Şaşırtıcı Gözlemler

Önce deyimler sözlüğünü karıştıralım : “Aklını başına toplamak” , “Canını dişine takmak”… İki kardeş deyim. Demek ki aklı başında olmayanlar, yalnızca midesiyle düşünen, kalbine yenik düşen ya da aklı ayak tırnaklarının ucundan çıkmak üzere olanlar var. “Canını dişine takmak” da, herhalde “bıçak kemiğe dayandığı zaman” kişinin sorunu ne pahasına olursa olsun çözmek için çaba göstermesini anlatıyor. Demekki, her ikisini de çok gereksinmemiz var.

İşçi sağlığı iş güvenliği, “nefes almak” kadar doğal karşılanması gereken bir olgu… Ama adına haftalar düzenlenmesi, uyarıcı pankartlarla kentlerin donatılması insanı şaşırtıyor… Sanki kişiye “nefes” almanın ya da “kalbinin” düzenli atması gerektiğini anlatmak gibi bir şey…

Herhalde, Büyük Sanayi Devrimi zamanından kalma bir alışkanlık bu… Çünkü o zaman, örgütsüz ve haklarının bilincinde olmayan işçi kitlesi, işveren karşısında güçsüzdü; pazarlık gücü yoktu; hakkını arayamaz, sesini çıkaramazdı. Üstelik de henüz sosyal politika alanında yasalar da ufukta görünmüyordu.

Onun için de hem topluma hem de insanlara “temiz havada nefes alma”nın gerekliliği, kolunu-saçını makineye kaptırmadan çalışmanın önemi anlatılmaya çalışılmıştı. Başta hekimler, bir çok araştırmacı sağlıksız çalışma koşullarını, insanların -ve çocukların- sağlıklarının bozulmuşluğunu kanıtlamaya çalıştılar. Bunu da başardılar.

Bunca mücadeleden sonra çıkarılan yasalar, bugün de toplum yaşamında varlığını sürdürüyor. Ülkemizde 1940’larda çıkarılan İşçi Sağlığı İş Güvenliği tüzükleri, 1930’larda çıkarılan Genel Sağlığı Koruma Yasaları hala, geçerliliğini koruyor. Tüm başaşağı etme çabaları sonuçsuz kalıyor. Toplumculuklarından güç alan dev yasa ve tüzükler bunlar…

Ama uygulanmıyor. Ne kadar şaşırtıcı … Sonuç : Artan nefes darlığı yakınmaları, işitme azalmaları, karın ağrıları, hafıza kayıpları ile kendini gösteren meslek hastalıkları ve kalıcı sakatlıklarla -ya da ölümle- sonuçlanan kazaları…

Bu konuda kimsenin “kişisel” davranmaya hakkı yok. “Bana bir şey olmaz” diyerek başkasını topun ağzına itmek niye?! İstatistikler, güvensiz bir çalışma koşulu varsa 300’de 1 olasılıkla birisini kazaya uğratacağını söylüyor. “Bana olmaz” diyene sormalı, “sana olmazsa, o zaman yanındaki arkadaşına olacak. Eninde sonunda birini bulacak”. O zaman onun da kişisel davranmaya hakkı yok. Çünkü bu toplumsal bir sorun.

Demek ki karşımızda yeni bir dayanışma alanı ve “canımızı dişimize takmak” , “aklımızı başımıza toplamak” ve “insan” hakkını savunabilmek için bir eylem alanı :iş sağlığı güvenliği.

Hala insanların nefes almayla yetinip; yaşam kaliteleri ile ilgilenmemeleri inanılacak gibi değil. Onun için merakla “işçi sağlığı iş güvenliği” günlerinde-haftalarında konuşanları izliyorum. Çoğunun da işçi olmadığını yine şaşkınlıkla görüyorum.

İlk Yayın : “Şaşırtıcı Gözlemler “– Çalışma Ortamı dergisi Sayı 65 Kasım-Aralık 2002