Çalışan Çocuk ve Sağlık

Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan çocuklardan, çalışmaksızın okuyabilme olanağı elde edenler küçük bir azınlıktır.

Buna karşın, “örgün eğitimi bırakarak, tam zamanlı” ya da “eğitimini sürdürürken yarı zamanlı” olarak çalışma yaşamına atılanlar, küçümsenemeyecek kadar büyük sayılardadırlar. Bunlar, önüne çalışmaktan başka olanak serilmemiş olan “seçeneksiz”lerdir.

Bunlara karşın, ülkemiz, seçenekler ve yeni yeni olanaklar dünyası olmalıydı; demokrasinin zenginliği olarak da, bu gösterilmeliydi.

Çalışan çocukların sorunları ilk kez bundan 220 yıl önce İsviçre’de ele alınmış ve bir ferman ile çözüm getirilmeye çalışılmıştır. İşçilerin (çocuklar da içinde) sağlıklı ve güvenli koşullarda çalıştırılmaları için uluslararası işbirliği çabaları da bundan 105 yıl önce başlatılmıştır.2O günlerde ülkemizde çağdaş uygarlık düzeyi yakalanamamıştı.

Bugün de, Türkiye’de yapılan araştırmalar, bu iki konuda, ülkemizin, dünyada edinmeye çalıştığı konuma hiç yakışmayan bir düzeye takılıp kaldığını ortaya koymaktadır:

  1. Türkiye’de çocuklar erken yaşta çalışma yaşamına atılmaktadır.
  2. Türkiye’de işyeri işçi sağlığı iş güvenliği düzeyi ortalamaları, en temel verilerde bile yetersiz düzeydedir.

Çocuk çalışması ile ilgili sorunları da çözümlerini de bu iki başlık altında incelemeye çalışacağız.

1. Türkiye’de çocuklar erken yaşta çalışma yaşamına atılmaktadır.

Çocukların erken yaşta çalışma yaşamına girme nedenleri, bir çok araştırmacının ilgisini çekmiştir. Sonuçlar genel olarak birbiriyle örtüşmektedir. 1985 yılında yaptığımız ve ülkemizdeki kapsamlı ilk çocuk işçi araştırmasında3 ortaya konulan nedenler Tablo 1 ve 2’de gösterilmiştir.

Tablo 1
Çalışan Çocukların Tam-zamanlı Çalışma Yaşamına Girme Nedeni

 

Çalışmak İsteme Nedenleri Yüzde Sayı
Ailesinin onun ekonomik katkısına gereksinme duyması 34,7 140
Meslek edinmek istemesi 22,0 89
Okumaktan hoşlanmaması 20,5 83
Yalnızlık duyması ve arkadaşlarına özenmesi 9,4 38
Boş gezmek istememesi ve daha çok cep harçlığı edinmek istemesi 11,6 47
Diğer 1,7 7
Çocuk sayısı 404

Yapılan çeşitli alan araştırmaları, yukarıdaki tablodaki genel eğilimi doğrular verilere ortaya koymaktadır.

Yaptığımız bu araştırmada, halen öğrenimi sürdürmekte olan Endüstri Meslek Lisesi 1.sınıf öğrencileri kontrol grubu olarak kullanılmıştır. Bu grubun arasında saptanan, okul-dışı zamanlarda çalışan çocuklar grubu da ilginç değerler ve özellikler göstermektedir.

Araştırmamıza katılan ve halen öğrenimi sürdürmekte olan çocukların % 59,3’ü okul dışı zamanlarda çalışmaktadır. Bu 164 çalışan öğrencinin, çalışmaya başlama nedenleri önem sırasına göre şöyle sıralanabilir:

Tablo 3
Okul-dışı Zamanlarda Çalışan Öğrencilerin
Kendilerine ve Ailelerine Göre
Çalışmaya Başlama Nedenlerinin Dökümü

 

Çocuğun anlatımına göre kendi görüşü Çocuğun anlatımına göre ailesinin görüşü
Sokakta kalıp boşuna zaman geçirmemek % 9,8 % 47,1
Meslek öğrenmek %27,3 %80,0
Ekonomik katkı (ailesine, okul giderlerine) %75,0 %17,6
Diğer %15,2 % 8,0

 

Ailelerinin gelir-güvence durumuyla çocukların çalışmaları ve okuyabilmeleri arasında yakın ilgi vardır. Öğrenimi sürdüren çocuklar arasında en düşük gelir diliminde yeralanlara bakıldığında:

  • Hiç çalışmayanlardan bu gelir diliminde yer alanların payı : % 43,0
  • Yaz tatillerinde çalışanlardan bu gelir diliminde yer alanların payı : % 50,0
  • Okul dışı zamanlarda çalışanlardan bu gelir diliminde yer alanların payı : % 55,1

Demek ki, gelir düştükçe bir yandan okurken, bir yandan çalışma eğilimi artmaktadır.

