SSK’nın Yeniden Yapılanması II : Çifte Standart

Uluslararası denetim ağlarının etkisi, düne oranla daha da artmıştır. Küreselleşen sermayenin kaçınılmaz gereksinnelerinden biri de, kendisini doğrudan ilgilendiren alanlardan başlayarak “küresel” ağlar örmektir. Henüz eğitimin içerik ve programlar açısından küreselleşmesi dillendirilmeye başlamadan çok önce, sosyal güvenlik sistemlerinin finansmanının küreselleştirilmesinden sözedilmeye başlanmıştır.

Sosyal güvenlik sistemimizin, yarım yüzyılı aşan geçmişinde tüm ülke nüfusuna yaygınlaşamamış olması, “karar alma sürecinde ağırlığı olanları” hiç rahatsız etmemiş; sosyal güvenlik kapsamındakilere sunulan hizmetlerin düzeyine bir takım bahanelerle “çaresiz”ce göz yumulmuştur vs… Buna karşın, sistemde, hükümetlerin ve sosyal güvenlik sistemlerinin yöneticilerince yarım yüzyılı aşkın bir süredir yapılan hatalarla, finansal açık belirdiğinde, kazan kaldırılmıştır.Bu noktada, dünyadaki sistemlerin nasıl finanse edildiği araştırılmaya başlanmış; primler bilinçsizce yükseltilmeye başlanmış ve hemen yasal değişiklikler ve reform projeleri gündeme getirilmiştir.

Yarımyüzyıllık hatalar anlaşılmadan ve açığa vurulmadan, reform sözcüğünü kullanarak, primleri durmadan arttırarak (yani para basarak) aynı hatalar sürdürülmektedir.

ÖZDEMEÇ No.4 :

Yarımyüzyıllık hatalar anlaşılmadan ve açığa vurulmadan, reform sözcüğünü kullanarak, primleri durmadan arttırarak (yani para basarak) aynı hatalar sürdürülmektedir.

Sosyal güvenlik sistemimizle ilgili olarak “küreselleşme”ci söylemlerin, üzerinde ısrarla durduğu değişiklikler, yasa düzenlemeleri ile getirildi. Bunlardan ikisi çok önemli olup,y ülkemiz gerçekleri ile uyuşmamaktadır (Emeklilik yaşıi ve sigorta hizmetleri ile sağlık hizmetlerinin ayrıştırılmasıii, primlerin yükseltilmesi).

Bunların dayatmaya varan ölçülerde uluslararası çevrelerce istendiğini biliyoruz. Ama dikkat çekici olan bu konudaki uyum ve bütünleşme çabasının hizmet standartları ile ilgili olarak hala gösterilmekte olmayışıdır.

Yeniden yapılanma, yalnızca abugün yasa değişiklikleri ile sınırlı kalmamalıydı. Sözgelimi, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, hastalıkların erken tanısı gibi uluslararası çevrelerde titizlikle üzerinde durulan standartlarda hızla uygulamaya geçilebilseydi.

Ama SSK, bu konulardaki önerilere ve bilgi akışına kapılarını kapamıştır. Bunun en tipik örneği de, üyesi olduğu ISSA (Uluslararası Sosyal Güvenlik Örgütü) ile ilişkilerinin yüzeyselliği ile kendisini göstermektedir.

ISSA,sosyal güvenlik alanındaki en yetkin uluslararası kuruluş olup, 1927 yılından beri çalışmalarını sürdürmektedir (Ardılı CPIAS de düşünülürse bu tarih 1889 ‘lara kadar gidebilir). Ama ne yazıkki, SSK-ISSA ilişkileri hiçbir dönemde yoğun ve verimli olmamıştıriii.

Özellikle sosyal koruma alanında çok geniş çalışmaları ve yayınları olan ISSA, aynı zamanda teknik destek hizmetleri de verebilmekte; bir çok uluslararası bilimsel toplantıya imza atmaktadır. Ama ne yazıkki, SSK’yı bu etkinlikler içerisinde görmek olanaklı olmamıştır.

Bu olumsuzlukta, SSK’nın içine kapanık politikası kadar, “nimet” ve “külfet” konusundaki çifte standartlı yaklaşımının da etkisi olmuştur.

Nimet”, sigortalılarkın hizmetlerden yararlanmasını; “külfet”, bunun karşılığında katlandıkları ödemeleri simgeler. Yıllardır, ülke içinden (ve SSK dışından) yapılan eleştirilerde, SSK’nın “külfet” yüklemekte çok istekli ama bunun karşılığında “nimet” sunmakta çok isteksiz olduğu vurgulanmıştır.

Her ne kadar SSK yeniden yapılanma girişimlerinde de çok istekli olmamışsa ada, “külfet”e ilişkin olan uluslararası etkilere kolayca boyun eğmiştir. Ama nedense aynı kolaylığı, “nimet”e ilişkin ve sözgelimi ISSA kaynaklı etkilere göstermemiştir.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yıllardır ülkemize yaptığı katkılara, kamuoyu tarafından da tanık olunmuştur. Gerek teknik destek hizmetleri, gerek özendirici-denetleyici etkilerine sıklıkla tanık olmaktayız. Ama ISSA’nın ne varlığını duyan var, ne de adını.

Bu da çok doğal, çünkü SSK hala ISSA ile hangi birimi aracılığı ile ilişki kuracağına karar verememiş ve bir “uzman” kadro oluşturamamıştır. Önceleri APK Daire Başkanlığına bağlı olarak yürütülen “ilişki”, daha sonra Yurt-dışı İşçi Hizmetleri Daire Başkanlığına alınmış; son yeniden yapılanmayla yeniden APK Daire Başkanlığına bağlanmıştır. Ancak hala çalışmalarla ilgili bilgi vermekte; kamuoyuyla kendilerine ulaşan kaynakları paylaşmakta önemli sıkıntılar vardır. (Buna karşın ILO ile ilişkilerde Çalışma – Sosyal Güvenlik Bakanklığı ve WHO ile ilişkilerinde Sağlık Bakanlığı’nda durum bunun tam tersidir).

Aynı eleştiriler, ISSA’nın üyesi olup aidat ödeyen Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve OYAK için de geçerlidir. Bu 4 sosyal güvenlik kuruluşumuzun neden ISSA’ya üye olduğunu ve niye sürekli aidat ödediğini de bu görüntü içinde anlamak olanaklı değildir.

SSK’nın yeniden yapılamsı, “nimet”i paylaşmak değil, “külfet”i arttırmak üzerine kurulmuştur.

ÖZDEMEÇ No.5 :

SSK’nın yeniden yapılamsı, “nimet”i paylaşmak değil, “külfet”i arttırmak üzerine kurulmuştur.

İlk Yayın : “SSK’nın Yeniden Yapılanması II : Kırılganlık ve Özelleştirme – Çalışma Ortamı Dergisi – Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim Eylem Merkezi Vakfı Yayını, Ocak-Şubat 2001, Sayı 54.


 

i Fişek A.G.: “Sosyal GüvenlikteReform İçin Geçiş Süreci” – Çalışma Ortamı Dergisi – Ocak-Şubat 2001, Sayı 45.

ii Fişek A.G.: “SSK’nın Yeniden Yapılanması II : Kırılganlık ve Özelleştirme – Çalışma Ortamı Dergisi Ocak-Şubat 2001, Sayı 54.

iii Fişek A.G., Özşuca Ş.T., Şuğle M.A.: Sosyal Sigortalar Kurumu Tarihi )1946-1996), SSK Genel Müdürlüğü Yayını No. 598 Kasım 1998 s.146