İşyerinde Sağlık – Güvenlik – Çevre Çıkmazları -1
DAMLA |
Herkes iyi niyetli, herkes çalışkan ve herkes bilgili olsa bile, işyerinde sağlık güvenlik çevre konusunda çıkmazlarla karşılaşılacaktır.
“Sıfır risk”, “sıfır kaza” kim istemez ki?! Herkes iyi niyetli, herkes çalışkan ve herkes bilgili olsa bile, bunu yakalamak hemen hemen olanaksız. Ama bu hedefe doğru koşmayı, uğraş vermeyi engellememeli.
Çıkmazları gördükçe aşmaya çalışacağız; aştıkça karşımıza yeni engeller çıkacak ve bu kez onları aşmak için çaba göstereceğiz.
Bu konudaki en temel çıkmaz, işyerlerinin “sağlık-güvenlik-çevre destek hizmet sistemi” eksiğidir. Her işyerinin sağlık ve güvenlik konularında, bilinçli ve teknik araç-gereçle donanmış destek hizmetlerine gereksinmesi vardır. Bunu yasalarımız da öngörmektedir; bilimin ulaştığı birikim de bunu gerekli saymaktadır.
Koruyucu sağlık yaklaşımını öne çıkaran “sağlık-güvenlik-çevre (SEÇ)” konusunda, işyerlerine sunulacak teknik destek programı, işçiler henüz sağlık sorunlarını hissetmeye başlamadan önce “mesleksel etkilenmeyi” saptanabilir ve önlem alma olanağı yakalanabilir.
“Mesleksel etkilenme” belirtilerinin ortaya çıkmadığı “erken dönem“de teknik destek programı çok
önemlidir. Bunun başlıca üç aracı vardır:
- Çevresel ölçümler ve eşik sınır değerler
- Biyolojik ölçümler
- Periyodik sağlık kontrolleri
Çevresel ölçümler için belirlenmiş yöntemler ve sonuçlarının değerlendirilebilmesi için de uluslararası standartlar vardır. Sözgelimi, tehlikeli ve zararlı maddelerin insan vücudu için zararlı olmaya başladığı hava konsantrasyonlarını gösteren “eşik sınır değerler” (örneğin TLV, MAK, TWA vb) listeler halinde yayınlanmaktadır. Bizim mevzuatımızda da “Parlayıcı Patlayıcı Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerleri ve İşler Hakkında Tüzük“e ekli olarak kabul edilmiştir. Ancak bu listelerin bilimsel ve teknik gelişmelerin ışığında sürekli güncellenmesi ve izlenmesi gereklidir.
Ülkemizde bu alanda bir çıkmaz vardır. Yukarıda belirttiğimiz Tüzük 1974 yılında yürürlüğe girmiş; o tarihten beri ekli listedeki sınır değerler hiç değiştirilmemiştir. Buna karşın, aradan geçen yaklaşık 20 yıl içerisinde, bir çok ülkede bir çok kez değiştirilmiş ve bizdeki değerlerin artık insan sağlığını korumadığı benimsenmiştir.
Diğer bir deyimle, bugün, bir işveren, bizim mevzuatımızdaki sınır değerlere güvenerek işyerindeki tehlikeli- zararlı madde düzeyini kontrol etse, kanuna aykırı bir uygulama yapmış olmayacak; ama yine de işçileri meslek hastalıklarına tutulacak.
Çevresel ölçümlerle ilgili çıkmaz bununla da bitmemektedir. Sözü edilen sınır değer listeleri insanlar için bir tehlike oluşturmamaktadır. Çünkü zaten ölçülmemektedir. Ülkemizde, işyerlerine kadar uzanan “sağlık- güvenlik-çevre destek hizmeti” yaygınlık kazanmamıştır, işyerinde hava değerlerini düzenli izleyen sürekli ölçüm (monitoring) sistemleri de çok az işyerinde vardır.
Bir başka çıkmaz, biyolojik ölçümlerin süreklilik kazanmamış olmasıdır. Tüzüklerimiz, işçilerin periyodik sağlık kontrollerinde ve gerekli görüldüğünde, mesleki etkilenmelerin kanıtlanabilmesi için kişi düzeyinde ölçümler yapılmasını zorunlu görmektedir. Sözgelimi, çalışmaları sırasında bir ağır metal olan kurşundan etkilenen işçilerin üç ayda bir kan kurşun düzeylerinin ölçülmesi gerekmektedir. Bunu diğer ağır metaller, çözücüler ve gazlarla çalışanlar için de ayrı ayrı söyleyebiliriz.
Öte yandan gürültülü işlerde çalışanlar için, işitme testleri (odyografi); tozlu-dumanlı işlerde çalışanlar için 6 ayda bir 35×35 boyutlu akciğer filmlerinin çekilmesi zorunludur. Maske kullanması gereken işçilerin akciğer fonksiyonlarının değerlendirilmesi de, başarı için zorunludur.
Biyolojik ölçümler ve diğer tıbbi incelemeler ile ilgili çıkmaz burada bitmemektedir. Sözü edilen ölçümlere anlam kazandıracak olan sağlık muayeneleridir. Ülkemizde işyerlerinin büyük bir bölümünde işyeri hekimliği hizmetlerinin koruyucu hekimlik ağırlıklı yürümediği; işyerlerinin %95’den fazlasını oluşturan küçük işyerlerinde ise periyodik muayenelerin hemen hemen hiç yapılmadığını düşünürsek, tüm bu incelemeler temelsiz kalır.
Gerek çevresel ve gerekse biyolojik ölçümler, mutlaka bir hekim tarafından yapılan periyodik sağlık kontrolünün uzantısı olarak yaptırılmalıdır. Çünkü tüm bu incelemeler, bir yönüyle bir belge ve bir yönüyle de hekimin değerlendirmesini tam yapabilmesi için bir kılavuzdur. Periyodik muayene olmadan yani yorumlanmadan anlam kazanmazlar. Demekki, muayenelerin olmayışı, eğer düzenli yapılmış bile olsalardı biyolojik ölçümlerin ve diğer tıbbi incelemelerin sonuçlarının boşta kalmasına yol açacaktı, işte bu da ülkemizde SEÇ çıkmazlarından biridir.
SEÇ çıkmazları bunlarla bitmiyor. Bu çıkmazları aşmak için çok çalışmak gerek çok.
İlk Yayın :“İşyerinde Sağlık-Güvenlik-Çevre Çıkmazları-1” – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Mart-Nisan 2003, Sayı 67.