Basın- İş
Yıldız Ekiz, Fatih Aydemir
Address: Necatibey Cad. Hanimeli Sok, 26/7 06430 Sihhiye ANKARA- Turkey
Tel: + 90 312 230 29 08
Fax: + 90 312 2294315
e-mail: basinis@basin-is.org <mailto:basinis@basin-is.org>
web:www.basin-is.org
30.03.2007
İşyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarının organizasyonu nasıl olmalı?
Her şeyden önce konunun işçinin canı ile ilgili olduğu unutulmamalıdır. “Damdan düşen halden bilir” ya da “Ateş düştüğü yeri yakar” derler. İş kazasına uğrayanın halinden en iyi, iş kazasından canı yanan anlar. Onun için, işçi sağlığı iş güvenliği çalışmaları ile sosyal diyalog çalışmaları birbirinin yoldaşıdır. İşyerinde, sağlık-güvenlik konusunda bir örgütlenme olacaksa, bunun işçinin dışında oluşturulması olanaksızdır. Gerçekten de, bu gerçeği iş hukuku mevzuatımız da saptamış ve kırk yıl öncesinden “İşyeri İşçi Sağlığı İş Güvenliği Kurulları” kurulmasını öngörmüştür. Şimdi dönüp kendimize soralım: Bu kurulların çalışma yöntemi konusunda ne denli bilgi sahibiyiz? Ne denli etkin kullanıyoruz?
Yasalarımız seksen yıl öncesinden, işyerlerinde koruyucu çalışmalar yapmak üzere işyeri hekimi bulundurulmasını öngörmüştür. İşyeri hekimi, çalışanların karşı karşıya kaldıkları tehlikeleri bilen, onların sokakta oynayan bir çocuktan farklı olarak meslekten kaynaklanabilecek hangi hastalıklara yakalanabileceğini bilen kişiler olmalıdır. Onların, çalıştıkları ortamları sağlıklı-güvenli hale dönüştürmek için bir uğraş içinde olmalıdır. Ülkemizde kaç işyeri hekimi, koruyucu hekimlik çalışmalarına ağırlık veriyor ve işçi sağlığı iş güvenliği konusunda yeterince bilgi sahibi?
Yeni İş Yasası (4857 s.k.), işyerlerinde iş güvenliği mühendisi (ya da teknik kişi) bulundurma yükümlülüğünü getirmiştir. Zaten mevzuatın yetmiş yıldır alınması istediği teknik önlemleri gerçekleştirmenin başkaca bir yolu da yoktur. Risk değerlendirmesi yapmadan, hangi işveren, kendisine işçi sağlığı iş güvenliği konusunda yol çizebilir, bütçe ayırabilir. Her şey planlı programlı olmalıdır. Bir yıl sonrasında atılacak adımlar, işçi sağlığı iş güvenliği kurulunda konuşulmalı ve eylem planı ortaya konulmalıdır. Çünkü bu plan, işverenin bir sonraki yıl bu işe ne kadar para ayıracağını gösterecektir. Ülkemizde kaç işyerinin, işçi sağlığı iş güvenliği bütçesi vardır?
Bu soruları ve işyerinde işçi sağlığı iş güvenliği konusunda çalışması gereken kişileri çoğaltabiliriz. Ama isterseniz burada duralım ve adım adım gidelim. Önce yukarıdaki soruları olumlu yanıtlayalım ondan sonra…
Nasıl bir planlamaya ihtiyaç var?
İşyerlerinde bir planlama yapabilmek için nelerle karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. İşçi Sağlığı İş Güvenliği Mevzuatı, bunun için 5 temel hareket noktası belirlemiştir :
- Risk değerlendirmesi
- Meslek hastalıklarında erken uyarı levhaları
- İşçilerin sağlık muayeneleri
- İşyeri ortam ölçümleri
- İşçilerin sağlık-güvenlik eğitimleri.
