Barış ve Toplumsal Gelişme Ocağı
HEDEF |
Toplumlar halinde yaşamak İnsanlara belirli yükümlülükleri getirmiş ve belirli haklan kazandırmıştır. Toplum-sal-ekonomik gelişmeye emeğini katmak bir yükümlülük ise, bunun ürünlerinden yararlanmak da bir haktır.
Birini diğerinden ayırmak, yükümlü olduğu emeği alıp, hakkı olanı esirgemek bu çağın davranış biçimi değildir.
Onun içindir ki, çağa uyan yükümlülük ve hak dengesini ele alan ve kurallara bağlayan uluslararası bir birikim vardır. Bu birikim kendisini uluslararası belgelerle, sözleşmelerle ortaya koyar.
Bu sözleşmelerden biri. Uluslararası Çalışma Konferansı tarafından 22 Haziran 1962 tarihinde 117 No.lu “Toplumsal Politika (Temel Amaçlar ve Standartlar) Sözleşmesi” adıyla benimsenendir. (1)
Bu sözleşmede,
- Ekonomik gelişmenin, toplumsal ilerleme için temel oluşturması,
- Halkların çıkarlarını koruyucu mali ve teknik yardım sağlamak üzere uluslararası, bölgesel ya da ulusal düzeyde her türlü çabanın gösterilmesi,
- Halk sağlığı, konut, beslenme, eğitim, çocuğun esenliği, kadının statüsü, çalışma koşulları, ücretlilerin ve bağımsız üreticilerin emeğinin karşılığını alması, göçmen işçilerin korunması, toplumsal güvenlik, kamu hizmetleri standartları ve genel üretim gibi alanlarda gelişmelerin hızlandırılması,
- Toplumsal ilerleme önlemlerinin saptanması ve yürütülmesinde halkın ilgi ve işbirliğinin sağlanması İçin olanaklı tüm etkin girişimlerin yapılması öngörülmüştü.117 No.lu ILO Sözleşmesinin, genel ilke ve hedefi şöyle özetlenebilir:
1. Tüm politikalar, ilkece halkın gönenç ve kalkınmasına ve toplumsal ilerleme İsteğinin geliştirilmesine yönelik olmalıdır.
2. Genel bir uygulama alanı olan tüm politikalar, halkın gönenci üzerindeki etkileri gereğince gözönüne alınarak saptanmalıdır.
3. Yaşam standartlarının yükseltilmesi, ekonomik kalkınmanın planlanmasında temel hedef alınır.Bu yaklaşım daha sonra. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından da ele alınmış ve geliştirilmiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 11 Aralık 1969’da Toplumsal Gelişme ve Kalkınma Bildirgesi’ni kabul etmişti.(2)
Bu bildirgede uluslararası ortak inanç ve ülkü dile getirilmişti:
1. (*) Birleşmiş Milletler üyelerince, daha iyi bir yaşam düzeyi, tam çalışma ve ekonomik ve toplumsal gelişme ve kalkınmayı güdülemek üzere örgütle işbirliği içinde birlikte ve ayrı ayrı eylemde bulunmaya söz verilmişti.
2. İnsan haklarına ve temel özgürlüklere ve barışa, insan kişiliğinin onur ve değerine, toplumsal adalete inanılmıştı.
3. insanın, beklentilerini, ancak adil bir toplumsal düzende tam gerçekleştirebileceğine ve buna bağlı olarak her yerde toplumsal ve ekonomik gelişmeyi hızlandırmanın temel önem taşıdığına ve böylece uluslararası barış ve dayanışmaya katkıda bulunacağına inanılmıştı.
4. Bir yandan uluslararası barış ve güvenliğin, öte yandan toplumsal gelişme ve ekonomik kalkınmanın yakından ilişkili olup birbirlerini etkilediğinin bilincine varılmıştı.
