Ülkemizde Çocuk İşçiliğin Boyutları
V.Ulusal Ana Çocuk Sağlığı Kongresi
Sağlık hizmetlerinin başarı ölçütü, “bebek ölümlerinin düşüklüğü” ise, sosyal devletin başarı ölçütü de, “çocuk işçiliğinin olmaması”dır.
Büyük Sanayi Devrimi, savaşlar, göçler, kıtlık ve salgınlar gibi toplumsal depremler, ailelerin can havliyle çocuk emeğine sarılmalarına yol açmaktadır. Çocuk işçiliği bir barometre gibidir. Sosyo ekonomik düzeyden , teknolojik düzeye; kültürel etmenlerden, çocuğa verilen değere kadar bir çok olguya ışık tutar.
Ülkemizde çocuk işçiliği, hep görülmüştür. Çocukların yerinin “işyerleri” değil, “okul” olduğu bilinciyle, çocuk işçileri okullulaştırma çabası da hep olmuştur. Bu mücadelede varılan son noktayı bize, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2006 Çalışan Çocuklar İstatistikleri vermektedir. Buna göre, 6-14 yaş dilimindeki çocukların % 2,6 ‘sı (320.000 kişi) ve 15-17 yaş dilimindeki çocukların % 16,9’u (638.000 kişi) tam zamanlı olarak çalışmaktadırlar. Çalışan çocuklardan 6-14 yaşta olanların %35,3’ü ve 15-17 yaş dilimindekilerin % 33,4 ‘ü kız çocuğudur. Çalışma nedenleri içerisinde ilk sırayı “hane halkı gelirine katkıda bulunmak” almaktadır; çocukların yaklaşık yarısı soruyu böyle yanıtlamaktadır. Çocukların uğradıkları iş kazalarına gelince : 14 yaşın altında 461 çocuğun (%6,9’u kız) ve 15-17 yaşında 3.445 çocuğun (%11,8’i kız) iş kazasına uğradıkları bildirilmiştir.
Çocuk işçiliği ile mücadele sürecinde, zorunlu ilk öğretimin 8 yıla çıkarılması çok önemli bir katkı yapmıştır. Bu deneyimin ışığında, uzun erimde, çocuk işçiliği ile mücadelede “örgün eğitim”in önemli bir araç olduğu ortaya çıkmaktadır. Kısa erimde ise, çocukların sağlıklı güvenli koşullarda çalıştırılmaları ve “çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri”nin ortadan kaldırılması önem kazanmaktadır.
İlk Yayın : “Türkiye’de Çocuk İşçiliğinin Boyutları”, 5.Ulusal Ana Çocuk Sağlığı Kongresi (Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Pediatri Derneği, Sağlık Bakanlığı, 8 Ekim 2009 Gaziantep)