Meslek Hastalıkları Kimin Umurunda ?!

Bir işyerinden içeri girsek ve önümüze çıkan 100 işçiye 2 soru sorsak:

  1. “İş kazası nedir?”
  2. “Meslek hastalığı nedir?”

Aldığımız cevapların ne kadarı doğru çıkar dersiniz ? İş kazasını, neredeyse işçilerin tümü bilir. Ama meslek hastalığının ne olduğunu bilen, bunların üçte birini bile bulmaz.

Böylesi bir görünümün nedeni, meslek hastalıklarının önemsiz olması ya da hiç görülmemesi değildir. Asıl neden, özellikle gözden saklanmaları ve farkettirilmeden geçiştirilmeleridir.

Gözbağlarımızı çözelim. Bakalım neymiş bu meslek hastalıkları?

Meslek hastalıkları, çalışma yaşamının neden olduğu hastalıklardır. İşyeri koşullarından kaynaklanırlar. İlke olarak, o işten çalışan işçiler dışında kimsede görülmezler.

Meslek hastalıklarının en önemli özelliği önlenebilir oluşudur. Zaten her görülen meslek hastalığı olgusunu bir insanlık suçuna dönüştüren nokta da budur. Uygun önlemler altında yürütülen çalışmalarda meslek hastalığı olgusunun çıkmasına olanak yoktur.

Bunun tam tersine düşünelim. Elverişsiz koşullarda da meslek hastalığından kaçmaya olanak yoktur. Örneğin, işyerinde insan sağlığını bozan bir üretim artığı gazın işyeri havasına karıştığını düşünelim. Kim bunu soluyan işçinin dalgın ya da dikkatsiz olduğunu iddia edebilir? Kim şanssızlıkla işçinin bunu soluduğunu iddia edebilir? Kim bunu işçinin kadersizliği ile açıklayabilir?

Meslek hastalıklarını, işçi sağlığı iş güvenliği eyleminin odak noktasına oturtan işte bu yönüdür. Yakalanılması şans etmenine bağlı değildir. Buna karşın iş kazalarında, bir şanssızlıktan sözedilmektedir; Çünkü her kaza gibi, zararsız ya da az zararla atlatılması olasılığı da vardır.

Meslek hastalıklarının bir başka çok önemli özelliği erken uyarı verebilmesidir. Bu üç biçimde kendisini gösterir:

  1. Çevresel ölçüm araçlarının yardımıyla (havada zararlı toz, gaz, duman vs konsantrasyonu, gürültü düzeyi ölçümü vs) yapılan incelemelerde,
  2. İşçinin periyodik sağlık muayenelerinde ve gerektiğinde yapılan biyolojik ölçümlerde (kan kurşun düzeyi, idrarda hippurik asit, TCA, TCE ölçümü vs),
  3. Hastalık tanısı alan işçinin, yakın çalışma arkadaşlarının taranması…

Bu yollarla meslek hastalığının ortaya çıkması ya tamamen önlenir ya da çok erken aşamada yakalanır.

İşte bütün bunlar tek tek işverenin sorumluluğudur. İşveren mademki bir iş vermektedir; bunun işçilere zarar vermeden yapılması için de tüm önlemleri alacaktır. Hatta, işçilere, işyerinde sağlığını bozabilecek ne varsa, bunları tanıtacak; hastalığın erken belirtilerini de öğretecektir.

Belki biri çıkar, bize de derki: “Uyandırmayın vatandaşı. kimin umurunda meslek hastalıkları?” Biz de ona deriz ki: “Bizim umurumuzda.. Çünkü biz insanları severiz. Ayırım da gözetmeyiz”.