelidir. Bu adaletsizlikler arasında, en önemlisi, kız ve erkek çalışan çocuklar arasındaki farklılıklardır. Yaptığımız araştırmalar, kızların ve erkeklerin erken yaşta çalışma yaşamına yönlendirilmesinde, özellikle ailelerinin geleneksel bakış açısından kaynaklanan bir fark olduğunu ortaya koymaktadır.4

Çocukları “iş”le barışık olmaya; “çocukluklarını yaşama, oynama” çağındayken, gönüllü olarak çalışma yaşamına iten etmenlerin irdelenmesi, çocukların çalışma yaşamından uzaklaştırılmasında da anahtar olgulardan biridir. Bunu ortaya koymak için, çocukların ve ailelerinin bu konudaki gerekçeleri soruşturulmuştur.

Aileleri, kızları ekonomik katkı sağlamak amacıyla çalışma yaşamına sürerken; erkek çocuklarının meslek eğitimi almaları amaçlanmaktadır (Tablo 2). Bu kızları, evlenince çalışma yaşamından ayıran geleneksel görüşün bir yansımasıdır. Ancak, çağın gerekleri ile bağdaşmayan bu yaklaşım, yıllar sonra çalışma yaşamına dönmek zorunda kalan kadının, sıfırdan ve güç koşullarda, yeniden çalışmaya başlamasına yol açmaktadır.

TABLO 2 – ÇOCUKLARIN ÇALIŞMA NEDENLERİ KONUSUNDA
AİLENİN YAKLAŞIMI

Çalışma Nedeni Kız Erkek Toplam
Aileye ekonomik katkı 48 (%54) 15(%18) 63(%37)
Meslek öğrenmek 41 (%46) 67(%82) 108(%63)
Toplam 89 82 171

*(Önde gelen iki nedenin, tüm çalışma nedenleri içindeki payı: 94)
(Ki kare= 43,19 p=0,000001 çok önemli)

Çalışma yaşamına giren çocukların, genellikle, görüşlerine başvurulmamıştır. Ancak, bunun sıklığı kızlarda %85 iken, erkeklerde % 67 ‘dir (Ki kare = 6,16 p=0,0131 önemli). Ancak, işin isteğine uygunluğu yönünden cinsler arasında fark yoktur. Çocukların %83’ü yerleştirildikleri işin, isteklerine uygun olduğunu söylemektedirler. Ama işe başlamaları söylendiğinde farklı duygulanımlar içindedirler. (Tablo 3)

TABLO 3 – ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN İLK İŞ BULUNDUĞUNDAKİ
DUYGULANIMLARININ CİNSLERE GÖRE DAĞILIMI

Duygulanım Kız Erkek Toplam
Sevinç, kıvanç 71 (%79) 77(% 92) 148(%85)
Üzüntü, ürküntü 19 (%21) 7(% 8) 26(%15)
Genel Toplam 90 84 174

(Ki kare= 4,62 p=0,0316 önemli)

Öte yandan çocukların, çalıştıkları ortamları sağlıklı kılabilmeleri için, işçi sağlığı iş güvenliği konusunda yeterli bilgi düzeyine de sahip olmaları gerekmektedir. Ancak yapılan çalışmaların, çocukların bu konudaki bilgi düzeylerinin de, en temel konularda bile, % 20’nin altında olduğunu ortaya koymaktadır.

2.2. İş Kazası Değerlendirmeleri

Çocukların, çalışma yaşamında uğradığı iş kazaları, onların çalışma koşullarının önemli göstergelerinden biridir. “Önlenebilir” olduğu halde, yeterli önlemlerin alınmamış olması dolayısıyla, bir yaşam boyu, iş kazalarının izini ruhunda ve/veya bedeninde taşımak zorunda kalması bir çocuk için hiç istenmeyen bir durumdur.