Planlamanın ayaklarının yere basabilmesi için, bu beş temel yapı taşının konulması gereklidir. Bunların hepsinin yasal dayanakları iş yasasıdır ve aynı zamanda bir işveren yükümlülüğüdür. Bu beş önemli adım, bir yandan bir eylem planı yapmak için gereklidir; bir yandan da adaletin yerini bulabilmesi için zorunludur.
Şimdi bu saydığımız temel yapı taşlarının neden bu kadar önemli olduğunu anlatalım:
- Risk degerlendirilmesi, iş sağlığı güvenliği (İSİG) mevzuatı tarafından öngörülen en temel işveren yükümlülüklerinden biridir. İşyerinde sağlık güvenlik tehlikelerinin analizinin yapılması, bunlara karşı önlemlerin belirlenmesi, önceliklerin saptanması ve bir mücadele stratejisi cizilmesi amaclanmaktadir. Ayrica yine ISIG mevzuatı tarafından öngörülen temel işveren yükümlülüklerinden biri olan, iş sağlığı güvenliği eğitimleri icin de bir alt yapı
oluşturmaktadir. - Meslek hastalıklarının erken belirtileri işçilere öğretilmelidirki, hem kendi haklarını izleyebilsinler; hem de hastalık belirtilerini hissettiklerinden hiç zaman geçirmeden doktora çıkabilsinler.
- İşçilerin periyodik sağlık muayeneleri, onların henüz sağlık yakınmalarının ortaya çıkmadığı bir aşamada, hastalıklarının hekim tarafından saptanabilmesine ve bu durumun onun “işinde çalışabilirliğini sürdürüp sürdüremeyeceğinin” irdelenmesine olanak verir.
- Ortam ölçümlerinin yapılması ve belgelenmesi, düzenli olarak yinelenmesi gereken bir eylemdir. İşçilerde sağlık sorunları çıkmadan çok önce, yapılan ölçümlerle “perşembenin gelişi”, “çarşamba”dan görülebilir.
- İşçilerin sağlık güvenlik eğitimleri çok önemlidir. Çünkü yukarıda gerçekleştirilen tüm çalışmaların sonuçlarının ışığında ve işyerinin özgün koşulları gözönüne alınarak yapılması gereken eğitimler, düzenleyenin sendika ya da işveren oluşuna göre değişik içerikler kazanır. Birincisinde hakların öğretilmesi, ikincisinde tehlikelerin tanıtılması ve önlemlerin öğretilmesi ön plana geçer.
Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı için işçilerin, sendikanın, ve işverenin konuya nasıl yaklaşması ve neler yapması gerekir?
Baştan beri, bazı konularda ne kadar bilgi sahibi olduğumuz konusunda sorular sorduk. Bunlar aynı zamanda işçilerin, yasalardan kaynaklanan haklarının da yeterince bilinmediğini ortaya koymaktadır. O zaman, öncelikle yapılması gereken, bu alandaki bilgisizliklerin (ve “hak”sızlıkların) giderilmesidir.
İşyeri Sağlık Hizmetlerine ilişkin 161 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi’ni Türkiye de kabul etmiştir. Bu sözleşme, işyeri hekiminin, işçi ve işverenle tam bir diyalog içerisinde, çalışmalarını yürütmesini öngörmektedir. Yine İşyeri İşçi Sağlığı İş Güvenliği Kurulları Hakkında Yönetmelik, işçi-işveren-işyeri hekimi-iş güvenliği mühendisinin görüş alışverişi içerisinde ve birlikte hareket etmesini öngörmektedir.
O zaman, bu birlikteliklerin oluşturulması zorunludur. Bir başka birliktelik de, elliden az işçi çalıştıran işyerlerinin, biraraya gelerek, işyeri ortak sağlık merkezleri kurmaları ve iş güvenliği uzmanı ile anlaşmalarıdır. Böyle bir istihdam yasalarca zorunlu kılınmamış olsa da, işçi sağlığı iş güvenliği hizmetlerinin küçük işyerlerine en düşük harcamayla indirilebilmesinin yolu budur. Gerçekten de, 161 No.lu ILO Sözleşmesi de bu ortak sağlık birimlerinin kurulmasını önermektedir.