5. Toplumsal kalkınmanın, toplumsal, ekonomik ya da siyasal sistemleri değişik Devletler arasında barış içinde birlikte yaşama, dostça ilişkiler ve işbirliği yoluyla gerçekleştirilebileceğine inanılmıştı.
6. Daha geniş bir büyüme ve değişme süreci içinde ekonomik ve toplumsal kalkınmanın birbirine bağlılığını ve aynı zamanda kalkınmanın tüm toplumsal yönlerinin her aşamasını tam hesaba katan bütünleşmiş bir kalkınma stratejisinin önemini vurgulamıştı.
7. Devletlerin ve uluslararası topluluğun çabalarına karşın dünyanın toplumsal durumu içinde ulaşılan gelişmenin yetersizliğinden üzüntü duyuluyordu.
8. Gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarında başlıca sorumluluğun kendilerine düştüğünü ve ekonomik bakımdan daha gelişmiş ülkelerle gelişmekte olanlar arasında yaşam standarttan farkını azaltmak ve sonunda kapamak gereksinmesi ve bu amaçla Üye Devletlerin tüm dünyada toplumsal kalkınmayı özendirmek ve özellikle ekonomik büyümelerini hızlandırmak amacıyla gelişmekte olan ülkelere yardımcı olmak üzere iç ve dış politikalar izleme sorumluluklarını tanınmıştı.
9. Silahlanmaya ayrılan ve çatışma ve yıkımlarla boşa harcanan kaynakların barış ve toplumsal gelişme işlerine ayrılmasının ivediliğine inanılmıştı.
10. Bilim ve teknolojinin, tüm insanlığın ortak gereksinmelerini karşılanmasında yapacağı katkının bilincine varılmıştı.
11. Tüm devletlerin ve uluslararası örgütlerin ana çabasının tüm kötülükleri ve toplumsal gelişme engellerini, özellikle eşitsizlik, sömürü, savaş, sömürgecilik ve ırkçılık gibi kötülükleri toplum yaşamından çıkarmak olduğuna inanılmıştı.
İşte bu inanç ve ülkü. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nu, İNSANLARIN “onur ve özgürlük içinde yaşama ve toplumsal gelişme ürünlerinden yararlanma” HAKKI ve “gelişmede kendilerine düşen katkıda bulunma” ÖDEVİ olduğunu kabule götürmüştür. Bunun güvenceye alınması gerektiğini kararlaştırmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, bu hakkın kullanılabilmesi için, şu gerekliliklerin yerine getirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir:
-
- (*) Aydınlanmış bir kamuoyu ortamında yaratıcı girişimin özendirilmesi;
- Bireylerin tüm toplumdaki değişmeler konusunda bilgilendirilmesi amacıyla ulusal ve uluslararası bilgilerin yayılması;
- Toplumun tüm ögelerinin, bireysel olarak ya da örgütler yoluyla insan Hakları Evrensel Bildirgesinde yer alan temel özgürlüklere tam saygıyla ortak kalkınma hedeflerinin tanımlanması ve başarılmasına etkin katılımı;
- Etkin biçimde bütünleşmiş toplumun yaratılması için halkın avantajsız ve marjinal kesimlerine toplumsal ve ekonomik kalkınmada eşit fırsatlar sağlanması;
- Herkesin çalışma ve işini özgürce seçme hakkının güvenceye alınması;
- Ulusal gelir ve zenginliğin hızla büyümesi ve bunların toplumun tüm üyeleri arasında eşitlikçi dağılımı, tüm toplumsal gelişme için temel olması;
- Halkın, toplumsal gelişme ve refahını sağlama, kapsayıcı kalkınma planlarının bir parçası olarak toplumsal kalkınma önlemlerini planlama tüm ulusal çabaları bu amaç yönünde özendirme, eşgüdümleme, bütünleme ve toplumsal yapıda zorunlu değişmeleri başlatmanın, her hükümetin baş ödevi ve son sorumluluğu olması;
- Toplumsal gelişme ve kalkınma, halkların yaşam düzeylerini yükseltmek üzere girişilen ulusal çabaları uyumlu bir uluslararası eylemle tamamlayacak olan uluslararası topluluğun ortak ilgi konusu olarak tanınması…Amaca ulaşılabilmesi için şu hedeflere ulaşılması gerektiği düşünülmüştür.