1996 verilerine göre, 14 yaşın altında 1.065 ; 19 yaşın altında 7.765 çocuk iş kazasına uğramıştır.5 Bunlardan 14 yaşın altında olanlardan 1996 yılında hiç “sürekli işgöremez” olmamış; buna karşın, 1995 yılında 11 ve 1994 yılında 29 “sürekli işgöremezlik” (tam malül) olgusuna rastlanmıştır. 15-19 yaş dilimindekiler için bu sayılar sırasıyla, 80,118 ve 238 ‘dir.

Son üç yılın iş kazasına bağlı ölüm olgularına baktığımızda, 14 yaşın altındakilerden yukarıdaki sırayla 3, 1, 4 ; 15-19 yaş diliminde ise, 38, 21, 45 ölüm olgusuyla karşılaşılmıştır.

Özetle, son üç yılda çalışan çocuklar (19 yaş altındakiler) toplam 21.249 iş kazasına uğramış; bunlar içerisinde 476 sürekli işgöremezlik ve 112 ölüm olgusuna rastlanmıştır. DİE verilerine göre, çalışan nüfus içindeki payı onbinde 1,4 ‘tür (DİE’nin gösterdiği tüm çalışan nüfusun sigortalanmadığını biliyoruz. Buna karşın, iş kazasına uğrayanlardan ağır olguların -yeni işe girmiş gibi-, hızla sigorta kapsamına sokulması da neredeyse olağan bir uygulama haline gelmiştir)

Bu çok ağır bir bireysel ve toplumsal yüktür.

2.3. Meslek Hastalıklarına İlişkin Bazı Göstergeler

Ne yazıkki, ülkemizde meslek hastalıklarının saptanması konusunda yeterince başarılı değiliz. Birçok hastalık, meslekle ilgisi kurulamadığı için, “genel” hastalık sınıflaması içinde kaybolup gitmektedir. Bu özellikle çalışan çocuklar için daha da doğrudur.

16 yaş altındakilerin SSK Hastanelerinde çocuk hastalıkları uzmanlarınca muayene ve tedavi edildiklerinde, “çalışmakta” olabilecekleri, hiç düşünülmemektedir. Onun için, ülke çapında sağlıklı veri elde etmek mümkün olmamaktadır. Burada, sizlere, 14-18 yaş arasında konfeksiyon sanayiinde çalışan ve iş gereği “gürültü” ile karşılaşan bir grup çocuktaki işitme kaybı olgularına ilişkin verilerimizi sunacağız 6.

TABLO 4 – ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN GÜRÜLTÜDEN ETKİLENME DÜZEYLERİNİN İŞ-ÖMRÜNE GÖRE DAĞILIMI

İşitme Kaybı 1 yıldan az 1 yıldan çok Toplam
Yok 4 3 7
İlk belirtiler 12 13 25
Var 4 23 27
Genel Toplam 20 39 59

Tablo 4’den de görüldüğü gibi, gürültülü ortamlarda çalışan çocukların, yarısına yakınında 18 yaşına kadar işitme kaybı çıkmıştır. Gürültüye bağlı işitme azalmasının ilk belirtileri ise, bir yıl çalışan çocukların yarıdan fazlasında saptanmıştır. “İlk belirtileri” de etkilenme olarak kabul ettiğimizde, çalışan çocukların 18 yaşına kadarki çalışmalarında, 9/10 ‘unun, işitme organları gürültüden etkilenmiştir.

Tozlu ortamlarda çalışan ya da kaynak dumanını soluyan, ağaç işlerinde vernik atan, dolayısıyla tiner ve boya damlacıklarına sunuk kalan çocukların da bedensel sağlıklarının etkilenmemesi olanaksızdır.