Okul dışı zamanlarda çalışsın çalışmasın tüm öğrenciler birlikte değerlendirmeye katıldığında bile, çalışan çocuklardan bir çok bakımdan farklılıklar göstermektedirler.

Bu farklılıkların başında, “babasının eve düzenli maddi katkıda bulunması” hali gelmektedir. Yaşayan ve eve düzenli para getiren babası olan çocukların payı, çalışanlarda %67,9 ve okuyanlarda %89,7 ‘dir.

Tam zamanlı çalışan çocuklardan iş değiştirenler, çalışma yaşamına atılmalarındaki temel neden yönünden irdelendiklerinde, görülmektedirki, ailesine katkı amacıyla çalışanlar daha sık iş değiştirmektedirler (Tablo 3).

Tablo 3
Çalışma Yaşamına Atılmada Temel Nedenin,
İş Değiştirme Üzerindeki Etkisi

 

İş Değiştirme Ailesine Katkı Meslek Öğrenmek Okumaktan Hoşlanmak Diğer Toplam Sayı
İş değiştirmeyen 73,6 93,3 88,3 45,7 288
İş değiştirenler 26,4 6,7 11,7 54,3 99
Toplam Sayı 129 89 77 92 387

Bütün bu veriler, çocukların çalışma yaşamına atılmasında, okuma konusunda isteksizleşmesinde ve erken yaşta gelecek kaygısına düşmesinde (meslek edinmek) ekonomik etmenlerin önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.

Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi amacıyla yola çıkanların birincil hedefini ortaya koyan veriler bunlardır. Birincil hedef yoksullukla savaştır . Bu program (YOS), çocukların küçük yaşta çalışma yaşamını anlamsız kılacak önlemleri içermelidir. Bu amaca ulaşmak için, öncelikle, çocukların neden erken yaşta çalışma yaşamına girdiklerinin tüm boyutlarıyla irdelenmesi ve sosyal politikalarla bunlara çözüm getirilmesi hedeflenmelidir. Soruna köklü bir çözüm üretebilmek için, çocukların (ve ailelerinin) önündeki yoksulluk ve gelecek kaygısı engeli aşılması, herkesin toplum güvencesi altına alınması gerekmektedir.

2. Türkiye’de işyeri işçi sağlığı iş güvenliği düzeyi ortalamaları, en temel verilerde bile yetersiz düzeydedir.

Çocuklarını küçük yaşta çalışma yaşamına koyan toplumun, öncelikle, onların bundan ne zarar gördüklerini bilmesi gerekmektedir. Ne yazık ki, ülkemizde bu alanda yapılan kapsamlı araştırmaların sayısı oldukça azdır.

Erken yaşta çocukların çalışma yaşamına atılmaları öncelikle bir sosyal risk oluşturmaktadır. Çocukların çocukluklarını yaşayamadan, büyümek ya da büyük gibi olmak zorunda kalmaları, onların sağlığı ve gelişimi üzerinde en büyük zedelenmeyi yapmaktadır.

Diğer önemli zedelenme onların boy ve vücut ağırlığı ortalamalarında kendisini göstermektedir. Öğrenciler ile çalışan çocukların yaşa göre boy ve vücut ağırlığı ortalamaları karşılaştırıldığında, istatistiksel yönden önemli farklar saptanmıştır. Her ne kadar, patolojik olarak adlandırdığımız, hastalık sınırında bir kaç çalışan çocuk bulunmuşsa da, öğrencilerden belirgin olarak boy-vücut ağırlığı yönünden düşük düzeydedirler. Bu onların çalışma koşullarıyla, beslenmeleriyle ve spor vb boş zaman etkinliklerinde bulunamamalarıyla yakından ilgilidir.

Çalışan çocukların günlük diyette aldıkları protein miktarları da araştırılmıştır. Çalışan çocukların % 91,0’ı ve okuyan çocukların % 95,6’sı yeterli düzeyde protein alabilmektedirler.

Çalışan ve okuyan çocuklar arasındaki belirgin farklardan biri de sağlık hizmetlerine erişimdir. Yapılan incelemede kullanılan ölçüt, olumsuz sağlık durumu gösteren bulguların vücut organlarına dağılımıdır. Çalışan çocuklarda birinci sırayı % 40,6 ile diş sorunları alırken, okuyan çocuklarda % 19,8 ile diş sorunları üçüncü sırayı almaktadır. Diş, düzenli kontrollar, eğitim ve de erken tanı ile sorunları en alt düzeye indirilebilecek vücut organlarındandır. Kişinin bu konudaki eğitimi de sorunları en alt düzeyde tutabilmesine yardımcı olmaktadır. Bu bakımdan, birinci sırada soruna dönüşen bu olgu, çalışan çocukların sağlık hizmetinden yoksunluklarının da önemli bir göstergesidir.