-
- Çalışma hakkı,
- İşsizlik ve az çalışmanın ortadan kaldırılması,
- Sendika ve işçi dernekleri kurma ve toplu pazarlık yapma hakkının tanınması,
- Çalışanların adil ücretlendirilmesi,
- Saygın bir yaşam standardını güvenceye almaya yeterli düzeyde bir en az ücret sağlanması,
- Tüketicinin korunması,
- Açlık ve kötü beslenmenin ortadan kaldırılması ve yeterli beslenme hakkının güvenceye bağlanması,
- Tüm halk için, en yüksek sağlık standartlarının sağlanması ve elden geldiğince ücretsiz sağlık korumasının gerçekleştirilmesi,
- Eğitim ve öğretimden herkesin yararlanması, zorunlu eğitimle tüm düzeylerde ücretsiz eğitim hakkının sağlanması, yaşam boyu eğitimin genel düzeyinin yükseltilmesi,
- Herkes için, özellikle düşük gelir grupları ve geniş aileler için yeterli konut ve topluluk hizmetlerinin
-
- Yaygın toplumsal güvenlik sistemlerinin kurulması ve geliştirilmesi,
- Ana ve çocuğun korunması, sağlıklarına ilgi,
- . Gençlerin, adalet ve barış idealleri, halklar arasında karşılıklı saygı ve anlayışla eğitilmesi ve gençlerin arasında bu ideal ve anlayışın geliştirilmesi; gençlerin ulusal kalkınma sürecine tam katılımının özendirilmesi,
- Suçluluğa ve buna yol açan koşullara toplumsal korunma önlemlerinin alınması,
- Tüm bireylerin,herhangi bir ayrım yapılmaksızın haklarının ve yükümlülüklerinin bilincinde olmasını ve haklarını kullanırken ve korurken gerekli yardımı görmesinin güvenceye bağlanması.
-
- Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızlı ve sağlam toplumsal ve ekonomik kalkınma koşullarının yaratılması; uluslararası ekonomik ilişkilerin değişmesi; fırsat eşitliğinin bir ulusu oluşturan bireyler kadar uluslar için de bir hak olduğu yeni ve etkin uluslararası işbirliği yöntemlerinin geliştirilmesi;
- . Her türlü ayrımcılığın ve sömürünün ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasının amaçları ve ilkelerine aykırı tüm öteki uygulama ve ideolojilerin ortadan kaldırılması; kaynaklarından tam yararlanma olanağı sağlamak üzere her türlü yabancı ekonomik sömürünün, özellikle uluslararası tekellerce uygulanan sömürünün ortadan kaldırılması.Bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarafından eşitlikçi olarak paylaşılması ve toplumsal kalkınma yolunda bilim ve teknoloji kullanımının giderek artması;
-
- İnsanlığın bilimsel, teknolojik ve maddi gelişmesiyle düşünsel, manevi, kültürel ve ahlaki ilerlemesi arasında uyumlu bir dengenin kurulması;
- insan çevresinin korunması ve iyileştirilmesi.
III
Belli dönemlerde, toplumların gözü dönebilir; güzelliklerini, düşlerini ve gelişme umutlarını unutup; kara bir gücün ardına düşebilirler. Bu kara güç, mutlaka siyasete ve ekonomiye egemen güçlerce ve medya tarafından desteklenen, çok güçlü bir çıkar grubudur. Ama adı gibi topluma getirdikleri “kötü” ve “kara”dır.
Cepleri dolar, güçleri artar; ama toplumun yaşam düzeyi düşer, geleceği kararır.
Onun için bu “kara” dönemlerde “hedefi iyi seçmek ve ne istediğimizi bilmek zorundayız. Biz barış ve toplumsal gelişme istiyoruz.