Gerçekten de, döküm, kaynak vb yanma ürünleriyle karşılaşan çocukların “polisiklik aromatik hidrokarbon”lara sunuk kalmaları dolayısıyla kromozomlarındaki hasarı araştıran bir çalışmada, istatistiksel yönden önemli ve çarpıcı bulgular elde edilmiştir.7

Sigara içmeyen iki grubun (sunuk kalanlar, kontrol grubu) karşılaştırmalı değerlendirmesinde, etkilenmenin göstergesi olarak, İdrarda 1-hidroksipiren (1-OHP) düzeyi; genotoksisitenin göstergesi olarak sister chromatid cell (SCE/cell) ve mikronükleus (MN) düzeylerinde önemli farklılıklar saptanmıştır (Kutu No.1).

KUTU No.1
POLİSİKLİK AROMATİK HİDROKARBONLARA
SUNUK KALAN ÇALIŞAN ÇOCUKLARDA
GÖSTERGELER

SUNUK (MARUZ) KALAN KONTROL
1-OHP düzeyi 1,27 + 0,19 5,10+ 0,64
SCE/cell 4,02 + 0,21 4,42+ 0,10
MN’li hücreler 1,60 + 0,05 1,84+ 0,04

Bütün bunlar çocukların yalnızca bedensel değil, ruhsal ve sosyal iyilik hallerini yitirdiklerini de ortaya koymaktadır.

2.4. Bir Kısır Döngü : Çalışma Koşulları Çocukları, Çocuklar Çalışma Koşullarını Olumsuz Etkiliyor

Yapılan yaygın gözlemler ve tarafımızdan gerçekleştirilen araştırma bulguları, işyerlerinin ölçeklerinin küçülmesiyle birlikte çalışma koşullarının da kötüleştiğini ortaya koymaktadır.

Verilerinden yararlandığımız araştırmada, Avrupa Konseyi İşçi Sağlığı İş Güvenliği Komisyonu tarafından geliştirilmiş olan listeden yararlanılarak geliştirdiğimiz 10 ölçüt, küçük işyerlerinde uygulanarak alınan başarı puanı (5 üzerinden), çeşitli değişkenlere göre değerlendirilmiştir.8

TABLO 5 – KÜÇÜK İŞYERLERİNİN İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ GÖSTERGESİNİN İŞYERİ BÜYÜKLÜKLERİNE GÖRE DAĞILIMI

İşyeri Büyüklüğü* 1-5 6-10 11-15 16-20 20+
Gösterge 2,347 2,498 2,630 2,625 2,795

*Çalıştırdığı işçi sayısı gözönüne alınmıştır.

Tablo 5’de görüldüğü gibi, işyerlerinin çalıştırdığı işçi sayısı düştükçe çalışma koşulları da kötüleşmektedir (İşçi sağlığı iş güvenliği göstergesi de düşmektedir). Saptanan bir başka olgu da, buna koşut olarak çalışan çocuk sayısının arttığıdır. Çocuklar işçi sayısına katılmamakta (iş yasasının olanaklarından yararlanamamakta); ama Çıraklık Eğitimi Merkezleri’ne gidiyorlarsa, sigorta primleri devlet tarafından ödenmektedir.

TABLO 6 – KÜÇÜK İŞYERLERİNİN
İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ ALT-GÖSTERGELERİNİN
ÇOCUK ÇALIŞTIRIP ÇALIŞTIRMADIKLARINA GÖRE DAĞILIMI

Alt Gösterge İşyerinin Aldığı Başarı Puanı
15 yaş ve altı 16 yaş ve üstü
Çalışma Ortam Koşulları 2,894 3,146
İşyeri makina araç, gereçleri 2,653 2,886
Ergonomik koşullar 2,105 2,380
Uyarıcı işaret tabelalar 1,807 1,873
Havalandırma 2,721 2,866
Yangın riskiyle ilgili önlemler 2,961 3,273
Kişisel hijyen koşulları 2,653 2,226
İlk yardım 1,759 1,900
Kişisel koruyucular 2,317 2,226
İşveren tutumu 2,028 2,480
Genel Değerlendirme 2,392 2,558
İşyeri Sayısı 51 75

Tablo 6’da farklı önlem çeşitlerinin işyerlerinde ne ölçüde alındığı görülebilmektedir. Görüldüğü gibi en çok alınan önlem, “yangın ile ilgili” olanı ; en az alınan önlem de “ilk yardım ile ilgili” olanıdır. Ama önlemin çeşidi ne olursa olsun, çocuk çalıştıran işyerlerinde, çalıştırmayanlara oranla daha düşük düzeyde gerçekleşmektedir.

