Hepimiz Aynı Gemideyiz

123323@meb.gov.tr

Gemilerin hedefi bellidir.Yükünü planlanan noktaya ulaştırmak. Tüm çalışanlar ve çalıştıranlar bu hedefe ulaşabilmek için kenetlenmişlerdir. Hepsinin birbirine ihtiyacı vardır. Ateşçisinden ahçısına; kaptanından dümencisine kadar. İki şeyden korkarlar: Hastalıktan ve büyük felaketlerden. Bunları önlemek için canla başla çalışırlar.

Bu ilkeler ve kaygılar yalnız gemiler için değil, tüm işyerleri için geçerlidir ve önemsenmelidir. İşçisinden işverenine, çırağından çaycısına kadar herkes iş kazalarından ve meslek hastalıklarından sakınmayı; birbirini kollamayı birincil amaç olarak görmelidir. Yoksa hiç kimse kendi gemisini yürütemez.

İşyerinde sağlık-güvenlik-çevre (SEÇ) başlığı altında topladığımız bu çalışmaların, ülkemizde de her geçen gün önemi daha çok anlaşılmaktadır. Ne yazıkki bunun nedeni, tehlikeleri zamanında sezmek gibi bir öngörü değildir. Bunun nedeni geçmiş acı olaylardan ders almak da değildir. Bunun nedeni, kalite belgelerinin, Avrupa Birliği mevzuatının ya da Dünya Ticaret Örgütü kurallarının bunu şart koşmasıdır. Bu yargımın en önemli kanıtı BSI, OHSAS gibi bu amaca hizmet eden ölçütlerin öğrenilmesi ve uygulanması çabaları ile yurt dışına yönelik fason çalışan firmalar üzerinde, bu yabancı şirketlerin kurdukları denetim ağlarıdır.

Atalarımız “Zorla güzellik olmaz” demişler. Ama galiba zoru görmeden de güzellikleri gerçekleştirmeye ve paylaşmaya başlamıyoruz. Ama sürdürmede gönüllü olmalıyız. Bunun için de eğitim ve izleme çok önemlidir.

Herşeyin nedenini, kökenini ve erken işaretlerini “aynı gemidekilere” öğretmeliyiz. Adamsendeciliğin, boşvermişliğin ya da “bana bir şey olmaz” yaklaşımının ağır maliyetlerini göstermeliyiz. Bilgi çağındayız. Sadece üretim ve teknolojisi ile ilgili bilgiler yetmez; onu saran koşullar ve gerçekleştiren insan yumağının davranışları ile ilgili bilgilerimizi de geliştirmeli; üretimin kesintiye uğramadan artarak sürdürülmesini sağlamalıyız.

İzlemeye gelince. İşyerinde sağlık-güvenlik-çevrenin durumunu izlemek için geliştirilmiş çeşitli araçlar vardır. Biz bunlara biyolojik ve çevresel ölçümler diyoruz.

Sözgelimi, işyerlerinde insan sağlığını ve özellikle de işitme işlevlerini yakından etkileyen gürültüde sakınabilmek için,

  • İşyerinde ses (gürültü) düzeyi ölçümü yani gürültü haritası çıkarılması,
  • İşçilerde işitme kaybının ölçümü yani odyometri

kullanılmaktadır. Bunlar, bizi uyaracak ve erken önlemler almamıza olanak verecek; yasal sorumluluklarımızın sınırını çizebilecek ölçüm araçlarıdır. Gürültüden sakınmak için alınacak önlemin çeşidini ve etkinliğini de bu araçlar ele verecektir. Mühendislik önlemlerine mi başvurulacak; kulak tıkacı ile mi yetinilecek yoksa kulak manşonu mu gerekir? Yanıtları ancak bu teknik çalışmalardan sonra verilebilir.

Sözgelimi tozlu-dumanlı ortamlarda çalışanlarda solunum sistemlerini korumak için neler yapmalıyız. Genel havalandırmadan, kapalı sistem çalışmaya kadar bir çok yöntem var. Seçtiğimiz yöntemini başarısını ve insan üzerindeki etkilerini,

  • Akciğer filmi
  • Akciğer fonksiyon testi yani spirometri
  • İşyeri havasında toz-duman ölçümleri

ile izlemeliyiz.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Türkiye değişiyor. Artık eskiden olduğu gibi, “dedem de böyle yapardı, ona bir şey olmazdı” diyemeyiz. Tek bir insanın tırnağını kaybetmeyi, bu kaybın getirdiği imaj ve üretim kaybını göze alamayız.

Yarın aynı gemiyi paylaşacağımız ya da şu anda paylaştığımız çocuklarımızı ve gençlerimizi işte bu duygu ve duyarlılıklarla yetiştirmeliyiz.