Bugünkü sağlıksız ve çarpık gidiş, sosyal refah politikalarının yeniden sokak aralarına indirilmesiyle gerçekleşebilir. Sosyal refah politikaları yalnızca eğitim ve sağlık hizmetlerinden oluşmuyor. Bu politikaları en güzel ortaya koyan uluslararası bildirgelerden de ülkemizin bu üç uluslararası sözleşmeyi, uygulama kararlılığı ile, imzalamasını isteyelim.Bu sözleşmelerin getirdiği yükümlülükleri yaşama geçirmenin yolu da “Barış ve Toplumsal Gelişme
Odakları”nı sokak aralarına kadar sokmaktır.
Bugün ülkeler için en önemli sorun çağa uyan yükümlülük ve hak dengesini yansıtan uluslararası birikimi, toplumunun yararına sunabilmektir.
Türkiye bugün, çağa uyan yükümlülük ve hak dengesini, topluma yansıtamamaktadır. istenen katkılar
giderek yükselirken, buna karşı borcun ödenmesi çok düşük düzeylerde kalmaktadır. Bunun temelinde, yönetime egemen olan çağ-dışı yaklaşım vardır. Bunun örgütsel düzeydeki yansıması da çok fakirdir.
Yükümlülükleri toplayan mekanizmalar gelişirken, hakları dağıtan mekanizmalar gitgide cılızlaşmaktadır.
Bunun en somut örneği iki alanda görülmektedir: Eğitim ve sağlık. Toplumdaki her bireyi günü birlik etkileyen bu konular, gitgide yüksek karlılık gözeten bir sisteme dönüştürülmektedir. Bir hak dağıtmaktan çok toplumdaki belirli bir azınlığa kaynak aktaran manivelaya dönüştürülmektedir. İşte son örnek: Okul satışı.
Okullar, sosyal devletin sokak aralarına kadar indirebildiği ve elinde kalan son adacık… Kent içindeki okullar satıldıktan sonra, kent dışında kampüsler kurulacakmış. Böylece kent merkezleri özel okullara bırakılacaktır.
Tıpkı yıllardır sağlık ocaklarının kent merkezlerine sokulmayıp da, sağlığın kentlerde özel ellere bırakılması gibi.
Buna karşı çıkarken, bugüne değin tüm yitirilenleri ve özlenenleri de istemek zorundayız. Okullar yalnızca sokak aralarında tutulmakla kalmamalı; kamunun tüm sosyal işlevlerini üstlenen bir komplekse dönüştürülmelidir, içinde sağlık ocağı, kültür ve gençlik merkezi, halk eğitimi merkezi, halk kütüphanesi aşevi olan yapılara dönüştürülmelidir.
Hedefimiz okul ve sağlık ocaklarının yukarıda tanımlanan bildirge doğrultusunda “barış ve toplumsal gelişme ocakları’na dönüştürülmesidir. Bu konuda devleti, sosyal yükümlülüklerini yerine getirmeye çağıracak olanlar da toplum örgütleri ve tüketici grupları olacaktır.
Okul satışına karşı çıkmak yetmez. Toplum örgütleri ile tüketici gruplarını, çok daha kapsamlı ve uzun erimli bir uğraşın içinde görmek ve desteklemek istiyoruz.
(*) Numaralar sözleşmenin madde numaralarına göre yazılmıştır.
KAYNAKLAR:
(1) Belgelerle İnsan Hakları (Derleyen: Muzaffer Sencer) Beta Yayınları 1988 İstanbul , s.319.
(2) İnsan Hakları ve Özgürlükler (Derleyen: Prof. Dr. Adnan Gülerman ve ark.) Petrol-lş Yayınları 1992 İstanbul, s.411
İlk Yayın :“Barış ve Toplumsal Gelişme Ocağı”-Çalışma Ortamı Dergisi-Fişek Sağlık Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Yayını,Eylül-Ekim 1994, Sayı 16.