Böylece çocukların çalıştırıldıkları ortamların, onları bir çok yetişkine oranla daha büyük bir riske soktuğu anlaşılmaktadır. Bu onları, yukarıda değindiğimiz gibi, yaşam boyu zorluklarla yüzyüze getirmektedir.

Çocukların çalıştırılıyor olmasının bir başka yüzü de, işyerinin çalışma koşullarını olumsuz yönde etkilenmesidir. Çocukların, uysal ve ucuz emek öğeleri olması ve hatta çoğu durumda yasa-dışı olması, işverenleri çalışma koşullarını olumlu hale getirme konusunda da isteksiz kılmaktadır. Denetim yetersizlikleri ve yoksunluğu da, bu isteksizliği sanki ödüllendirmektedir.

3
Eylem Önerisi

Çocukların erken yaşta çalışma yaşamına katılmaları, insan hakları belgeleri ile toplumsal gereksinmeler arasında bir çelişki doğurmaktadır. Sorunun çözümü de bu çelişkinin ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilecektir.

Ancak her ne kadar toplumsal gereksinmeler çocukların çalıştırılması yönünde bir eğilim yaratıyorsa da, bazı makro ve mikro göstergeler de, çocukların çalıştırılmasından doğan olumsuzluklar sergilemektedir.

İncelenen makro ve mikro göstergelerin de olumladığı gibi çocukların çalışma yaşamından uzaklaştırılması hedefi benimsenirse, bu kez de varolan toplumsal gereksinmelerin hızla giderilerek, çocukların çalışma yaşamından eğitim alanına kaydırılması gündeme gelecektir.

Başka bir deyişle, çocukların insan haklarına bir bütün olarak saygı gösterebildiğimizde, “çalışma koşullarının onlara getirdiği yükü” sırtlarından alabileceğiz.

Gelişmekte olan ülkelerde, çalışan çocukların insan haklarına saygı gösterilmesi, bir süreç içinde gerçekleşebilmektedir. “Fişek Modeli”9 olarak adlandırdığımız ve 16 yıllık bir deneyimi simgeleyen “müdahale”, bu amacı gerçekleştirmek için bir eylem önerisidir.

Çocuk çalıştıran küçük işyerlerinin “grup sağlık ve sosyal politika hizmet birimi” oluşturmasını (çalışma ortamının iyileştirilmesini, iş güvenliği “sergievi”, “yürüyen klinik”lerle çalışan çocuklara sağlık hizmeti sunulmasını vb) hedefleyen model çalışma, Türkiye için “ilk”leri getirdiği gibi, dünya için de “ilk”ler ve “özgünlük”ler taşımaktadır. (Kutu No.2)

KUTU No.2
Fişek Modeli’ni dünyadaki örneklerinden ayıran karakteristikler şunlardır:

  1. Çocuk ve genç vurgusu,
  2. Çalışan kızlar için “kadın kimliği” vurgusu,
  3. İşçi sağlığı iş güvenliği vurgusu,
  4. Toplumsal vurgu ve çocuk kimliğinin yeniden kazandırılması boyutu,
  5. Sürekli devinim ve toplum katılımı
    1. Toplum katılımı
    2. Enstitü çalışanlarına tanınan inisiyatif
    3. Gönüllü ve uzman katılımının örgütlenmesi
  6. Kaynak sorununun aşılmasında, işveren katkısının sağlanması
  7. Modelin yaygınlaştırılması ve ülke düzeyinde bir odak çevresinde örgütlenme