Çocukların çalışma ortamları da üzerinde titizlikle durulması gereken bir konudur. Çünkü, çocukların sağlığını bozacak, hastalanmalarına ya da kazalanmalarına yol açacak sayısız etmen bulunmaktadır. Fizyolojik olarak daha duyarlı ve kırılgan oldukları bir çağda, olumsuz çalışma koşullarında çalıştırılmaları, hem onların sağlığı-geleceği bakımından; hem de ileride doğacak yavrularının sağlığı-geleceği bakımından çok önemlidir. Yasalarımız, yetişkin işçiler için de bir tehdit oluşturan bu durumların düzeltilmesini öngörmektedir. Yaptığımız iki araştırmada çocukların bulundukları ortamların işçi sağlığı iş güvenliği düzeyleri yetersiz bulunmuştur.

İlk araştırmada4 2 ayrı ölçek kullanılmıştır. Bunlardan biri, “genel sağlık önlemleri”dir. Grafik 1’den görüldüğü gibi araştırmaya giren işyerlerinin % 61,1 i en temel genel sağlık önlemlerinin onda birini ya da daha azını almışlardır. Bu önlemlerden, onda dokuzunu ya da daha çoğunu alanların oranı ise % 2,2 ‘dir.

Bu araştırmada kullanılan bir diğer ölçek, “işe özel sağlık önlemleri”dir.Yapılan her işin kendine özgü risklerinin değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Bu ölçek, işverenin genel sağlık bilgi-önlemlerinin ötesinde, işe-işyerindeki daha bilinçli olana eğilmesini; uzman destekli girişimi zorunlu kılmaktadır. Araştırmaya giren işyerlerinin % 51’ i en temel işe özel sağlık önlemlerinin onda birini ya da daha azını almışlardır. Bu önlemlerden, onda dokuzunu ya da daha çoğunu alanların oranı ise % 11,8‘dir.

Veriler, çoğunlukla işyerlerinin sağlık önlemleri alma konusunda yetersiz olduklarını, ancak işin de gereği olan, işe özel sağlık önlemlerinde ise, aynı düzeyde bile uygulamaya koyamadıkları anlaşılmaktadır.

GRAFİK : 1
Çeşitli İş Dallarında Çoğunlukla Uygulanan ve
Uygulanmayan Sağlık – Güvenlik Önlemleri

Çocukların çalıştırıldıkları ortamı tanımlayan ikinci araştırmada5, Avrupa Konseyi işçi Sağlığı İş Güvenliği Komisyonu tarafından geliştirilmiş olan listeden yararlanılarak 10 bölümlü bir ölçüt geliştirilmiştir. Bu ölçüt (İşyeri İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Göstergesi), kötüden iyiye doğru sıralanan 5 puandan oluşmuştur. 5 puan üzerinden yapılan değerlendirmede Tablo 1’de görüldüğü gibi, 15 yaş ve altındaki çocuk çalıştıran işyerleri 2,3 puan; çocuk çalıştırmayan küçük işyerleri 2,5 puan almıştır. Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından dördünde aynı kılavuzun kullanılmasıyla elde edilen puanlardan en düşüğü ise 4,2 ‘dir.

Bu değerlendirmelerde, “yetişkinler için konulmuş” kuralları bir ölçek olarak kullanmamız yadırganabilir. Ama sunulan verilerin incelenmesinden de görüleceği gibi, Türkiye’de, küçük işyerlerinde çalışma ortamı düzenlenirken, çocukların fizyolojik özelliklerini gözetmek bir yana, yasalarca, yetişkin işçiler için, tanımlanan sağlık ve güvenlik düzeyini bile yakalayamamıştır. Yine yetişkinler için konulmuş kuralları yakalayamayan önemli bir gösterge günlük ve haftalık çalışma süreleridir. Bu konuda da tarafımızdan yapılan iki araştırmanın verilerini kullanacağız 67.

Yapılan ilk araştırmaya (1985) katılan 15 yaş ve altındaki çocukların %5,3’ ünün yasal süre içinde çalıştırıldığı; bu oranın 16 yaş ve üstündeki çalışanlardan % 24,8’e çıktığı saptanmıştır. On yıl sonra yapılan 15 yaş ve altındaki çocuklar üzerinde yapılan bir başka araştırmada (1995) Ankara’da yasal günlük çalışma süresi olan 7,5 saat veya daha az süre çalıştırılan çocuk oranı % 3,9 olarak bulunmuştur. İstanbul’da ise bu süreler içerisinde çalıştırılan çocukla karşılaşılmamıştır; araştırmaya katılan çocukların tümü yasal çalışma süresinden fazla çalıştırılmaktadır.

