Erdoğan Bozbay

A.Gürhan Fişek,“Yaşamda Sadelik, Düşüncede İhtişam”

Günlerdir düşünüp duruyorum. Söze nereden başlayabilirim, sevgili Gürhan Fişek’i en az eksikle, en anlaşılır, en yalın biçimde nasıl anlatabilirim. Daha düne kadar çalışmalarıyla, hayalleriyle geniş zamanlara sığmayan bir değeri, bir anda geçmiş zamana indirgemeden doğru bir yerde nasıl konumlandırabilirim. Çünkü, onunla ilgili bir çok anı anlatıldı, hayata geçirdikleri yazıldı, hayalleri defalarca dillendirildi. Önemli olan, duyulan, yazılan ve anlatılanların gölgesine sığınmadan, olabildiğince tekrarlardan kaçınarak özgün yanlarıyla nasıl anlatılabilirdi. Derken, söyleyenini bilmediğim şu özdeyiş imdadıma yetişiyor. “Yaşamda sadelik, düşüncede ihtişam.” Sanki bu sözler, sevgili Gürhan Fişek için söylenmiş gibi. Evet, onu hiç tanımayanlar yada çok yüzeysel tanıyanlardan böyle bir söz ışığında yorum yapmaları asla beklenemez. Beklenmemeli de…

Yolu onunla bir biçimde kesişmiş hiç kimseyi düşünemiyorum ki, Gürhan Bey’den itici güç almamış olsun. O nasıl bir enerji kaynağıdır ki, durmaksızın çalışır, tek kişilik bir ordu gibidir adeta. Çok iyi bir eğitimcidir. Bir de bakarsınız, öyle çok şey öğrenmişsinizdir ki ondan, farkına bile varmamışsınızdır. Tabii, kullandığı yöntem çok önemlidir, ustacadır. Kırmadan, incitmeden, yumuşacık, ikna edici bir dille enkazınızdan yeniden doğduğunuzu fark edersiniz. Yıkılmış, ayaklar altında sürüklenen bir güvensizlikten, onun sayesinde güven abidesine dönüşürsünüz. Çok iyi bir yönetmendir, direktördür, kaptandır. Takım oyununa inanır. Ama, nedense en kritik anlarda, omuzlanması güç sorumlulukları da hep kendisi üstlenir? Bu düşünce, ekibine güvensizlikten öte, hiç kimseye kıyamamasından, ağırlıklar altında ezilmesine dayanamamasındandır. Düşünce dünyasında ihtişamıyla göz kamaştıran o insan, yaşamında da o denli sadelikten yanadır. Sürekli gündemde kalmak için çırpınmaz, göze batmak için rol yapmazdı. Bu, toplantılarda da böyleydi, bilimsel oturumlarda da böyleydi, özel sohbetlerde de böyleydi. Tüm unvanlarını, sanlarını, adının önüne konulan tanımlamaları, giysileriyle beraber, vestiyere bırakan ender insanlardandı.

Özellikle, gençlerle kurduğu iletişimi hayranlıkla izlemek için bazı toplantılara özellikle katılırdım. Genellikle bu toplantılardan yaptığım çıkarsamayı tek sözcükte somutlaştırabilirim. “GIPTA” Keşke derdim içimden, “Benim de böyle eğiticilerim, rehberlerim, yol göstericilerim olsaydı,üniversite yıllarımda…” O gençlere gıptayla bakardım. Çoğu üniversite, master, doktora öğrencisiydi. Toplantı süresince, Gürhan Bey’in özenle seçilmiş sözcüklerle yaptığı aktarımlar, hiçbir kitapta derli toplu bulunamayacak şeylerdi. Ve onlar bu bilgi birikimini, bu yaşanmışlıkları büyük bir iştahla beyinlerine yüklüyorlardı. Şansın böylesi herkesin kapısını çalmazdı doğrusu. Onlar da bunun farkındaydı. Yoksa, her biri Anadolu’nun dört bir yanından, iki elleri kanda bile olsa kalkıp,” Sevgili rehberlerine, yaşam öğreticilerine” son görev için Ankara’nın yolunu tutmazlardı.

Eminim, herkes onun kaybıyla birlikte bir şeyler yitirmiştir. Öncelikle çalışan çocuklar, çocuk gelinler, yurdunu terk etmek zorunda kalan göçmenler, kıyıya vurmuş cansız bedeniyle hafızalarımıza kazınmış Aylan’lar vb. arkalarındaki büyük bir desteği yitirdiler. Öğrencileri, ufuklarına yeni ufuklar katacak bir rehberi yitirdiler, ailesi değerli bir evladını yitirdi. Sevgili Oya Fişek evinin ve yaşamının direğini yitirdi, Doruk ile Başak önlerine çıkacak yol ayrımlarında onlara pratik çözümler önerecek babalarını yitirdi. Arkadaşları, dostları herkes eminim onun fiziksel, düşünsel yokluğuna kolay alışamayacak. Ben ise kardeşimi, arkadaşımı, dostumu yitirdim. İtiraf etmeliyim ki, yıllar önce bir iş kazasında yitirdiğim babamı bir kez daha yitirdim. Biliyordum ki, Gürhan Fişek yaşadığı sürece böylesine tatsız iş kazaları olmayacak yada giderek azalacak, geride kalan yakınları acı çekmeyecek ve günler, geceler boyu göz yaşlarıyla yastıklarını ıslatmayacaktı.

Yaptıklarına binlerce teşekkür Gürhan Fişek. Umarım, senin çabalarınla taşı, toprağı, dikeni temizlenmiş yollardan giden öğrencilerin giderek artar. Sözlerimi, yollarımızın kesişmesi için büyük çabalar gösteren sevgili Leyla Üstel’in bir sözüyle noktalamak istiyorum. Ben ondan duydum ama bu söz ona ait değilmiş, üniversite yıllarında bir hocasının sık sık kullandığı bir söz; “Mükemmel İyinin Düşmanıdır.” Sizin de çok iyi anımsadığınız gibi, babanız sayın Nusret Fişek bu sözü sıklıkla yinelermiş. Duyduğum kadarıyla, babanız arzulamadığı halde tıp okudunuz, yine babanız önermediği halde üniversitede görev yaptınız, yine babanızın sözüne inat, yaşamınız boyunca iyinin düşmanı oldunuz. Kısacası, ”Mükemmel adamdınız ” sevgili A. Gürhan Fişek. “Muhteşem”diniz…