Kötülükler Prensi Türkiye’de

(www.mulkiyehaber.net 01.06.2016)

* Kötülükler Prensi’nin en önemli silahı “ZOR”,

zaten kendisi de bir ZORBA.

Şili’nin Allende’sinin yerini, kanlı bir darbeyle alan Pinochet rejimi, dünyaya “bireysel güvenlik sistemi”ni armağan etti. Kötülükler Prensi’nden kötülük dışında ne beklenir ki… Küreselleşmenin rüzgarı ile birleşen, sosyal politika karşıtı bu akım, Türkiye’ye de dayatılmaya çalışıldı.

Ama, Bireysel emeklilik sistemi (BES), sosyal güvenlik sistemine alternatif olamadı. Büyük umutlarla BES’e sarılan sigorta şirketleri, bekledikleri karları yapamadılar. Hükümetten medet umdular. Hükümet, zaten, -Anayasa’dan çıkaramadığı halde-, sosyal devleti yıkmaya hazırdı; elinden gelen yardımı yapmaya başladı. Sisteme girenlere (+) kazançlar vermeye başladı. Ama yetmedi. Yine de “akıllı” toplum, bu işten kendisinin ne kazancı olduğunu öğrenmek istedi ve aldığı yanıtlardan mutlu olmadı. Böylece BES, umduğu rolü üstlenemedi. Yalnızca, tamamlayıcı (ve gönüllü) sosyal güvenlik sistemi içerisindeki yerini koruyabildi.

Hükümetin Gündemi :

AKP hükümetlerinin gündem oluşturma, gündem değiştirme ve “söyleye söyleye çoğunluğu inandırma” başarıları gözlemlenmektedir. Bu kez de, çalışma yaşamına yönelik gündem oluşturma çabaları şu başlıklar altında toplanmaktadır :

  1. Sendikal örgütlenmenin güçsüzleştirilmesi,

  2. Kıdem tazminatı fonu oluşturulması,

  3. Yasalaşan kiralık işçi sisteminin yaşama geçirilmesi,

  4. a) Bireysel emeklilik sistemine çalışanların prim ödeyerek “zor”unlu katılımının sağlanması,

b) Özel hastanelerde sigortalılardan fazladan alınan ücretlerin,

zor”unlu prim toplanan bir sistem aracılığıyla ödenmesi.

Hükümetin gündeminin ilk üç maddesinin daha önceki yazılarımızda mercek altına almıştık. Bu kez gündemin dördüncü maddesine değinelim :

2014 yılından beri yeni bir kötülük planlanıyor. Giderek sosyal güvenlik sisteminin yerini alacak bir “zorunlu BES” oluşturulmak isteniyor. Yine devlet desteği ile Şili’nin Kötülükler Prensi’nin hayaleti Türkiye’de “zor”balıkla, kendi sistemini adım adım geliştirmek istiyor.

20-45 yaş arasındakiler için planlanan “zor”unlu tasarruflar, BES şirketlerinin iştahını kabartıyor. Ama plan önce 50 TL ile başlayan bugün 100 TL’ye yükseltilen ve yarın daha da kabaracak olan faturaları kapsıyor. Bu paralar, yalnızca işçiden alacaklarmış. Asgari ücreti 1.300 TL’ye yükseltenler, bir elleriyle verip, öteki elleri ile alacaklarmış.

Bu uygulama üç yönden Anayasa’ya aykırıdır :

  1. Toplumda bazı çalışanlar “zor”la BES sistemine sokulurken, bir kısmı sokulmamaktadır. Peki Anayasa ne diyor ?

Anayasa’nın Başlangıcı : … Her Türk vatandaşının, bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak …

  1. Asgari ücret, işçinin anca geçineceği bir ücreti ifade eder. Bu kesinti, asgari ücreti yetersiz hale getirecektir. Bu konuda Anayasa ne diyor?

VII. Ücrette adalet sağlanması

MADDE 55 –

Ücret emeğin karşılığıdır.

Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. (Değişik: 3/10/2001-4709/21 md.) Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik

durumu da gözönünde bulundurulur

  1. Sosyal güvenlik için zorunlu bir sistem kuran devlet, bu kez özel kesim eliyle bir “zorunlu” güvence sistemi oluşturmayı hedeflemektedir. Üstelik de, bir bedenden iki post çıkarmaya çalışmaktadır. Anayasa’nın “sosyal güvenlik hakkı”nı tanımlayan maddesi şöyle diyor :

MADDE 60 –

Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.

Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar

Sosyal politika savunucularının çok dikkatli olması gerekir. Sosyal güvenlik sisteminin kurumsal yapısı (SGK) tehdit altındadır. 1946 yılında ilk kurulduğu günden beri, devletten himaye değil, köstek gören bu kurumun üzerindeki kötülük bulutları 2000’li yıllardan bu yana yoğunlaşmıştır. Reform adı altında, ortadan kaldırılan “SSK’nın kamu girişimleri” ve yok pahasına devredilen SSK hastane, ilaç fabrikası ve eczanelerinden sonra, Kurum’un büyük bir kan kaybına uğramıştır. Böylece sosyal güvenlikte kamu girişimciliğine çelme takılırkan, özel girişimin önü açılmak istenmiştir.