Ülke düzeyinde iş sağlığı güvenliği politikasının belirlenmesi ve bu politikanın yaşama geçirilmesinde, Ulusal İş Sağlığı Güvenliği Konseyi’nin varlığı çok önemlidir. İşçi ve işveren sendikalarının, konuyla ilgili devlet kurumlarının, üniversitelerin ve sivil toplum örgüt temsilcisinin yer aldığı bu yapı, işletilmeli ve geliştirilmelidir. Çalışmalarının işyeri düzeyine nasıl indirileceği üzerinde çalışılmalıdır.
Bu konuda mevcut mevzuat yeterli mi? Eksiklikler neler?
Ülkemizde çok düşülen iki önemli hata var. Daha doğrusu, insanları, hedefe kilitlenmekten alıkoyan iki önemli saptırma var. Bu konuda mevzuat ve finans üzerinde ısrarla duruluyor. Bence ikinci planda.. Yasanın genel çerçeveyi çizmesi, ayrıntıların tüzük ve yönetmeliklere bırakılması doğrudur. Ama sık değiştirilebilen yönetmeliklerin ağırlık kazanması da keyfi yönetimi getirmektedir. Mevzuatta yetersizlik olarak nitelenebilecek en önemli nokta, devletin yetki paylaşımındaki yetersizliktir. Çünkü tüm gücü ve yetkiyi kendisinde toplamaya çalışan, “birlikte” yürümek ya da “herkesin” kendi ekseninde bağımsız çalışmalar yürütmesine olanak tanımak “sosyal diyalog”un bir gereğidir; ama ülkemizde çok eksiktir.
Her şeyden önce çıkarılan yasaların uygulanması gerekir. Yasaların uygulanması sürecinde, ortaya çıkabilecek yetersizliklerin ya da bulanık konuların çözüm yeri olarak toplu iş sözleşmeleri gösterilmelidir.
Bu konuda Fişek Enstitüsü nasıl projeler yürütüyor ?
Fişek Enstitüsü, hep olmayanı oldurmaya çalışmıştır. Bunun için de, yaptıklarını özgün ve yol-açıcı olarak niteleyebiliriz. 1982 yılında, elliden az işçi çalıştıran işyerleri için “ortak işyeri hekimliği” kavramını yaşama geçirmeye başladığında da böyleydi. Bugün, yine “işyeri ortak iş güvenliği danışmanlığı sistemini” yaşama geçirmeye çalışırken de böyledir. Bütün bunları birer somut örnek olarak çalışma yaşamına kazandırırken, bilgileri paylaşmak ve böylece zenginleşmek de çok önemlidir. Bu paylaşımı gerçekleştirebilmek için, 1992 yılından beri, düzenli olarak her iki ayda bir Çalışma Ortamı adlı dergimizi yayınlıyoruz. 91.sayısı Mart ayında çıktı. Tüm bu sayılara baktığımızda, neredeyse işçi sağlığı iş güvenliği ansiklopedisi ile karşı karşıya olduğumuzu sanacağız. O kadar zengin ve çeşitli bilgi var, bu derginin içerisinde…
2000 yılından beri, çeşitli web sayfaları ile çok daha geniş kesimlere ulaşma olanağı bulduk. Başlıca web sayfalarımız “www.fisek.org.tr” ve “isguvenligi.net”tir. İlkinin günlük ziyaretçi sayısı 1500’ün üzerindedir; ikincisinin ise 900’e yaklaşmaktadır. Mevzuattan köşe yazılarına, işçi sağlığı iş güvenliği konusundaki haberlerden, kaza örneklerine kadar bir çok bilgiyle bu sayfalarda buluşma olanağı var.