Çocukların haftalık çalışma süreleri araştırıldığında İstanbul’da % 7,3 ‘nün, Ankara’da % 11,8‘nın yetişkinler için sınır sayılan 45 saat ve daha kısa süre çalıştığı görülmektedir.

İşçilere tanınan sosyal hakların (ve gelir düzeyinin) önemli bir göstergesi olan çalışma süreleri, işçilere (ve çalışan çocuklara) yaklaşımı da ele vermektedir.

1985 yılında yapılan araştırmada haftalık çalışma süreleri, 15 yaş ve altı çocuklarla, bunun üzerindeki gençler yönünden de karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. Çalışan çocukların yaşları küçüldükçe çalışma sürelerinin uzadığı ortaya çıkarılmıştır.

Görüldüğü gibi, çocuklar, çok elverişsiz ve sağlığı bozucu ortamlarda çalıştırılmaktadırlar. Toplumun devlete verdiği vergilerden, okuyan yaşıtları gibi pay almayan, tersine kendisi vergi üreten, çalışan çocuklar, daha iyi bir yaşama (ve çalışma ortamlarına) layıktır. Ve bu ivedilikle bu gerçekleştirilmelidir.

SONSÖZ

Çocukların küçük yaşta çalışma yaşamına atılması bir insanlık suçudur. Ama onları insanca olmayan koşullarda (yoksulluk içinde) yaşamak durumunda bırakmak, gereksinme basamaklarının dibinde tutmak, gelecek kaygısına itmek, toplum güvencesinden yoksun kılmak da bir insanlık suçudur. şkincisi, birincisinden daha temel ve bağışlanmaz bir suçtur.

Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi doğru bir istemdir. Bu sonul (nihai) hedefe ulaşabilmek için, çalışmalarımızı, uzun ve kısa erimli olmak üzere, iki düzlemde planlamamız gerekmektedir.

Kısa erimli hedeflerimiz, çocukların çalışma yaşamında karşılaştıkları zararları hafifletmek, olabildiğince ortadan kaldırmaktır. Onların yaşamlarını kolaylaştırmak, ufuklarını genişletmektir. Doğuştan sahip olmaları gereken sağlık hakkından yararlanabilmeleri için kanallar oluşturmaktır. Onları yaşıtlarıyla dayanışma içine sokarak, yitirdikleri çocukluklarını bir bölümüyle de olsa yaşamalarına olanak vermektir.

Uzun erimli hedeflerimiz ise, yoksulluğun hafifletilmesi ve ortadan kaldırılmasıdır. Bu toplum düzeyinde ve toplum tarafından ele alınması gereken bir politikalar bütünüdür. İş bulma garantili meslek eğitiminden, herkese sağlığa; işsizlikle savaştan gelir düzeyinin yükseltilmesine; hak arama özgürlüğünden sosyal güvenceye, çağdaş uygarlık düzeyine erişmek için yürütülecek tüm toplumsal etkinlikler (başta sosyal devlet işlevleri olmak üzere) Yoksullukla Savaş Programının kapsamındadır.

Artık toplumun işi ele alma zamanı gelmiştir.

İlk Yayın : “Çalışan Çocuk ve Sağlık”, Küçük İşletme Dergisi, Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Yayın Organı, Nisan 1996, Yıl 2 Sayı 6.


2:Prof. Dr. Cahit Talas: Toplumsal Politika – İmge Yayınları 1990

3:Doç.Dr.A.Gürhan Fişek: Çocuk İşçilerin Mediko Sosyal Sorunları Araştırması 1986 (Yayınlanmamış).

4:Doç.Dr.A.Gürhan Fişek: Ülkenin Geleceğine İpotek, Petrol İş’92 Yıllığı, s.490.

5:Mustafa Taşyürek , A.Gürhan Fişek: Çocuk Çalıştıran Küçük İşyerlerinde Çalışma Koşulları Üzerine Bir Araştırma, Çalışma Ortamı Dergisi, Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü Yayını, Eylül-Ekim 1995 Sayı 8 s.30

6:Doç.Dr.A.Gürhan Fişek: Çocuk İşçilerin Mediko Sosyal Sorunları Araştırması, (Aktaran: Çalışma Ortamı Dergisi, Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü Yayını, Mayıs-Haziran 1993 Sayı:8 s.30

7:Doç.Dr.A.Gürhan Fişek: Çocuk İşçilerin Mediko Sosyal Sorunları Araştırması (1994-95) (Yayınlanmamış)