Şimdi de, Sosyal Güvenlik Kurumu, gerek ilaç giderlerinin artması ve gerekse hastanelerdeki aşırı harcamalar karşısında büyük kayıplara uğramıştır. Buna karşın, özel hastanelere yaptığı ödemeler, özel sektörün planladığı kara ulaşmasını bir türlü sağlayamıyor. Onun için halktan, “fazladan” para isteniyor. Hükümet, özel hastanelere olan ilginin azalması dolayısıyla, bu fazladan ödemeleri, “özel ve zorunlu prim” sistemi oluşturarak karşılamayı planlamaktadır (Zaten şimdiden bir özel sigorta şirketi, bu konuda bir sigorta kolu oluşturmuş bile).

Toplumun Gündemi :

12 Eylül 1980 Askersel Darbesi ile başlatılan ve 2002 sonrası büyük bir ivme kazanan “kötülük” rüzgarına karşı, sosyal güvenlik ve iş güvencesi alanlarında çarkları geri çevirmenin zamanıdır. Bunu prim ödeyen herkes (işçi, işveren) el birliğiyle yapmalı ve kimseye vekalet vermemelidir.

Bu konuda Şili’nin “Kötülükler Prensi”ni nasıl alt ettiğini hatırlamak ve bu deneyimden yararlanmak önemlidir. Şili halkı, “Kötülükler Prensi”ni örgütlenerek başından uzaklaştırmıştır. O zaman, toplumun gündemini de işçi sınıfı örgütlerini güçlendirerek ve gündemi toplumun her kesimine malederek, “kötülüklerle” baş edeceğiz.

Çalışma yaşamında toplumun gündemini şunlar oluşturmaktadır :

  1. Örgütlenmenin güçlendirilmesi : Toplum, gündemindeki konuları tek başına çözemeyeceğini anladığı ölçüde, örgütlere olan ilgisi ve desteğini arttıracaktır.

  2. Kıdem Tazminatı hakkının işten ayrılan tüm işçilere tanınması (1936 tarih ve 3008 sayılı İş Yasası’nda olduğu gibi),

  3. Kiralık işçi uygulamasının kaldırılması (İlk üç maddeye daha önceki yazılarımızda değindiğimiz için, burada yeniden ele almayacağız).

  4. Özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarına son verilmesi: Bir çok kötülüğün anası bu uygulamalardır. Öneri : Kamu girişimciliğinin yeniden canlandırılması, bir taşla üç kuş vurulmasını sağlayacaktır.

  • İşçi sendikaları güçlendirilecektir.

  • Kayıt dışı çalışmanın önüne geçilecek; çalışma standartları uygulanabilecektir.

  • İstihdam artışı ile birlikte tam istihdamı sağlama olanakları elde edilecektir.

  1. Dört kişilik aile geliri için yoksulluk sınırı olan 4.478 TL’nin taban ücret olarak kabul edilmesi : Hükümet, sermaye birikiminin arttırılması için, toplumdaki tasarruf oranını zorla arttırmayı hedeflemektedir. Öneri : Zor kullanmak yerine, “dört kişilik ailenin gelirinin yoksulluk sınırının üstüne taşınması” yoluyla özendirici önlemlere başvurulmalıdır.

  2. Üç ay maaş alamayan işçilerin maaşlarının ödenebilmesi için İşsizlik Sigortası bünyesinde yeni bir primli sistem oluşturulması : Son günlerin önemli direnişlerinden biri, Zonguldak’ta dört aydır maaşını alamayan ve açlık grevine başlayan işçilerin, kendilerini madene hapsetmeleridir. İflas gerekçesiyle, daha önce de bir çok işçinin maaşları, kamu alacaklarının gerisine düşürülerek, ödenmesi olanaksız hale getirilmişti. Kıdem tazminatı yanan işçiler için “timsah gözyaşı” dökenlerin, bu kadar yaygın yaşanan bir sorun için çözüm üretmemeleri gülünçtür. Öneri : Üç ay maaş alamayan tüm işçilerin maaşları, İşsizlik Sigortası’ndan ödenmelidir. Bunun için, yasaya ek madde konulmalı ve tüm işverenlerden, prim toplanmalıdır. Böylece işçi alacakları da kamu alacağına dönüştürülecektir.

  3. İş güvencesinin sınırının genişletilerek, işçilerin ekmeğiyle oynanmasının önüne geçilmesi: İş Yasası, ancak 30 ve daha çok işçi çalıştıran ve sendikal nedenlerle işten çıkarılan işçilere güvence sağlamaktadır. Öneri : Bu güvencenin kapsamı, işçi sayısı engeli kaldırılarak, tüm işten çıkarılan işçiler için “gerekçe gösterme zorunluluğu” getirilerek genişletilmelidir.

Dikkat edilirse işçi sınıfı örgütleri için önerdiğimiz gündem maddeleri, hükümetin hiç değinmediği ve ısrarla kaçındığı istekler… Bu çelişki, özellikle, AKP’nin egemen olduğu Bursa, Denizli, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Sakarya ve İstanbul gibi sanayiinin yoğun olduğu illerde mitinglerle, fabrika-çıkışı konuşmalarıyla gündeme getirilmeli ve işçilere “hükümet gündeminin çıkmazları” anlatılmalıdır.

Kötülükle savaşımımızda en büyük destek, örgütlü toplumdur.

KAYNAKÇA :