İş Sağlığı Güvenliğinde Sosyal Tarafların Rolü

İş sağlığı güvenliği alanında bir çok sosyal diyalog mekanizması kurulmuştur. Ama bunların etkin işlemediği gözler önündedir. Bu mekanizmaların, yalnızca kağıt üzerinde mükemmel ama uygulamada “sonuçsuz” oluşunun bir çok sorumlusu vardır. Bunların başında “bir şeyler başarıp, gözönüne çıkmaktan korkan” kültürümüz gelmektedir.

“Erken öten horozu keserler.”

“Meyveli ağacı taşlarlar.”

“Köprüyü geçene kadar ayıya dayı de.”

“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.”

“Sürüden ayrılanı kurt kapar.”

Sosyal taraflar bu noktada devreye girmektedir. Sosyal diyalog mekanizmalarının başarısızlığında, sosyal tarafların önemli rolü vardır.

Önce irdelememize kavramlardan başlayalım. “Sosyal diyalog” ve “sosyal taraf” kavramları, ILO’nun sunduğu biçimde gündemimize girmiştir. Şöyle ki : Burada anlaşılan işçi (en çok işçiyi örgütlemiş olan konfederasyon)-işveren-devletin sosyal taraf olarak kabul edilmesi ve bunların arasındaki diyalogun geliştirilmesidir.

Bu yeterli değildir. Çünkü işçi kavramı “tüm çalışanlar” olarak algılandığında, küçük işyerlerinde çalışanlar, tarımda çalışanlar ve hatta esnaf-küçük sanatkarlar ile kapsam-dışı beyaz yakalılar, kamu görevlileri, bu diyalog sürecinden dışlanmış bulunmaktadırlar. Bunun yollarından en kestirme olanı, “işçi” tarafını temsil eden konfederasyonun, tüm çalışanlar adına konuşabilmek ve hareket edebilmek kaygısıyla, bu kesim içerisindeki görüş alışverişini bir sisteme oturtmasıdır.

Aynı olgu işveren sendikaları için de söz konusudur. Sendikalaşmayan ve tüm işyerlerinin %98’ini oluşturan küçük işyeri sahibi işverenler ve küçük esnaf ve sanatkarların görüşlerinin de, işveren tarafının içerisine yansıması gerekir.

Öte yandan, bu diyalog mekanizmasında, taraf olarak oturtulan “devlet”in, eşitlikçi ve görüşlere saygılı bir yaklaşımla ve tüm toplumun temsilcisi olduğunun bilincinde, süreçte yerini alması gerekir. Ancak onyıllardır görülen odur ki, devlet, hepsinden farklı bir organizmaymış gibi, süreçte taraf oluşturmaktadır. Hangi mekanizmayla oluşturduğu anlaşılamayan görüşlerini herkese kabul ettirmek, bu görüşü benimsemeyenleri sindirmek yoluyla, diyalog süreçlerini sonuçsuz bırakmaktadır. “Her şeyi ben yapacağım”, “Benim dediğim doğrudur” ve “herkesi kontrol ederim” yaklaşımıyla ve herkesi sindirmekle demokrasiyi ve diyaloğu bağdaştırmaya olanak yoktur.

Ben bu konuşmamda, diyalogu olanaksızlaştıran, herkese korku salan ve kültürümüze kök salan davranış biçimi üzerinde duracağım.

EKONOMİK VE SOSYAL KONSEYİN KURULUŞU, ÇALIŞMA ESAS VE YÖNTEMLERİ HAKKINDA KANUN

Kanun No: 4641
Kabul Tarihi: 11.4.2001
Resmi Gazete: 21.4.2001 – 24380

Amaç ve kapsam
MADDE 1. Bu Kanunun amacı, ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında, toplumsal uzlaşma ve işbirliğini sağlayacak, sürekli ve kalıcı bir ortam yaratarak, istişari mahiyette ortak görüş belirlemek için oluşturulan, Ekonomik ve Sosyal Konseyin kuruluşunu, çalışma esas ve yöntemlerini düzenlemektir.

Kuruluş
MADDE 2. Ekonomik ve Sosyal Konsey; Başbakanın başkanlığında, Başbakan yardımcıları, Devlet Planlama Teşkilâtından sorumlu Devlet Bakanı, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Dış Ticaret Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanı, Devlet Personel Başkanlığından sorumlu Devlet Bakanı, Maliye Bakanı, Tarım ve Köyişleri Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Sanayi ve Ticaret Bakanı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı, Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarı, Gümrük Müsteşarı, Devlet Personel Başkanı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunu temsil eden üçer temsilciden ve Başbakan tarafından belirlenecek diğer Hükümet temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile kamu görevlilerinden oluşur.

Danışma Kurulları da içinde olmak üzere resmi gazetede yayınlanarak çalışmaya başlayan tüm kurullarda, devlet, ya çoğunluğu almıştır ya da başkanın oyu iki sayılır ilkesiyle başkan bir devlet görevlisidir. Bu kurullarda çoğunlukla gündem başkan tarafından belirlenir ve genellikle gündeme yeni madde eklenmesine izin verilmez. Gündem dışı yapılan konuşmalar da suskunlukla karşılanır ve sanki yapılmamış izlenimi uyandırılmaya çalışılır.

Tüm hükumet dışı oluşumlar (sendikalar, meslek odaları, vakıflar, dernekler vb), yasalarla hükumetin vesayeti altına alınmıştır. İstenilmeyen tutum ve davranış içerisindeki hukumet dışı kuruluşlar, doğrudan o davranışları dolayısıyla hedef alınmasa da, bambaşka yönlerden sıkıştırılmaya ve sindirilmeye çalışılır. Aslında buradaki temel hedef, o kuruluşlar değil; onlar gibi olmaması istenen, ibret alması beklenen diğer hükümet dışı kuruluş ve kişilerdir.

İlk Yayın : “İş Sağlığı Güvenliğinde Sosyal Diyalog” , İş Sağlığı Kongresi ve Güvenliği Sempozyumu (MESKA VAKFI, 23 Ekim 2009 İstanbul)