Sorumluluk Ve Ortak Çözümler

ESNAF VE SANATKARLAR VE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Uluslararası KONFERANSI
( 17-18 Nisan 2009, antalya)
Panel : İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Sorunlar ve Çözüm Önerileri, İşletmelere Yönelik Yeni Model Arayışları

Annelerimiz, yaşımız ne olursa olsun, soğuk ya da yağışlı bir havada sokağa çıktığımızda, arkamızdan seslenirler : “Sıkı giyindin mi? Üşütme sakın”.

İşte “sakınılma” duygusunu bize ilk yaşatan belki de bu sözcüklerdir. Ama çoğumuz bu kaygılı seslenişi şöyle yanıtlarız : “Bana bir şey olmaz”. Belki de sorumsuzluğumuzun ilk işaretidir bu yanıt.

Sakınma ve sorumsuzluk. Yaşamda durmadan önümüze çıkan iki kavram. Sorumluluğumuz altındakileri sakınmak zorundayız. Bundan kaçınırsak, buna “sorumsuzluk” derler.

Çalışma yaşamında karşılaştığımız bu sorumsuzlukların bedeli çok ağır. 2008 Aralık ayında 1-3 sigortalı çalıştıran işyerleri, tüm işyerlerinin, % 64,8’ini oluşturmaktadır (758.540 kişi) .

2007 Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre, tüm iş kazalarının % 23,3’ü üç ve daha az işçinin çalıştığı işyerlerinde meydana geliyor. 2007 yılında 1550 kişinin kaza sonucu sürekli işgöremez olduğuna ve 1043 kişi de öldüğüne göre, küçük esnaf ve sanatkar yanında çalışanların bu acı tablo içerisinde önemli bir pay tuttukları anlaşılır(yaklaşık 600 kişi).

1926 yılından beri yasalarla, 1940 yılından beri tüzük ve yönetmeliklerl, işçi ya da çırak çalıştıranların sorumlulukları anlatılmaya başlanmış.

Demek ki, o tarihten beri, çoğunluk, “onlara bir şey olmaz” demiş ki, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sürüp gidiyor. Biz de yasaların uygulanmadığından hem çalışanların hem de çalıştıranların sorumsuzluklarından söz ediyoruz.

Çalışma yaşamında sağlık güvenlik, çalıştırana, işçisini – çırağını, sakınma görevini verir. Bunu nasıl yapacağını da ayrıntılı biçimde tanımlar. Yapılacak işlerin en önde gelenlerini şöyle sıralayabiliriz :

  1. Tehlikelerin keşfedilmesi,
  2. Bu tehlikelere karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi,
  3. Tehlikelerin neler olduğu ve ne önlemler alınması gerektiğinin işçilere ve çıraklara öğretilmesi,
  4. İşçilerin ve çırakların sağlık durumlarının; işyerlerinin çalışma ortamlarının biyolojik ve çevresel ölçümlerle izlenmesi.

Bunların hepsi çalıştıranların sorumluluğu. Ama işi başından aşkın, ekonomik sorunlarla boğuşarak işletmesini ayakta tutmaya çalışan işyeri sahiplerinin bir de bu konuların uzmanı olmasını kimse beklemiyor. Bu işlerin de uzmanları var; ama her işyerinin tek tek bu maliyetlerle başa çıkmasına olanak yok. O zaman yapmamız gereken “ortak çözümler” bulmak.

Sağlık güvenlik konularında bulduğumuz ortak çözüm, “işyeri ortak sağlık güvenlik birimleri”dir. Konunun uzmanı olan iş hekimlerini, iş güvenliği uzmanlarını, iş hemşireleri, eğitimcileri ortaklaşa kullanmaktır. Böylece çok ucuza, çok kaliteli hizmetler alıp, yasal yükümlülüklerimizi yerine getirebilir; en önemlisi çağdaş bir işletme düzeni kurabiliriz.

Türkiye’de bunun başarılabilir bir model olduğunu, Fişek Enstitüsü, 1982 yılından beri göstermektedir. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de bu konuda başarılı sonuçlar alınmıştır. Fişek Enstitüsü, bugün, Ankara’da üç sanayi bölgesinde (Sincan organize, Ostim-İvedik organize, Saray-Modern Keresteciler Sitesi), 3 yürüyen klinik, 2 yürüyen röntgen ve 1 yürüyen odyometri aracıyla düzenli hizmet üretmektedir. Bu hizmetlerden yaklaşık 700 küçük ve orta ölçekli işletme yararlanmaktadır.

İmece geleneği olan bir toplumda, ortaklaşa çözümleri yabana atmayalım. Hemen bugün örneklerini çoğaltmayı deneyelim.