Enstitü’nün baştan beri risk gruplarına duyduğu bir yakın ilgi var. Özellikle eşitsiz konumdaki kesimlerin, çalışma yaşamında korunması zorunlu. Küçük işyerlerindeki çalışmalarımız, bize çalışan çocukların ne denli, “hak”sızlıklarla karşı karşıya kaldığını gösterdi. Hatta bu haksızlıkların toplumsal cinsiyet bakımından farklılık gösterdiğini de saptadık.
1984’ten beri çalışan çocuklara karşı araştırmalar ve müdahale programları uyguluyoruz. Özellikle çalışan çocuklar, genellikle eşitsiz konumdakiler için yoğun çalışmalar içerisindeyiz. Bu çalışmalarımız sırasında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı’nın çok desteğini gördük. En son, genç kızların çalışma yaşamına değil de eğitime yönlendirilmesi; evlenince eve kapanmak yerine mesleğini sürdürmesini sağlamak için, Ankara’da Boztepe Mahallesinde bir “Genç Kız Evi” açtık. Bu önemli deneyimden elde ettiklerimizi yine web sayfalarımızda paylaşıyoruz.
Kütüphanemize internet üzerinden erişilebiliyor; işçi sağlığı iş güvenliğinden sosyal politikaya; sosyal hekimlikten çocuk emeğine kadar 7000’inin üzerinde kitabı kapsamakta… Araştırmacıların ilgisiyle bütün bu bilgi hazinesinin toplum yararına kullanılacağına inanıyoruz.
Yüz akı girişimlerimizden biri çalışan çocuklar fotoğraf yarışmalarıdır. Bir gönüllümüzün önerisi ve seçkin fotoğraf sanatçılarımızdan oluşan seçici kurulun çabaları ile bu ay beşinci yarışmamız da sonuçlandı. Vakfın şu anda çok zengin bir “çalışan çocuk fotoğrafları arşivi” var. Arşivimizdeki fotoğraf karelerini, bugüne kadar, ILO, Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tabip Odaları ve çeşitli basın-yayın kuruluşlarıyla paylaştık. İki albüm çıkardık. Bunu tarihe iz bırakmak ve “gözden uzak olanların” kamuoyuna gösterilmesi olarak değerlendiriyoruz.
Bir başka arşivimiz de, “iş güvenliği afişleri” arşivimizdir. Çok değerli bir iş güvenliği uzmanımız ile sanatçımızın karikatürize ettikleri bu yapıtlara internet üzerinden ulaşılabilmekte ve kullanılabilmektedir. Dikkat ederseniz, özgün olsa da yapıtlarımız paylaşmaktan kaçınmıyor ve bir kısıt koymuyoruz.
Matbaa ve ambalaj işyerleri için öneriler
İşyerlerinde yukarıda saydığımız öncelikli hedeflerin gerçekleştirilmesinin üzerinde titizlikle durulmalıdır. Bunlar yol açıcı ve işçilerin kenetlenmesini getiren adımlar olacaktır.
Sendika merkezinde, merkezi bir arşiv oluşturulmalıdır:
- İşyerlerinde kullanılan malzemelerle ilgili “Malzeme Güvenlik Bilgi Formları (MSDS)” toplanmalıdır.
- Toplu iş sözleşmesi imzalanan işyerlerinin üretim akım şemaları ve risk değerlendirmesi sonuçları toplanmalıdır.
- Her ay düzenli olarak toplanması gerek İşyeri İş Sağlığı Güvenliği Kurulu kararları toplanmalıdır.
- Toplu iş sözleşmeleri ve bu süreçte sendika talepleri dosyalanmalıdır.
- İşyerlerinde meydana gelen kazaların raporları toplanmalıdır.
Bu arşiv yılda bir kez uzmanlara inceletilmeli ve İşyeri İş Sağlığı Güvenliği Kurulu’ndaki sendika temsilcilerinin katıldığı bir yıllık Kongre’de irdelenmeli ve yaklaşan yıl için bir eylem planı oluşturulmalıdır.