KAYNAKÇA

  1. Çocuk İşgücü – 1994 – Child Labour , DİE Yayın No.1997 , Ocak 1997.
  2. Fişek A.G. : Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi : Kız ve Erkek Çocuk Emeği Arasındaki Farklar, III.Ulusal Nüfus Bilim Kongresi Ankara- 4-7 Aralık 1997.
  3. Fişek A.G.: Güvence ve Sağlık, Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı: 2, Mayıs 1992 s.14.
  4. Fişek A.G.: “Ülkenin Geleceğine İpotek : Çocuk Emeği” 92’Petrol-İş Yıllığı, İstanbul 1994.
  5. Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü : Denizli’de Çalışan Küçük Kız Çocuklarına Sağlık-Sosyal Hizmet Sunumu Araştırması (ILO/IPEC/FISEK 1996-7) Hizmet Verileri (Yayınlanmamış)
  6. Karahalil B, Burgaz S., Fişek A.G., Karakaya A.E. : Biological Monitoring of Young Workers Exposed to Polycyclic Aromatic Hydrocarbons in Engine Repair Workshops – Mutation Research (Yayın aşamasında).
  7. Sosyal Sigortalar Kurumu 1996 İstatistik Yıllığı , SSK Genel Müdürlüğü Yayını No.593 1997
  8. Taşyürek M., Fişek A.G. : Çocuk Çalıştıran Küçük İşyerlerinde Çalışma Koşulları Üzerine bir Araştırma – Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı 22, Eylül Ekim 1995 s.16,17.
  9. Fişek A.G.: Küçük Sanayi Sitelerinde İşçi Sağlığı İş Güvenliği Birimi : Fişek Modeli – Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı 22, Eylül Ekim 1995 s.5-14.

İlk Yayın : “Çalışma Koşullarının Çalışan Çocuklara Getirdiği Yük – 6.Ergonomi Kongresi (Ergonomi ve Yaşam Kalitesi) Bildiriler – Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, s. 248-259, Ankara 1998.


 

1: Çocuk İşgücü – 1994 – Child Labour , DİE Yayın No.1997 , Ocak 1997.

2:Fişek A.G.: Güvence ve Sağlık, Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı: 2, Mayıs 1992 s.14.

3:Fişek A.G.: “Ülkenin Geleceğine İpotek : Çocuk Emeği” – 92 Petrol-İş Yıllığı, Aralık 1993 İstanbul s.481.

4:Fişek A.G.: “Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi: Kız ve Erkek Çocuk Emeği Arasındaki Farklar” III.Ulusal Nüfus Bilim Konferansı (2-5 Aralık 1997, Ankara)

5:Sosyal Sigortalar Kurumu 1996 İstatistik Yıllığı , SSK Genel Müdürlüğü Yayını No.593 1997

6:Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü : Denizli’de Çalışan Küçük Kız Çocuklarına Sağlık-Sosyal Hizmet Sunumu Araştırması (ILO/IPEC/FISEK 1996-7) Hizmet Verileri (Yayınlanmamış)

7:Karahalil B, Burgaz S., Fişek A.G., Karakaya A.E. : Biological Monitoring of Young Workers Exposed to Polycyclic Aromatic Hydrocarbons in Engine Repair Workshops – Mutation Research (Yayın aşamasında).

8:Taşyürek M., Fişek A.G.: Çocuk Çalıştıran Küçük İşyerlerinde Çalışma Koşulları Üzerine bir Araştırma – Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı 22, Eylül Ekim 1995 s.16,17.

9:Fişek A.G.: “Küçük Sanayi Sitelerinde İşçi Sağlığı İş Güvenliği Birimi : Fişek Modeli” – Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı 22, Eylül Ekim 1995 s.5-14.